29 Ocak 1953 tarihinde Samsun Ağır Ceza
Mahkemesinde, Samsunda yayınlanan 'Büyük Cihad' gazetesinde Saidi Nursi
tarafından yazılmış şapka kanunu aleyhtarı bir makaleden dolayı açılan davanın
duruşmasına devam edilmiştir. Büyük Cihad gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hüseyin
Yücel mahkemede hazır bulunuyordu. Saidi nursi ise mahkemeye üç doktor
tarafından verilen bir rapor göndererek duruşmaya katılmamıştır. BU raporda
yaşlılığı sebebiyle zafiyette olduğu ve kış mevsiminde yola çıkamayacağı
bildirilmişti.
Geçen celsede olduğu gibi Büyük Cihad gazetesi
mesul Müdürü saçma sapan cevaplar veriyor ve aptal aptal bakınıyordu. Aptal
aptal bakınmasını mahkeme reisi zapta geçirdi.
Alaşehir Cumhuriyet savcılığından istenilen Büyük
Cihad gazetesinde bir arama yapılması yerine getirilmiş ve bu arada gazetenin
sahibi Mustafa Bağışlayıcı'nın yazdığı eski harflerle ve Saidi Nursi'ye hitaben
kaleme alınan mektup okundu. Mektubu gönderen Ali Atıf Özalptekin isminde bir
kimse olmadığı ve Ankara Hukuk Fakültesinde böyle bir kimsenin bulunmadığı
okundu.
Nihayet mahkemenin kararı bildirildi. Saidi
Nursi'nin hangi mevsimde gelebileceğinin üç tabip tarafından imzalanacak bir
raporla bildirilmesi Manisa mahreçli telin mevridinden mahiyetinin anlaşılması
için bunun anlaşılması için bunun aslının gönderilmesi. Maznun Saidi Nursi'nin
mezkür makalesinin başvekâlet ve vekâletlere gönderildiğini iddia ettiğinden
başvekalet, adliye vekaleti ve içişleri vekaletinden suretlerinin varsa
gönderilmesi ve son olarak her iki maznunun suç mevzuu Büyük Cihad gazetesi ve
bu maznunların ifadelerinin İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi naibliğinde seçilecek
olan üniversite veya diğer yüksek okullardan profesörlerden üç belirli kişi
tarafından tetkiki ve duruşmanın 26 Mart 1953 Perşembe gününe bırakılmasına
karar verilmiştir.
26 Mart 1959 Cuma günü Saidi Nursi'nin
yargılanmasına devam edilmiştir. Bir önceki duruşmada mahkemenin istediği üç
profesörden oluşan ehli vukufün yazdığı rapor gelmiş ve okunmuştur. Mezkur
yazının dini siyasete alet eder mahiyette bulunduğu ve irticai nitelikte olduğu
bildiriliyor ve ayrıca yazının altına B.C rumuzuyla yazılan ekin uyan uyan diye
başlayıp, halkı ihtilale teşvik edici mahiyette görüldüğü tespit olunmuştur.
Saidi Nursi ise mahkemeye gönderdiği savunmada kendini şu şekilde müdafaa
etmiştir.
"Samsun Mahkemesinden sorgu ve savcının Büyük
Cihad'da intişar eden bir şekvama dair beni Samsun Ağır Ceza Mahkemesine
vermelerine dair bir davetiye geldi. Bana okudular. İçinde yalnız dört nokta
nazar-ı ehemmiyete alınabilir gördüm. Birincisi, Büyük Cihad'ın müdür-ü mesulü
mahkemede müdde-i umumiye demiş ki 'Said Nursi o makaleyi bana göndermiş. Ben
de neşrettim. 'Bu meselenin hakikatı şudur. Ben hasta iken Emirdağında ki
kardeşlerim yanıma geldiler. Emirdağında başıma gelen zalimane hadiseye dair
konuştuk. Hem hastalıklı, hem hiddetli, hem Ankara'ya şekva süretinde birşeyler
söylemiştim. Yanımdaki hizmetçim kaleme aldı. Nur talebelerinin tensibiyle
Ankarada ki bir iki nur talebesine gönderip ta bazı dindar mabuslara
göstersinler, bu hastalığımda bana sıkıntı verilmesin. Hem gönderilmiş. Bazı
mebuslar da görmüş. Ve bilmediğimiz bir zatın hoşuna giderek Büyük Cihad
müdürüne göndermiş. Ben kasem ederim ki o zamandan şimdiye kadar bilmiyorim ki
kim göndermiş. Fakat neşrolduktan sonra bir nüsha buraya gelmiş. Yeni harfleri
bilmediğim için bana birisi okudu. Ben memnun oldum. Allah rızası olsun
neşredenlere dedim. Gerçi otuz beş seneden beri siyaseti terk etmiştim. Fakat Büyük
Cihad gibi halisane dine hizmet eden o cerideye ve onun sahip ve muharirlerine
din namına minnettar oldum ve Allah razı olsun dedim. Haberim olmadan ve para
da vermeden daima bana o mübarek gazete gönderiliyordu."
İkinci nokta: Benim Samsunda ki Ağır Ceza
Mahkemesine sevk edilmekliğime dairdir. Bu noktada bunu katiyen beyan ediyorum
ki, Samsun havalisinde, hususan Büyük Cihad dairesine mensup mübarek ahiret
kardeşlerim ve nur talebelerini ziyaretle görmek için oraya gitmek isterdim.
Fakat doktorların raporlarıyla kat-i iktidarsızlığım o dereceye gelmiş senedir
bana haber verdikleri halde gidemiyorum. Mecburiyetle müdde-i umumi ve hakim
vezifesini gören sorgu hakimi yanıma geldiler. Medar-ı sual ve cevap Büyük
Cihad gazetesini de getirdiler. Gazetenin bazı sözleri benim sözlerim içine
karıştırılmış. Ben de onlara cevaplarını vermiştim. Eğer faraza Ağır Ceza bu
ehemmiyetsiz meseleye ehemmiyet verse, benim mahkememi Eskişehir'e nakline
müsade etsin ki, orada sıhhiye heyetinden ik aylık raporlu zehir hastalığı ile
şiddetli hasta bulunduğumdan bizzat bulunabilirim. Yoksa imkanı yoktur.
Üçüncü nokta: Savcı ve sorgu hakimi 163. maddeye
dayanıp Said nursi'yi dini siyasete alet ve asayişe zararlı propaganda diye
itham ediyorlar. Bu noktanın hakikatini yirmi dokuz senedir beş altı mahkeme ve
beş altı vilayetin zabıtaları ve 133 parça kitaplarımı ve binlerce umum
mektuplarımı elde ettikleri halde ve dinsiz komitelerin tahriki ile safdil bazı
memurları aldatmalarıyla kat'iyen iki meseleden başka medar-ı mesuliyet bulmadıklarına
delil, iki sene bütün mektuplarımı ve kitaplarımı Denizli Ağır Ceza
mahkemesiyle Ankara Ağır Ceza Mahkemesi ve mahkeme-i temyiz de müttefikan hem
benim beraatime hem bütün kitapların iadesine karar vermeleri ve beş altı
vilayette yalnız tesettüre dair bir ayetin tefsiri bahanesiyle bir tek mahkeme
hafifce ceza vermek istedi. Kat-i ve kuvvetle cevabıma karşı mecburiyetle
meseleyi kanaat-ı vicdaniyeyeevirdiler. Demek onlar da medar-ı mesuliyet
bulmadılar. Bu noktayı izah için Afyon mahkeme reisine gönderdiğim istidayı
sizede berayı malumat gönderiyorum.
Elhasıl: Aynı nakarat beş altı mahkemede tekrar
edilmiş ve medar-ı mesuliyet bulamamışlar. Şimdi Samsun savcısı ve sorgusu ve
yirmi sekiz seneki nakaratı aynen tekrar ediyorlar. Şahsi nüfuz temin için
propaganda yapıp dini siyasete alet ediyor. Beş mahkemede dört yüz sayfa kadar
olan cerh edilmemiş müdafaatıma benim bedelime havale ediyorum. Beni
konuşturmaktansa onlar baksınlar. Samsundan gelen teblignameye karşı kısaca
cevabımı Samsun heyet-i hakimesine takdim ediyorum. Birincisi, benim gizli
düşmanlarımın suikastıyla zehir tesemmümü ile şiddetli hastalığımdan yanımdaki
camie on defada ancak bir defa gidebiliyorum. Bu Samsun Mahkemesini
yakınımızdaki Eskişehir'e naklini kanunen talep ediyorum.
Bu savunmanın ardından Başbakanlıktan gelen mezkur
yazının aynı olduğunu söyleyen yazı okundu. Bu bir dilekçe mahiyetinde olup
Said Nursi tarafından gönderilmişti. Ve sanıkların iddiaları hilafına bu
dilekçenin gazetede neşrolunan yazıdan tamamen ayrı olduğu tespit olundu.
Karara geçildi. Said Nursi'nin Mayıs ayında gelebileceği raporla sabit
olduğundan ihzaren celbine ve mahkemenin 25 MAyıs 1953 Pazartesi günü saat 9'a
bırakılmasını oy birliğiyle karar verildi.
29 Temmuz 1953 tarihinde ise dört ay süren dava,
laikliğe aykırı olarak dini hissiyatı alet ederek Said Nursi'nin nüfuzunu
arttırmak maksadıyla yargılanan Mustafa Sungur 18 ay ve Büyük Cihad Yazı İşleri
Müdür Hüseyin Yücel ise 22 ay hapse mahkum olmuşlardır. Mustafa Sungur, Samsun
Cezaevinde 11 ay yattıktan sonra temyiz edilen davanın bozulması ile tahliye
oldu. Gazetenin Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Yücel ise cezasını çekmeye devam
etti. 22 ay hapis cezasını çektikten sonra tahliye oldu. Bu davada Said Nursi
ise beraat etti. Samsun'da açılan Büyük Cihad davası da bu şekilde sonuçlanmış
oldu.
/Baki
SARISAKAL
26 Nisan 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder