“Köşenin Namusu” başlıklı seri yazımızın dünkü ve
üçüncü bölümünde merhum Hamdullah Suphi Tanrıöver’in TBMM’de görüşülmesi
sırasında yaptığı konuşmadan bahsetmiş ve Osmanlı Hanedanına mensup hanım
sultanların gurbette çektiği sıkıntıları anlatan bir bölüm alıntılamıştım. Ama
konuşmada sadece hüzün tabloları yoktu, Hanedan ve Türklük adına gurur
tabloları da vardı ve ben onları bugüne bırakmıştım.
Dürrüşehvar Hanım Sultan son Halife Abdülmecit
Efendi’nin kızı ve Haydarabat Nizamı’nın gelinidir. Hamdullah Suphi Tanrıöver
TBMM’de anlatıyor: Bir gazete muhabiri
“Çocuklarınız Türkçe konuşabiliyorlar mı?” sorar. Dürrüşehvar Hanım Sultan,
Hamdullah Suphi’nin ifadesiyle “epeyce düşündükten sonra mahzun ve münfail bir
sesle” şu cevabı verir: “Benim bir Türk kadını olduğumu unutabilir misiniz?”
Bir başka hanım sultan da Dürrüşehvar Hanım
Sultan'ın yakın akrabası Neylüfer Hanım Sultan'dır. Ona da bir yabancı muhabir,
İllustration muhabiri “Hanedanınızı Atatürk memleketten çıkardı, hakkında ne
düşünüyorsunuz?” diye sorar. “Evet” der Neylüfer Hanım Sultan “Aile olarak
müteessirim, vatan topraklarından uzaktayız. Fakat bir şeyi unutmamanızı rica
ederim, ben bir Türk kadınıyım, vatanımı kurtarana karşı ölünceye kadar
minnettarlık hissi taşırım.”
Ve o görüşmelerde TBMM kürsüsünden anlatılan son
bir hikaye daha ama uydurma değil, yalan değil, yaşanmış gerçek hikaye daha:
Newyork’a giden bir hanım sultan orada evlenir., çocukları askerlik çağına
gelince gitmezler, “Biz Türk evladıyız, bir gün memleketimize bizi kabul
edecekler, askerliğimizi memleketimizde yapacağız” derler.
Osmanlı budur; Türktür, bunun bilincindedir ve her
şart altında gururla haykırmaktan asla geri durmaz. Günümüzün neredeyse
Türklüğünden utanan çakma ve sahte Osmanlılarının yanında gerçek Osmanlıların
“Türklüklerini vurgulamasındaki” asalete hangi vicdan saygı duymaz, hangi
haysiyet bu asaletin karşısında tazimle eğilmez? Sürgünün acısını bütün
çıplaklığıyla yaşayan ama aynı derece büyük bir asaletle göğüsleyen gerçek
Osmanlı’nın “vatanımı kurtaran” dediği insana “minnettarlığındaki
kadirbilirlikle” çakma Osmanlıların inkarcılığındaki sefaleti hangi akıl
algılayamaz.
/Osman KARA
24.10.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder