Sivil Toplum Örgütlerinin toplumun birlik ve
bütünlük ve beraberliği için oynadıklar rol malumdur. Toplum ihtiyaçlarının
karşılanması adına duyarlı insanların bir araya gelerek çeşitli konularda
yaptıkları çalışmalar ve eylemler ile yönetimleri denetleyici bir vizyona
sahiptirler.
Bana göze Samsun’da benim de üyesi bulunduğum
SAM-SEV vakfı, (Samsun Spor Eğitim ve Tanıtma Vakfu) geçmiş dönemlerde sergilemiş olduğu
çalışmalar ile STÖ’lerinin önünde yer almıştır. Ancak vakfın başında uzun
yıllar görev yapan ve kurucu üyeleri arasında yer alan Sadi Subaşı’nın siyasi
kimliği, iktidar yanlısı bazı STÖ’ler ve yönetenler tarafından haksızca
eleştirilere maruz kalmasına neden olmuştur. Bugün SAM-SEV başkanlığını
yürüten işadamı Rüştü Araboğlu’nun da, Sadi
Subaşı’dan aldığı bayrağı taşımaya gayret sarf ettiği görülmektedir. Samsunspor
yöneticiliği de yapan Araboğlu’nun SAM-SEV gibi önemli etkinliklere imza atmış
Samsun’un en eski ve en önemli kuruluşunu biraz daha etkin bir profile
taşıyarak Samsun’un sosyal sorunlarına katkıda bulunmayı sürdürmelidir.
Örneğin söz konusu vakfımız tarafından
düzenlenen “Samsun Kent Sempozyumu”
etkinliklerinde tartışılan gündemler, Samsun’un içinde bulunduğu ekonomik
profili en net bir biçimde ortaya koyulmasını sağlayan önemli bir organizasyon
idi. Ancak bu tür organizasyonlar tamamen
siyasi iradenin tartışılmasına ve eleştirilerine yönelik olarak kabul
edildiği için ve SAM-SEV’in faaliyetlerine tamamen siyasi gözlükler ile
bakılması nedeniyle, kentin ortak menfaatleri konusunda diğer STÖ’ler ile
birliktelik tesis edilememiştir.
Samsun’un teşvikli iller dışında tutulmasının önlenebilmesi için
oluşturulan Teşvik Birlikteliği oluşumu’nun delinmesi somut bir örnektir.
Karadeniz bölgesinde teşvik dışı tek il oluşumuz,
Mobil ve Termik Santraller gibi kirli yatırımların protesto edilmesi,
özelleştirilmeler ile kapatılan işletmelerin kentte yarattığı işsizliğin ön
plana çıkarılması, organize sanayi bölgelerimizin gerek alt yapı ve gerekse
fiziki şartlarının elverişsizliği, gibi konuların sempozyumlara taşınarak tartışılması,
kentin geleceği açısından çok önemli bir fırsat olmasına rağmen nazarı itibara
alınmamıştır.
Diğer yandan siyasi irade ise, Teşvik konusunu
gözümüzün içine kadar sokmuş, diğer yandan Samsun’luların ağzına bir parmak bal
çalınması için Cazibe Merkezi sendromu ortaya çıkarılmıştır. Bu müjdeyi
Samsun’lulara verebilmek için milletvekillerimiz tüm hız limitlerini aşarak
Samsun’a ulaşmışlar ve kente bayram havasının yaratılmasına neden olmuşlardır.
Ancak dönemin bir bakanı, Samsun’un cazibe merkezi olamayacağını ifade etmesi
üzerine bu kez de sahneye Kalkınma Ajansı formülü çıkmıştır.
Sonuç olarak siyaseten güçlü iller yatırım kenti
olurken, Samsun yine kalkınmışlıkta 30. Ve 33. Sıralardaki yerini muhafaza
etmiştir. Her dönemde iktidar yanlısı bir seçim politikası izlenmesine rağmen,
hiçbir şekilde arzulanan bir Samsun profili ortaya çıkarılamamıştır. Bugün
şiddet ve depresyonun yarattığı çalkantılar ile intihar ve adli vakaların
artışı önlenememektedir. 1970’li yıllarda kentimizde önemli istihdam kaynakları
olan Azot ve Bakır tesislerinin özelleştirilmesi, devletin tütündeki destek
alımlarından çekilmesi gibi olumsuzluklar ile emekliler kenti olma özelliğimiz
halen sürmekte iken diğer yandan kentimize “enerji kenti” kimliği
kazandırılmaya gayret edilmektedir. Ancak bu kez de ovalarımızda tarım
yatırımlarının ön plana çıkarılacağı demeçleri veriliyor.
Samsun’daki en önemli problemlerden birisi de ,
köylerimizden kente yaşanan göç artışının yanı sıra, yetişmiş beyin göçünün
önlenememesidir. Böylece tıpkı vasıfsız ve vasıflı işçi misali, yeterli eğitim
sahibi olmayan niteliksiz nüfus, kentin ekonomik ve kültürel anlamda
kalkınmasını önlemektedir. Ayrıca ekonomik anlamda rüştünü ispatlamış aileler
ise büyük metropollerde yaşamayı tercih etmektedirler. Samsun dışında yaşayan
kişilere “nerelisiniz” dediğinizde “ben Samsunlu’yum” sözlerini pek
duyamazsınız. Ya Çarşamba’lı dır. Ya da Bafralı’dır veya Havza’lıdır. Yani
Samsunluluk bilincinin oluşması sağlanamamıştır.
“Samsunda var Samsun için Al” gibi iyi niyetli
kampanyalar başlatılır. Başta yerel yönetimlerimiz olmak üzere, önemli
kuruluşlarımız kırtasiye malzemelerini dahi yine İstanbul, İzmir, Ankara gibi
illerimizden tedarik etmeyi tercih ederler. STÖ’leri örgütsel bağımsızlıklarını
korudukları sürece, kentin ekonomik ve sosyal gelişimine ön ayak olabilecek
önemli kuruluşlardır. Mesleki Kurum ve Kuruluşların da bilimsel ve teknik
faaliyetlerin odağında yer alarak, öncelikle Samsun’da yaşayan toplumun her
kesimindeki kişiler ile iletişim halinde olmalıdırlar. Dolaysıyla SAM-SEV ile
birlikte Samsun’daki tüm STÖ’lerin ortak paydaları (x) veya (y) partileri ve
siyasi görüşleri değil. SAMSUN’dur. Birlikte hareket edildiğinde özlemimiz olan
birliktelik ruhu yeşerecektir.
/Süleyman
SALUR
18 Şubat 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder