18 Şubat 2013 Pazartesi

Sam-Sev Ve Diğer Stö’lerin Vizyonu

Sivil Toplum Örgütlerinin toplumun birlik ve bütünlük ve beraberliği için oynadıklar rol malumdur. Toplum ihtiyaçlarının karşılanması adına duyarlı insanların bir araya gelerek çeşitli konularda yaptıkları çalışmalar ve eylemler ile yönetimleri denetleyici bir vizyona sahiptirler.

Bana göze Samsun’da benim de üyesi bulunduğum SAM-SEV vakfı, (Samsun Spor Eğitim ve Tanıtma Vakfu)  geçmiş dönemlerde sergilemiş olduğu çalışmalar ile STÖ’lerinin önünde yer almıştır. Ancak vakfın başında uzun yıllar görev yapan ve kurucu üyeleri arasında yer alan Sadi Subaşı’nın siyasi kimliği, iktidar yanlısı bazı STÖ’ler ve yönetenler tarafından haksızca eleştirilere maruz kalmasına neden olmuştur. Bugün SAM-SEV başkanlığını yürüten  işadamı Rüştü Araboğlu’nun da, Sadi Subaşı’dan aldığı bayrağı taşımaya gayret sarf ettiği görülmektedir. Samsunspor yöneticiliği de yapan Araboğlu’nun SAM-SEV gibi önemli etkinliklere imza atmış Samsun’un en eski ve en önemli kuruluşunu biraz daha etkin bir profile taşıyarak Samsun’un sosyal sorunlarına katkıda bulunmayı sürdürmelidir.

Örneğin söz konusu vakfımız tarafından düzenlenen  “Samsun Kent Sempozyumu” etkinliklerinde tartışılan gündemler, Samsun’un içinde bulunduğu ekonomik profili en net bir biçimde ortaya koyulmasını sağlayan önemli bir organizasyon idi. Ancak bu tür organizasyonlar tamamen  siyasi iradenin tartışılmasına ve eleştirilerine yönelik olarak kabul edildiği için ve SAM-SEV’in faaliyetlerine tamamen siyasi gözlükler ile bakılması nedeniyle, kentin ortak menfaatleri konusunda diğer STÖ’ler ile birliktelik tesis edilememiştir.  Samsun’un teşvikli iller dışında tutulmasının önlenebilmesi için oluşturulan Teşvik Birlikteliği oluşumu’nun delinmesi somut bir örnektir.

Karadeniz bölgesinde teşvik dışı tek il oluşumuz, Mobil ve Termik Santraller gibi kirli yatırımların protesto edilmesi, özelleştirilmeler ile kapatılan işletmelerin kentte yarattığı işsizliğin ön plana çıkarılması, organize sanayi bölgelerimizin gerek alt yapı ve gerekse fiziki şartlarının elverişsizliği, gibi konuların sempozyumlara taşınarak tartışılması, kentin geleceği açısından çok önemli bir fırsat olmasına rağmen nazarı itibara alınmamıştır.

Diğer yandan siyasi irade ise, Teşvik konusunu gözümüzün içine kadar sokmuş, diğer yandan Samsun’luların ağzına bir parmak bal çalınması için Cazibe Merkezi sendromu ortaya çıkarılmıştır. Bu müjdeyi Samsun’lulara verebilmek için milletvekillerimiz tüm hız limitlerini aşarak Samsun’a ulaşmışlar ve kente bayram havasının yaratılmasına neden olmuşlardır. Ancak dönemin bir bakanı, Samsun’un cazibe merkezi olamayacağını ifade etmesi üzerine bu kez de sahneye Kalkınma Ajansı formülü çıkmıştır.

Sonuç olarak siyaseten güçlü iller yatırım kenti olurken, Samsun yine kalkınmışlıkta 30. Ve 33. Sıralardaki yerini muhafaza etmiştir. Her dönemde iktidar yanlısı bir seçim politikası izlenmesine rağmen, hiçbir şekilde arzulanan bir Samsun profili ortaya çıkarılamamıştır. Bugün şiddet ve depresyonun yarattığı çalkantılar ile intihar ve adli vakaların artışı önlenememektedir. 1970’li yıllarda kentimizde önemli istihdam kaynakları olan Azot ve Bakır tesislerinin özelleştirilmesi, devletin tütündeki destek alımlarından çekilmesi gibi olumsuzluklar ile emekliler kenti olma özelliğimiz halen sürmekte iken diğer yandan kentimize “enerji kenti” kimliği kazandırılmaya gayret edilmektedir. Ancak bu kez de ovalarımızda tarım yatırımlarının ön plana çıkarılacağı demeçleri veriliyor.

Samsun’daki en önemli problemlerden birisi de , köylerimizden kente yaşanan göç artışının yanı sıra, yetişmiş beyin göçünün önlenememesidir. Böylece tıpkı vasıfsız ve vasıflı işçi misali, yeterli eğitim sahibi olmayan niteliksiz nüfus, kentin ekonomik ve kültürel anlamda kalkınmasını önlemektedir. Ayrıca ekonomik anlamda rüştünü ispatlamış aileler ise büyük metropollerde yaşamayı tercih etmektedirler. Samsun dışında yaşayan kişilere “nerelisiniz” dediğinizde “ben Samsunlu’yum” sözlerini pek duyamazsınız. Ya Çarşamba’lı dır. Ya da Bafralı’dır veya Havza’lıdır. Yani Samsunluluk bilincinin oluşması sağlanamamıştır.

“Samsunda var Samsun için Al” gibi iyi niyetli kampanyalar başlatılır. Başta yerel yönetimlerimiz olmak üzere, önemli kuruluşlarımız kırtasiye malzemelerini dahi yine İstanbul, İzmir, Ankara gibi illerimizden tedarik etmeyi tercih ederler. STÖ’leri örgütsel bağımsızlıklarını korudukları sürece, kentin ekonomik ve sosyal gelişimine ön ayak olabilecek önemli kuruluşlardır. Mesleki Kurum ve Kuruluşların da bilimsel ve teknik faaliyetlerin odağında yer alarak, öncelikle Samsun’da yaşayan toplumun her kesimindeki kişiler ile iletişim halinde olmalıdırlar. Dolaysıyla SAM-SEV ile birlikte Samsun’daki tüm STÖ’lerin ortak paydaları (x) veya (y) partileri ve siyasi görüşleri değil. SAMSUN’dur. Birlikte hareket edildiğinde özlemimiz olan birliktelik ruhu yeşerecektir.

/Süleyman SALUR
18 Şubat 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder