Biz
gazeteciliğe başladığımızda “haberin namusu” diye bir kavram vardı. Elimiz
kalem tutup yazmaya başladığımızda da “köşenin namusu” kavramıyla
karşılaşmıştık. Artık bu kavramlar pek duyulmaz oldu. Şimdilerde kalem halka
doğruyu aktarmanın kırılmaz, körelmez ve teslim alınmaz haysiyet silahı olarak halkı
yalanlarla kandırmanın haysiyetsiz bir aracı olarak kullanılıyor.
Köşeler ya sermayenin ya gücün ya da ideolojinin
yalanlarla, yanlışlarla, isnat ve iftiralarla fink attığı arenalar haline
gelmiş bulunuyor. İnsanlar yalanı büyük bir ustalıkla üretiyor ve kendilerine
teslim edilmiş köşelerde pervasızca yayınlıyor, saf ve samimi vatandaşlar da
doğru sandıkları yalanları sosyal medyada paylaşıyor. Yalan, en azından yanlış
bilgi, bir kanserli hücrenin sağlıklı hücreleri öldürerek vücudu sarması misali
doğruları tüketerek yayılıyor.
Rahmetli Adnan Menderes ve Osmanlı Hanedanı’nın
kadın üyelerinin yurda dönüşü üzerine kurgulanmış müthiş duygusal bir hikaye
dolaşıyor sosyal medyada. Birazcık kalbi olan, insanlıktan birazcık nasibi
kalmış bulunan hiç kimsenin acılı bir hanedanla talihsiz bir başvekilin
etrafında oluşturulan bu hikayeden etkilenmemesi mümkün değil. Ama ne yazık ki
hikaye doğru değil. Baştan sonra uydurma.
Hikayeye göre Adnan Menderes Nato toplantısı için
Paris’e gider. Orada bizim büyükelçiye “Burada Osmanlı Hanedanından insanlar
yaşıyor. Onlar ne yer, ne içerler?” diye sorar. Ve elçinin bilgisizliği
karşısında hiddetlenir “Sana 24 saat müsaade, ya Hanedan mensuplarının
listesini getirirsin ya da istifa dilekçeni verirsin” der. 24 saat dolmadan
liste önündedir. Menderes hemen gider, II. Abdülhamit’in hanımı Şefika Sultanla
kızı Ayşe Sultan’ı Fransız askerlerinin bulaşıklarını yıkarken bulur.
Yurda döndüğünde durumu Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a
anlatır ve “Hanedan mensuplarının mutlaka yurda dönmesi gerektiğini” ifade
eder. Celal Bayar telaşlanır “Aman Adnan Bey bunu başka bir yerde dile getirme.
Malum gazetelerin tahrikiyle Silahlı Kuvvetler içindeki cunta ihtilal yapar”
der. Menderes kararlı ve hazırlıklıdır, masaya bir zarf bırakır ve çıkar.
Zarfın içinde istifa dilekçesi vardır: "Analarının ve babalarının
Fransa'da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin Başbakanı olmaktan utanç duyuyorum,
istifamın kabulünü arz ederim." Menderes’in kararlı tutumu sonuç verir;
Menderes uzun uğraşlar sonucu istifadan vazgeçirilir ve alelacele bir kanun
çıkarılarak Hanedan mensuplarından -hiç olmazsa- bir kısmının yurda dönmesi
sağlanır.
Hikaye müthiştir; sürgüne gönderen vefasızlıkla
sürgünden döndüren vefakarlık, gurbette çekilen sefalet, malum basın, askeri
cunta, tahrik ve darbe kısacası ne arasanız hepsi vardır. Ama ne yazık ki
yalanlar da vardır, hem ne yalanlar. Onları yarın teker teker ele alacağız
kısmet olursa.
/Osman KARA
21.10.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder