7 Nisan 2013 Pazar

Köşe Yazıları Tarihe Düşülen Bir Kayıttır


Yazılı basında yer kalan köşe yazıları, sözlü söylenenler gibi zamanla uçup gitmez ve de unutulamaz. Yeri ve zamanı gelince yeniden önünüze konur. Onun içindir ki, gazetelerin en önemli ve gazeteyi okunur yapan bölümleri, güncel haberlerinde ötesinde köşe yazılarıdır.

Bazı köşe yazıları günceli işler, bazı köşe yazıları belgesel gibidir, bir konuyu genişçe işler, yeri ve zamanı gelir, yeniden gündeme oturur. Bu nedenledir ki, yaygın basın da çok sık olmasa da bazı köşe yazarları, yıllar önce yazdığı köşe yazısını yeniden köşesine taşır.

Çünkü yıllar önce işlenen bir konu yeniden önem kazanmıştır. Yazar tarihe not olarak düştüğü eski yazısını yeniden yayınlayarak, tartışılan konuyla ilgili olarak geçmişteki söylediklerini hatırlatma gereğini duyar.
  
Benim de yazdığım köşe yazılarımdan birisinde işlediğim konu, üzerinden daha üç ay geçmeden gündeme oturdu. O gün, büyük bir cesaretle ama belli bir mesleki birikime dayalı olarak yazdıklarım, son günlerde ki bilimsel açıklamalar ile doğrulandı.
   
İnsanları büyük bir korku ve kararsızlığa düşüren Domuz Gribi paniğinin yaşandığı günlerde, Domuz Gribi’nin dünya ilaç tekellerinin yarattığı suni bir panik olduğunu, 21 Kasım 2009 tarihinde Halk Gazetesi’ndeki bu köşemde yazmış, bir yerel TV kanalında da canlı yayında da aynı şeyleri söylemiştim. Ertesi gün bazı yerel gazeteler de bu sözlerimi, “Subaşı’ndan Şok İddia” başlığı ile manşete çekmişlerdi.
  
İşte bu yazımın üzerinden çok geçmeden, Dünya Sağlık Örgütü’nde ( WHO ) görevli üç aşı uzmanı, aşı üreten firmalara danışmanlık yaptığı gerekçesi ile açığa alınarak haklarında soruşturma açılıyordu.
  
Nihayet 04 Şubat 2010 tarihinde yazılı ve görsel basında yer alan haberlerde, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Aşı Bölüm Başkanı Prof. Dr.Ulrich Keil’in, “Domuz gribi salgını ilaç üreticilerinin karlarını artırmak için, bu şirketlerle ortak olarak üretilen bir korku kampanyasıydı” şeklindeki açıklaması, bu konuda ki oyuna son noktayı koyuyordu.
   
Bu ülkeye o günlerde getirilen 43 milyon doz aşının elde kalan çok büyük bir kısmı, bu ay sonunda imha edilmek zorunda kalınacaktır. Bu aşıya ödenen milyon dolarların hesabını kim verecektir? Çok daha kötüsü, eğer bu aşılar hibe olarak gönderilmişse bunun kabul edilebilir açıklamasını kim, nasıl yapacaktır? 
  
“Domuz gribi balonunun patladığı bir ortamda 21 Kasım 2009 tarihli Halk Gazetesi’nde yayınlanan bu köşe yazım özel bir önem kazanmıştır. Bu nedenle o günkü yazımın bazı bölümlerini, bu yazımın sonuna ekliyor ve yorumu sizlere bırakıyorum. 
  
İyi haftalar..
(…)
/Sadi SUBAŞI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder