26 Nisan 2013 Cuma

Said Nursi'nin Samsunda Yargılanması



29 Ocak 1953 tarihinde Samsun Ağır Ceza Mahkemesinde, Samsunda yayınlanan 'Büyük Cihad' gazetesinde Saidi Nursi tarafından yazılmış şapka kanunu aleyhtarı bir makaleden dolayı açılan davanın duruşmasına devam edilmiştir. Büyük Cihad gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Yücel mahkemede hazır bulunuyordu. Saidi nursi ise mahkemeye üç doktor tarafından verilen bir rapor göndererek duruşmaya katılmamıştır. BU raporda yaşlılığı sebebiyle zafiyette olduğu ve kış mevsiminde yola çıkamayacağı bildirilmişti.

Geçen celsede olduğu gibi Büyük Cihad gazetesi mesul Müdürü saçma sapan cevaplar veriyor ve aptal aptal bakınıyordu. Aptal aptal bakınmasını mahkeme reisi zapta geçirdi.

Alaşehir Cumhuriyet savcılığından istenilen Büyük Cihad gazetesinde bir arama yapılması yerine getirilmiş ve bu arada gazetenin sahibi Mustafa Bağışlayıcı'nın yazdığı eski harflerle ve Saidi Nursi'ye hitaben kaleme alınan mektup okundu. Mektubu gönderen Ali Atıf Özalptekin isminde bir kimse olmadığı ve Ankara Hukuk Fakültesinde böyle bir kimsenin bulunmadığı okundu.

Nihayet mahkemenin kararı bildirildi. Saidi Nursi'nin hangi mevsimde gelebileceğinin üç tabip tarafından imzalanacak bir raporla bildirilmesi Manisa mahreçli telin mevridinden mahiyetinin anlaşılması için bunun anlaşılması için bunun aslının gönderilmesi. Maznun Saidi Nursi'nin mezkür makalesinin başvekâlet ve vekâletlere gönderildiğini iddia ettiğinden başvekalet, adliye vekaleti ve içişleri vekaletinden suretlerinin varsa gönderilmesi ve son olarak her iki maznunun suç mevzuu Büyük Cihad gazetesi ve bu maznunların ifadelerinin İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi naibliğinde seçilecek olan üniversite veya diğer yüksek okullardan profesörlerden üç belirli kişi tarafından tetkiki ve duruşmanın 26 Mart 1953 Perşembe gününe bırakılmasına karar verilmiştir.


26 Mart 1959 Cuma günü Saidi Nursi'nin yargılanmasına devam edilmiştir. Bir önceki duruşmada mahkemenin istediği üç profesörden oluşan ehli vukufün yazdığı rapor gelmiş ve okunmuştur. Mezkur yazının dini siyasete alet eder mahiyette bulunduğu ve irticai nitelikte olduğu bildiriliyor ve ayrıca yazının altına B.C rumuzuyla yazılan ekin uyan uyan diye başlayıp, halkı ihtilale teşvik edici mahiyette görüldüğü tespit olunmuştur. Saidi Nursi ise mahkemeye gönderdiği savunmada kendini şu şekilde müdafaa etmiştir.

"Samsun Mahkemesinden sorgu ve savcının Büyük Cihad'da intişar eden bir şekvama dair beni Samsun Ağır Ceza Mahkemesine vermelerine dair bir davetiye geldi. Bana okudular. İçinde yalnız dört nokta nazar-ı ehemmiyete alınabilir gördüm. Birincisi, Büyük Cihad'ın müdür-ü mesulü mahkemede müdde-i umumiye demiş ki 'Said Nursi o makaleyi bana göndermiş. Ben de neşrettim. 'Bu meselenin hakikatı şudur. Ben hasta iken Emirdağında ki kardeşlerim yanıma geldiler. Emirdağında başıma gelen zalimane hadiseye dair konuştuk. Hem hastalıklı, hem hiddetli, hem Ankara'ya şekva süretinde birşeyler söylemiştim. Yanımdaki hizmetçim kaleme aldı. Nur talebelerinin tensibiyle Ankarada ki bir iki nur talebesine gönderip ta bazı dindar mabuslara göstersinler, bu hastalığımda bana sıkıntı verilmesin. Hem gönderilmiş. Bazı mebuslar da görmüş. Ve bilmediğimiz bir zatın hoşuna giderek Büyük Cihad müdürüne göndermiş. Ben kasem ederim ki o zamandan şimdiye kadar bilmiyorim ki kim göndermiş. Fakat neşrolduktan sonra bir nüsha buraya gelmiş. Yeni harfleri bilmediğim için bana birisi okudu. Ben memnun oldum. Allah rızası olsun neşredenlere dedim. Gerçi otuz beş seneden beri siyaseti terk etmiştim. Fakat Büyük Cihad gibi halisane dine hizmet eden o cerideye ve onun sahip ve muharirlerine din namına minnettar oldum ve Allah razı olsun dedim. Haberim olmadan ve para da vermeden daima bana o mübarek gazete gönderiliyordu."

İkinci nokta: Benim Samsunda ki Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilmekliğime dairdir. Bu noktada bunu katiyen beyan ediyorum ki, Samsun havalisinde, hususan Büyük Cihad dairesine mensup mübarek ahiret kardeşlerim ve nur talebelerini ziyaretle görmek için oraya gitmek isterdim. Fakat doktorların raporlarıyla kat-i iktidarsızlığım o dereceye gelmiş senedir bana haber verdikleri halde gidemiyorum. Mecburiyetle müdde-i umumi ve hakim vezifesini gören sorgu hakimi yanıma geldiler. Medar-ı sual ve cevap Büyük Cihad gazetesini de getirdiler. Gazetenin bazı sözleri benim sözlerim içine karıştırılmış. Ben de onlara cevaplarını vermiştim. Eğer faraza Ağır Ceza bu ehemmiyetsiz meseleye ehemmiyet verse, benim mahkememi Eskişehir'e nakline müsade etsin ki, orada sıhhiye heyetinden ik aylık raporlu zehir hastalığı ile şiddetli hasta bulunduğumdan bizzat bulunabilirim. Yoksa imkanı yoktur.

Üçüncü nokta: Savcı ve sorgu hakimi 163. maddeye dayanıp Said nursi'yi dini siyasete alet ve asayişe zararlı propaganda diye itham ediyorlar. Bu noktanın hakikatini yirmi dokuz senedir beş altı mahkeme ve beş altı vilayetin zabıtaları ve 133 parça kitaplarımı ve binlerce umum mektuplarımı elde ettikleri halde ve dinsiz komitelerin tahriki ile safdil bazı memurları aldatmalarıyla kat'iyen iki meseleden başka medar-ı mesuliyet bulmadıklarına delil, iki sene bütün mektuplarımı ve kitaplarımı Denizli Ağır Ceza mahkemesiyle Ankara Ağır Ceza Mahkemesi ve mahkeme-i temyiz de müttefikan hem benim beraatime hem bütün kitapların iadesine karar vermeleri ve beş altı vilayette yalnız tesettüre dair bir ayetin tefsiri bahanesiyle bir tek mahkeme hafifce ceza vermek istedi. Kat-i ve kuvvetle cevabıma karşı mecburiyetle meseleyi kanaat-ı vicdaniyeyeevirdiler. Demek onlar da medar-ı mesuliyet bulmadılar. Bu noktayı izah için Afyon mahkeme reisine gönderdiğim istidayı sizede berayı malumat gönderiyorum.

Elhasıl: Aynı nakarat beş altı mahkemede tekrar edilmiş ve medar-ı mesuliyet bulamamışlar. Şimdi Samsun savcısı ve sorgusu ve yirmi sekiz seneki nakaratı aynen tekrar ediyorlar. Şahsi nüfuz temin için propaganda yapıp dini siyasete alet ediyor. Beş mahkemede dört yüz sayfa kadar olan cerh edilmemiş müdafaatıma benim bedelime havale ediyorum. Beni konuşturmaktansa onlar baksınlar. Samsundan gelen teblignameye karşı kısaca cevabımı Samsun heyet-i hakimesine takdim ediyorum. Birincisi, benim gizli düşmanlarımın suikastıyla zehir tesemmümü ile şiddetli hastalığımdan yanımdaki camie on defada ancak bir defa gidebiliyorum. Bu Samsun Mahkemesini yakınımızdaki Eskişehir'e naklini kanunen talep ediyorum.

Bu savunmanın ardından Başbakanlıktan gelen mezkur yazının aynı olduğunu söyleyen yazı okundu. Bu bir dilekçe mahiyetinde olup Said Nursi tarafından gönderilmişti. Ve sanıkların iddiaları hilafına bu dilekçenin gazetede neşrolunan yazıdan tamamen ayrı olduğu tespit olundu. Karara geçildi. Said Nursi'nin Mayıs ayında gelebileceği raporla sabit olduğundan ihzaren celbine ve mahkemenin 25 MAyıs 1953 Pazartesi günü saat 9'a bırakılmasını oy birliğiyle karar verildi.

29 Temmuz 1953 tarihinde ise dört ay süren dava, laikliğe aykırı olarak dini hissiyatı alet ederek Said Nursi'nin nüfuzunu arttırmak maksadıyla yargılanan Mustafa Sungur 18 ay ve Büyük Cihad Yazı İşleri Müdür Hüseyin Yücel ise 22 ay hapse mahkum olmuşlardır. Mustafa Sungur, Samsun Cezaevinde 11 ay yattıktan sonra temyiz edilen davanın bozulması ile tahliye oldu. Gazetenin Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Yücel ise cezasını çekmeye devam etti. 22 ay hapis cezasını çektikten sonra tahliye oldu. Bu davada Said Nursi ise beraat etti. Samsun'da açılan Büyük Cihad davası da bu şekilde sonuçlanmış oldu.

/Baki SARISAKAL
26 Nisan 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder