14 Ekim 2013 Pazartesi

Sivil Toplum Örgütleri Önemli Bir Köprüdür

Yurt dışında olduğumuz süre içinde ülke gündemi ile birlikte Samsun’daki gelişmeleri de teknolojinin nimetlerinden istifade ederek takip etmeye çalıştık. İlk dikkatimizi çeken konu, Samsun’da inşa edilen ve işletmesi büyük bir otel grubuna devredilen otel projesi olmuştur. Köşemizde Samsun’un imar durumu ve çarpık yapılaşmasının yanı sıra, üretilecek projelerde ilgili meslek kurum ve kuruluşları temsilcileri ile istişare yapılmadığından, projelerin bitme aşamasında,  mahkeme koridorlarının aşınmasına varan bir sürece girilmektedir. Nitekim son örneği 5 yıldızlı otel projesinde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Canik bölgesindeki viyadük ise yine aynı paralelde seyrini sürdürmektedir.

Her projede elbette risk faktörleri vardır. Riskleri minimize etmenin tek yolu projeleri masaya yatırarak ilgili meslek kurum ve kuruluş temsilcileri ile müzakere etmektir. Siyasi gözlükler bir yana bırakılarak kentin geleceği adına önemli adımlar atılabilmesi için en önemli kriter, istişare faktörünün işletilmesidir. Çünkü ortaya çıkarılacak projelerden etkilenecek olanlar siyasi partiler veya onların temsilcileri değildir. Bir kent ve o kentte yaşayanlardır.

İktidar sahibi olabilirsiniz. Makam ve mevkilerde sizler oturabilirsiniz. Sonuçta karar verici mekanizmalar uhdenizdedir. Ancak “her şeyi biz biliriz” mantalitesi ile hareket ettiğinizde, ürettiğiniz projeler ile kendinizi mahkemelerde savunmak zorunda kalabilirsiniz. Nitekim Samsun’da bu tür örnekler sıklıkla yaşanmaktadır. Gerçi hukuk süreci sonunda ortaya çıkacak sonuç malumdur. Çünkü milyonlarca lira harcanarak projenin sonuna gelinmiştir. Herhangi bir yıkım veya iptal söz konusu olduğunda, bu kez “milli servet zayi oluyor” veya “yatırım düşmanlığı” gibi yakıştırmalar gündeme getirilmektedir.

Devletle halk arasındaki köprü olan Sivil Toplum Kuruluşları , sürdürülebilir çözüm üretmek anlamında çok önemli belirleyici bir rol üstlenirler.  İnsanların kendilerini ilgilendiren konularda direkt olarak katılımlarının sağlanması gerekir. Böylece topluma sunuluna hizmetler en iyi şekilde izlenecek ve risk faktörleri asgari seviyelere düşürülecektir. Ortak hedef ve ortak payda kentin geleceğidir. Geleceğin mimarisinde sacede yönetenler değil, Sivil Toplum Kuruluşlarının da bir sandalyesi olmalıdır. Ancak bu kuruluşlar tamamen bağımsız hareket etmeli ve hiçbir siyasi görüşün temsilcileri rolüne soyunmamalıdırlar.

Ülke genelinde olduğu gibi Samsun’da icra-i faaliyet gösteren pek çok Sivil Toplum Örgütünün adeta siyasi iktidarın uzantısı haline geldiği gözden kaçmamaktadır. Bu kimliğin dışına çıkan kuruluşların sayısı bir elin parmakları kadar azdır.  Ticaret ve Sanayi Odaları, Ziraaat Odaları ve Sendikalar gibi kuruluşların görevleri  öncelikle kendi üyelerinin sorunlarına çözüm üretmektir. Ancak kentlerin bibliyografileri incelendiğinde, bu tür kuruluşların ekonomik anlamda ve kentin ticari hayatında etkin bir rol oynadıkları söylenemez. Bu da madalyonun arka yüzüdür.

Bir eğlence gecesi düzenlemek veya ara sıra sadece basın mensuplarının iştirakinin sağlandığı paneller organize etmek,kuruluşun önemli faaliyetleri olarak gösterilir ve kitapçıklarda yer verilir. Örnegin Ticaret ve Sanayi Odaları yarı özel ve yarı kamuya ait kuruluşlardır. Bu profili ile en az Kamu Kurumları kadar kentin gelişiminden sorumludurlar. Olumsuzluklar nasıl ki siyasi iktidara fatura ediliyor ise, irsaliyelerin dip notlarında bu kuruluşlar yer almaktadırlar. Dolaysıyla, kent yönetimlerinde katılımcılığın sağlanabilmesi için, kanaat önderlerinin sağlıklı ve sürdürülebilir projeleri gündeme getirebilmeleri için kesinlikle istişare müesseselerine işlerlik kazandırılmalıdır.

/Süleyman SALUR
14 Ekim 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder