19 Şubat 2013 Salı

Samsun: Söylevler Ve Gerçekler -I

Siyasi söylevlerin Samsun’u ile rakamların Samsun’u ya da Samsun’un rakamları hiç mi hiç örtüşmüyor. Söylevler “gökteki yıldızlarla yarışan” ve “Dünyanın yaşam kalitesi en yüksek on kentinden biri olmaya” doğru hayal dünyasında almış başını giden bir kent resmi çizerken; rakamların gerçeği ortaya ayağındaki zincirler sebebiyle yeterince hızlı koşamayan, hatta yürüyemeyen ve hak ettiği yere bir türlü ulaşamayan bir Samsun fotoğrafı koyuyor. AK Parti Milletvekili Prof. Dr. Tülay Bakır “Samsun ayağındaki zincirleri kıramıyor” derken gerçeğin fotoğrafını çekmiştir.

AK Partili siyasetçiler her ne kadar artık pek dillendirmeseler de birkaç istisna dışında Samsun’un son sekiz on yılda daha önceki seksen yılda görülmemiş bir kalkınma gerçekleştirdiğini uzun bir süre dillendirmişlerdi. Hatta bazı sayın milletvekilleri Samsun’un bu sürede iller arası sosyoekonomik kalkınmışlık sıralamasında on ikinci sıraya yükseldiğini öne sürmekten bile çekinmemişlerdi. Ne yazık ki bu siyasi söylemler resmi rakamların gerçeğiyle örtüşmüyor. Devlet Planlama Teşkilatı’nın 2003 yılında yaptığı iller arası  sosyoekonomik kalkınmışlık sıralamasında Samsun otuz ikinci sıradadır. AK Parti’nin sekiz yıllık iktidarının sonunda geldiği daha doğrusu düştüğü yer otuz üçüncülüktür. Evet, maalesef sıra budur ve 2011 sonu itibariyle bu sıralamayı yapan da Kalkınma Bakanlığı’dır.  Her iki araştırmadaki göstergeler birebir aynı değildir ama kimse bu farklılığa sığınarak “iki tablo karşılaştırılmaz” demeye kalkmasın. Dün dünkü verilerle otuz ikinci sırada olan Samsunumuz bugün de bugünkü verilerle otuz üçüncü sıradadır. Bırakın ilk on beşe girmeyi, ilk yirmiye, ilk otuza da girememiş ve hatta yerini bile koruyamamıştır. Gerçek bu kadar yalındır ve ne yazık ki aynı derecede acıdır. Acıyı uyuşturucu ve ağrı kesicilerle ancak bir süre unutturabilirsiniz ama dindirmenin garanti yolu doğru teşhis koymak, kararlı ve doğru tedavi uygulamaktan geçer.

Samsun’un temel sorunu üretimsizliktir ve son dönemde özelleştirilen dört beş kamu kurum ve kuruluşundaki modernizasyonu ve enerji sektöründeki birkaç yatırımı saymazsak Samsun’a ciddi bir sanayi yatırımı yapılmamıştır. Yapılacağı konusunda bir işaret de yoktur. Halbuki ne müjdeler verilmiş, neler vaat edilmişti!

Bir süre Türkiye’nin dördüncü petrol rafinerisi masalıyla uyutulmuştu bu kent. Devlet kuracaktı, sonra bir ABD şirketinin kuracağı söylendi bir başka rafineriyi hem de iki milyar dolarlık bir yatırımla. ABD’li yatırımcı balonu patlayınca bu sefer Rus gazıyla yeni bir balon şişirildi. Hatta olmayan yatırım için neredeyse Zonguldak’la birbirimize girecektik senin hakkın benim hakkım diye. Bereket “Başbakan Ruslara Samsun’u işaret etti” diye haber geldi de iki Karedeniz kenti birbirine girmedi. Haber geldi ama yatırımcı gelmedi. Meğer adamların niyeti rafineri filan kurmak değilmiş, dağıtım ayağında yer kapmakmış, kaptılar ve rafineri masalı da bir daha dillendirilmedi. Bu arada dünya otomotiv devleri de unutulmadı, kimisi Japonları getirdi kimisi Koreliler için yer aradı. Otomobil üretecekler ve binlerce insana iş ve aş vereceklerdi. Ne yazık ki o da bir palavraydı ve bir süre sonra bir daha dillendirilmez oldu.

Zaman, enerji ve kaynak kaybının şahikası Samsun Tersanesi hayali ya da seçim istismarı, belki de son on yılın en büyük masalıdır. Siyasete girmeye hevesli bir bürokratın gazıyla yerel seçimlerde oltasının ucuna takacak bir zoka bulan siyasetçilerin halka sunduğu proje altı ayda (yanlış yazmadım, söyleneni aktarıyorum, evet sadece altı ayda) hayata geçirilecek ve binlerce vatandaşa iş ve aş verecekti. İhale on binle açıldı, on iki, on beş derken on yedi binle Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya Yılmaz’da kaldı. Tersaneye müşteri bulmak ve tarihi açıklamak da ona düşmüştü. 28 Mart 2004’te seçimi ikinci defa kazanınca alelacele İstanbul’a gitti, bir hafta sonra döndüğünde de müjdeyi verdi, yatırımcıların ilgisi büyüktü, tersane en kısa sürede hayata geçecekti. Kısa süreyi de 1 Mayıs 2004 günü Büyük Samsun Oteli Balo Salonu’nda yapılan Samsun Kent Kurultayı’nda açıkladı: Altı ay sonra 1 Kasım 2004’ te ilk gemi denize inecekti. Açık deniz tersaneciliği yapacaklardı, geminin iskeleti Gelemen’deki açık alanda çatılacak iç aksamı Samsun Limanı’nda döşenecekti. Gövde için üç, iç aksam için de yine üç olmak üzere toplam altı yeterliydi. Bilenler “etmeyin, eylemeyin, Karadeniz’le dalga geçilmez, Karadeniz’in dalgasına karşı gelinmez ve Karadeniz’de açık deniz tersaneciliği olmaz” dedilerse de anlatamadılar, daha doğrusu muhatapları anlamadılar ya da anlamazdan gelmeyi tercih ettiler. İnsanların anlatamadığı gerçeği tabiat ve zaman anlattı. Açık deniz tersaneciliğinden vazgeçildi, devlet işe el attı, törenler düzenlendi nutuklar sıkıldı ve mendireklerin temelleri atıldı, tahsisler yapıldı. Aradan aylar yıllar geçti ortaya ne tersane çıktı ne de ortalıkta yatırım yapacak tersaneci kaldı. Şimdi bu kentin ve bu ülkenin önünde çözüm bekleyen en az elli milyon dolarlık bir ölü yatırım var.

Bunları yazmak beni üzüyor ama gerçekleri dile getirmezsek yanlışları tespit edemeyiz. Yanlışları tespit etmeden de doğruya giden yolu bulamayız. Onun için bu yazdıklarımı geçmişi suçlamak olarak değil de geçmişin yanlışları ışığında geleceğin aydınlığını aramak olarak kabul ediniz lütfen. Ben yazmaya devam edeceğim.    

19.02.2013
/Osman KARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder