12 Mayıs 2014 Pazartesi

Bu Kenti Hak Ediyor Muyuz?

Eğer bu kent geçmişteki değerlerini hemen her alanda kaybetmiş ve hala da kaybetmeyi sürdürüyorsa, bunun sorumluları da olmalıdır. Eğer son otuz yıla yayılan bir çöküş söz konusu ise, bu kenti yönetenlerle, bu kent adına siyaset yapanların sorumluluğu yanında, bu çöküşe seyirci kalmayı sürdüren bu kentin yaşayanları da en az onlar kadar sorumludur. Şöyle biraz gerilere giderek Samsun’un geçmişte sahip olduğu değerleri hatırlarsak, zaman içerisinde bunları birer birer nasıl kaybettiğimiz çok daha iyi görülecektir.

• Bir zamanlar bölgenin hem ticari yönden, hem de sosyal yaşam açısından cazibe merkeziyken, bugün Samsun’un büyüklüğü ile orantılı olarak bölgede ki ticari üstünlüğünden bahsedilemiyorsa,
• Türkiye’nin en büyük limanlarından birisine sahip olmasına rağmen yıllarca kaderine terkedilmesi sonucu, (Özelleştirme sonrası hariç), ihracat rakamları açısından çoğu Karadeniz Bölgesi illerinin arkasında kalınmışsa,
• Böylesine önemli bir kent ürettiğinin % 244 fazlasını tüketiyorsa, yani geliri giderini karşılayamaz hale gelmişse,
• Samsun ekonomik göstergeler bakımından Türkiye’nin ilk on kentinden birisiyken, bugün 35-36. sıralarda geziniyorsa,
• İstihdam ve kent ekonomisine büyük katkısı olan Azot, Bakır ve Tekel Fabrikaları kapatılarak binlerce işçi işsizliğe mahkûm edilmişse,
• Türkiye’nin en verimli iki ovasına sahip Samsun’da tütün, şeker pancarı ekimi adeta engellenirken, tarımda uygulanan yanlış tarım politikaları ve tarım ürünlerinin ithalatı nedeniyle, tarım fiilen bitirilmiş ve tarım işsizleri de yeni işsizler ordusu olarak işsizler kervanına katılmışsa,
• 20 yıl kadar önceleri eğitim de ki başarısının yüksekliği ile üniversite sınavlarında Türkiye birincileri çıkartan bu kent, bugün Türkiye eğitim sıralamasında 32-33. Sıralara gerileyerek olanakları çok sınırlı olan birçok Doğu ve Güneydoğu ilinin dahi arkasına düşmüşse, bu kentin iyi yönetildiğinden söz edilemez.
• Bu kente umut verecek ve can katacak teşvik yasası açıklandığında, tüm Karadeniz Bölgesi’nde sadece Samsun’un teşvik kapsamı dışında bırakıldığı görülmüştür. Samsun’u aşağılayan bu karara tepki dahi gösteremeyen siyasetçi ve yöneticilere sahip bir kentin geleceğe umutla bakma şansı yoktur.
• Samsun’un Teşvik Yasası dışına itilişinin sonrasında Samsun’da meydan konuşması yapan Sayın Başbakan’a karşı “Bize ne teşvik gerek, ne de başka şey, Sizin varlığınız bize yeter” Diye pankart asabilen bir toplumun, bu kentten ne bir beklentisi, ne de verebileceği bir şey olamaz..
• Yol fakiri bir kentin çok önemli caddeleri AVM’lere veya şahısların kullanımına terkedilirken, sadece seyreden bir toplumun yaşadığı kentin geleceği olamaz.
• Halkının denize girebileceği tek sahili de kayalarla doldurulup üzerine çift yönlü yol yapan anlayışa seyirci kalan yöneteni de, yönetileni de kentlilik bilincini yitirmiş demektir.

Katledildikleri için ağlaşan ovalarımız ve sahillerimizin döktüğü gözyaşları, aslında çocuklarımızın geleceğidir. Hala bu kentin tek markası olmayı sürdürebilmek adına son şansını kullanan Samsunsporumuza, bu zor gününde dahi destek vermeyen bir kent, her türlü acıyı yaşamaya mahkûmdur. Bir kentte sayısı bir elin parmak sayısını geçmeyen fedakâr ve cefakar işadamı ile sayısı ikiyi geçmeyen sivil toplum kuruluşu dışında, yukarıda ki olumsuzluklara direnen yoksa, o kent adına geleceğinden umutlu olma şansı da kalmamış demektir..
 
Yukarıda yazdıklarıma yalan veya yanlış diyenlerle istenen her platform da her zaman tartışmaya hazırım. Yukarıda altını çizdiğim bu ilgisizlik ve vurdumduymazlığın yaşandığı bir ortamda, bu kenti yönetenler, bu kent adına siyaset yaptığını sananlar bu kenti hak ettiklerini söyleyebilirler mi? Görevleri bu kent halkının haklarına sahip çıkmak olan sivil toplum kuruluşları, kişisel çıkarlarını korumak adına suskun kalırlarsa, bu kenti hak edebilirler mi?.

Bu kentte yaşayıp her şeye seyirci kalan, sorgulama alışkanlığı kazanmamış ve kaderine razı olarak suskunluğa gömülmüş kent halkı da, bu güzel kenti hak edemezler. Üzülerek söylemek gerekirse bu kent, yönettiği insanların hiçbir konuda fikrine başvurmayan, yaptıkları her şeyi güzel ve doğru kabul eden ve halkın da bunu beğeneceği şeklindeki ön yargıya sahip yöneticiler tarafından yönetilmektedir. Bu sarmaldan çıkışın tek yolu, bu kentte yaşayanların sorgulama ve hak arama kültürüne ve daha iyisini talep etme cesaretine kavuşması ile mümkün olacaktır. Tanrı’nın verdiği her türlü güzelliğe ve olanağa sahip kentimizin, hak edenler tarafından yönetildiği ve temsil edildiği, halkının da seçtiği insanları yakından izleyerek sorguladığı aydınlık günlerde buluşmak dileği ile iyi haftalar..

/Sadi SUBAŞI
12 Mayıs 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder