Sabah erken, hava buz gibi, yağmur rüzgarın
kırbacı, fena vuruyor insanın suratına. Deniz ta ilerilerde coşuyor, kabarıyor,
büyük bir hırsla ve vaveylayla sahile saldırıyor, dev beton bloklara bütün hızı
ve hırsıyla çarpıyor. Çarpıyor ve dağlıyor. Geri çekiliyor, tekrar
toparlanıyor, tekrar coşuyor ve aynı hızla, aynı hırsla tekrar ve tekrar
saldırıyor. Aynı olay belki yüz, belki bin, belik de yüz bin defa
tekrarlanıyor.
Kavga yeni değil, ilk kara parçasının yaratıldığı
gün başlar denizle karanın kavgası. Allah’ın dengesi hep aynı der bilenler,
bozulmaz, bir yerde deniz karayı yutarsa öbür yerde kara denize girer ve ilahi
denge hep sürer gider. Ama insanoğlu bu kavgada taraf, insanoğlunun gözü doymaz
Allah’ın verdiği karayla, onu bozar, çözer, tahrip eder ve gözünü denize diker.
Artık denizin kavgası sahilin kumsalıyla değil, sahili de işgal eden
insanoğluyla, onun dev beton bloklarıyla, yapay yollarıyla.
Sahil dört beş kilometre yeniden inşa edildi;
denize girildi, deniz dolduruldu, yürüyüş, bisiklet ve otomobil yolları
yapıldı. İnsanlar sabahları hele de güneşli havalarda cıvıl cıvıllar sahilde.
Her geçen gün de sayıları artıyor. Ama kumsal ya tamamen kayboluyor ya da
taşlaşıyor. Buna denizin intikamı deniyor.
Deniz kumsalı kolay alıyor ama beton blokları ne
kadar döverse dövsün yerinden sökmek, oynatmak ve hele de parçalayıp atmak o
kadar kolay değil. Onlar bütün, onlar birbirine kenetli, onlar harçla birbirine
kaynaşmış. Onları sökemiyor atamıyor ama küçük parçalar var, birbirine
bağlanmamış, harçla kaynaşmamış, kaynaştırılmamış. Belli ki farklılık olsun
diye konmuş o bütünlük içine. Farklılıkların zenginliği diye moda bir söylem
var ya belki de ondan. İşte onları her vuruşunda yerinden oynatıyor, söküyor,
alıyor, sağa sola dağıtıyor.
Bir sabah sahil yürüyüşünden aklım ülkemin
geleceğine kayıyor. O dev kütle, benim milletim. Birbirine ortak tarihle, ortak
ülküyle, ortak dille, ortak din ve ortak kültürle bağlanmışlar. Taşların
nereden nasıl geldiği hiç önemli değil. Aynı amaca yönelmişler ve birbirlerine
kenetliler. Onları yenilmez yapan da, onları denize karşı güçlü kılan da bu. O
savrulanlar, o bütüne tutunamayanlar, tutturulmayanlar…
Mehmet Akif Ersoy’a kayıyor aklım, dizeleri
beynimde denizin dalgası misali idarikimi dövüyor ha bire: “Girmeden tefrika
bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.”
Biz asırlarca yüreklerimiz toplu vurduğu için
tarihe mührümüzü vurmuş bir milletiz. Bu ayrılık nedir, bu gayrilik niyedir?
10.04.2013
/Osman KARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder