14 Şubat 2014 Cuma

Türk Kültüründe Hıdrellez Geleneği

Aziz Okuyucularım,
6 Mayıs Hıdrellez gününün bu hafta kutlanacak olması dolayısıyla ben de bugünkü yazımı bu konuya ayırdım. Hıdrellez’in Türk kültüründeki önemine değinmeden önce Hızır kültüyle (inancıyla) ilgili kısa bir bilgi vermek isterim:

Hızır, İran’ın mitolojik tarihi olan Şehnâme’de İskender’in veziri olarak geçmektedir. İskender dünyayı dolaşırken karanlıklar ülkesine gelir ve veziri Hızır ile birlikte ab-ı hayatı (ölümsüzlük suyunu) bulmak için karanlıklar ülkesinde ilerlemeye başlar. Yolun ikileştiği bir yerde yolun birine İskender, diğerine Hızır gider. Hızır bu yolda ab-ı hayatı bulur ve içer. Ancak onun ab-ı hayatı bulduğundan İskender’in haberi olmaz. Hızır’dan da bir daha haber alınamaz.


Hızır-İlyas günü, kısaca Hıdrellez; Türk dünyasının pek çok yerinde kutlanan mevsimlik bayramlarımızdandır. Kış mevsiminin sona erip yaz mevsiminin başladığı bugün, karaların peygamberi Hızır ile denizlerin peygamberi İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilir. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında “Hıdrellez” seklini almıştır.

İslâm toplumunda Hızır, ermiş bir kişi olarak bilinir. Allah tarafından Müslümanları korumakla görevlendirilmiştir. İstediği zaman istediği yerde görülebilir. Kimi rivayete göre İlyas’la kardeştir. Kimi rivayete göre ise Hızır ile İlyas arkadaştır. Halk, Hızır’ı “peygamber” olarak kabul eder. O’na genellikle “Hızır Aleyhisselâm”, “Hızır Nebi” veya “Hızır Peygamber” denilmesi bu yüzdendir. Ayrıca “Kul bunalmayınca Hızır yetişmez”, ve “Hızır eli değmiş” sözleri de bunun için ifade edilmiştir. Günümüzde cankurtaranlara “Hızır”, âcil servislere de “Hızır Servisi” denilmesinin nedeni de bu inanış olsa gerektir.

Hızır, yaygın bir inanca göre, hayat suyu (ab-ı hayat/bengisu) içerek ölmezliğe ulaşan; zaman zaman özellikle de bahar mevsiminde insanlar arasında dolaşarak zor durumda olanlara yardım eden, bolluk-bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında ermiş bir velî ya da nebîdir. Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir.

Kur'ân-ı Kerîm'de, Hızır (a.s.)'ın isminden açıkça bahsedilmemekle birlikte, Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kıssadan "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir. 

Hızır ile ilgili olarak Türk toplumu daha çok şu düşüncelere sahiptir: Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşar, kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder. Uğradığı yerlere bolluk, bereket ve zenginlik getirir. Dertlilere derman, hastalara şifa aracı olur. İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder. Aslında burada vurgulanmak istenen belki de insanların hiçbir zaman ümitsizliğe düşmemeleri gerektiğidir. Ayrıca iyi insan olmak için çaba harcamaya da bir teşvik söz konusudur.

Hızır’ın çiçeklerden örülmüş bir hırkası, al renkli külâhı, yeşil sarığı ve kırmızı pabuçları vardır. Aksakallıdır. Elleri yumuşak, beyaz ve kemiksizdir. Dilenci ve fakir kılığına girdiği de olur. Bu nedenle dilenci ve fakir insanlara karşı olumlu bakışımızda onların Hızır olabileceği inancının büyük etkisi vardır.

Hıdrellez, ülkemizde etkin bir biçimde kutlanmaktadır. Büyük şehirlerde daha az olmak üzere, kasaba ve köylerde Hıdrellez için önceden hazırlıklar yapılır. Bu hazırlıklar, evin temizliği, üst-baş temizliği, yiyecek-içeceklerle ilgili hazırlıklardır. Hıdrellez gününden önce evler temizlenir; çünkü temiz olmayan evlere Hızır’ın uğramayacağı düşünülür. Hıdrellez günü giyilmek üzere yeni elbiseler ve ayakkabılar alınır. Hıdrellez kutlamaları daima yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Hıdrellezde kırlara çıkılması ve baharın taze ürünlerinin  (yeşil soğan, biber, salatalık vs.)  yenilmesi bir gelenek halini almıştır. Bu yönüyle Hıdrellez, Türk Dünyasındaki Nevruz algılamasıyla yapısal ve işlevsel açıdan örtüşmektedir.

Not: Geçen haftaki yazımda son kitabını tanıttığım saygıdeğer hocam Prof. Dr. Umay TÜRKEŞ-GÜNAY Hanımefendi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nde “TÜRK KÜLTÜRÜNE ELEŞTİRİ” konulu bir konferans vermek üzere SAMSUN’a geliyor. Konferans Tarihi: 5 Mayıs 2010 (Çarşamba), Saat:14:oo, Yer: OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi. 

/Bekir ŞİŞMAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder