31 Aralık 2012 Pazartesi

Eczacılık Mesleğine Yazık Edildi..

Yazımın başlığına bakarak yanlış bir ifade kullanılmış diye düşünmeyiniz. Bu başlığı bilerek koydum. Çünkü eczacılık mesleği hızlı bir şekilde tükenişe sürükleniyor. Hükümetin uyguladığı sağlık politikası, eczacılık mesleğini yapılamaz hale getirmiştir. Son derece ağır teorik ve uygulamalı bir eğitim sonrası eczacılık fakültelerini bitiren eczacıların mesleklerini uygulayabilecekleri üç alan vardır. Bunlar, ilaç sanayisinde çalışmak, devletin sağlık kurumlarında sorumlu eczacılık yapmak veya serbest eczane açmaktır. İlaç sanayisinin ve Devletin eczacı kadrosunun sınırlı olması nedeniyle eczacıların % 90 ı ister istemez serbest eczacılığa kaymaktadır.

Eczacılığın serbest meslek olması yanında, ilaçta faturasız giriş-çıkış olmaması nedeniyle önceki yıllarda diğer serbest mesleklere göre çok daha yüksek vergi vermeleri, eczacıların büyük paralar kazandığı görüntüsünü yaratmış ve bu mesleğe olan ilgi ve cazibeyi artırmıştır.. Eczacıların halkın sağlık sorunlarında ilk başvurduğu adres olması, her yönü ile düzenli işletmeler oluşu bu mesleğin saygınlığını da artırmıştır. Özellikle küçük yerleşim yerlerinde ki eczacılar, o toplumun en saygın ve önemli üç dört kişisinden birisi olmuştur.

Ne var ki, son yıllarda her köşede bir üniversite açma furyası, Türkiye’ de ki eczacılık fakültesi sayısını bir anda 23 e,  eczane sayısını da 24.000 e yükseltmiştir. Bu sayısal artış ve son yıllarda ki uygulamaların eczacıların aleyhine işlemesi, eczanelerin birçoğunu gizli iflasa sürüklemeye başlamıştır. Yine üzülerek söylemek gerekirse, geçmişte sayıları çok olmasa da, bazı eczacıların adının karıştığı suiistimaller de yapılan işin sağlık ile ilgili olmasının da etkisi ile bu mesleğin saygınlığına büyük zararlar vermiştir.

Zaten ciddi ekonomik sorunlarla uğraşan eczaneler, son yıllarda bir de zincir eczaneler korkusunu yaşamaya başlamıştır. Aslında eczaneler için tehlike çanları, 1984 yılı sonunda KDV Kanunun yürürlüğe girmesi ile başlamıştı. Eczanelerin önemli çeşitleri arasında bulunan ve ıtriyat olarak tanımlanan kozmetik ve parfümeri çeşitlerine KDV konulması ile bu çeşitlerin eczanelerde satışı hızla azalırken, bu çeşitler KDV almadan satış yapan eczane dışı satış alanlarına kaymıştır.

Daha sonra eczanelerin sattığı bazı çeşitlere yasaklar getirilirken, veteriner ilaçlar için de veterinerlere satış hakkı verildi. Böylece eczanelerin çeşit alanı iyice daraltılmış oldu. Bu sırada dünya ilaç şirketlerinin baskısı ile reçete dışı ilaçların satışının da eczane dışına kaydırılma çalışması başladı. Sonuçta, özel koruma koşullarında satılması gereken bebek mamaları dahi süper market raflarında yer almaya başladı.

Eczanelerin resmi kar oranının % 20 olarak kabul edilmesi ve bu orana göre vergi vermesinin maliye açısından zorunlu kılınması da, eczaneleri mama ve benzerlerini daha az karla satabilen marketlerle rekabet edemez duruma düşürmüştür. .  Reklâm yasağı ve benzeri kısıtlamalar altında çalışan ve tek fiyatla satış yapması zorunlu olan eczaneler korumasız bırakılmıştır.

Eczanelerin canlı sağlığı ile ilgili olarak çok önemli sorumluluk taşıması ve ilacın sıradan ticari bir mal olmadığı gerçeği, ilaç fiyatlarının artırılmaması kolaycılığı adına, dünden bugüne tüm hükümetler tarafından sürekli göz ardı edilmiştir. Son on yıl öncesine kadar ülkemizde yaşanan yüksek enflasyonlar nedeniyle ilaca sürekli zam yapılırken, eczacılar ve bağlı oldukları eczacı odaları inatla ilaç fiyatlarının Türkiye’de çok yüksek olduğunu savunmuştur. Buna rağmen uluslararası ilaç tekellerinin baskısı ile zamlar devam etmiştir.

Tüm bu dönemlerde ilaç fiyatlarının artmasının eczanelerin karlılığını artırmasına rağmen, Türk Eczacılar Birliği ve eczacı odaları olarak ülkemiz çıkarlarını ön planda tutan eczacılar, ilaç fiyatlarının artırılmasından şikâyetçi olmuş ve fiyatların düşürülmesi taleplerinin bayraktarlığını yapmıştır. Son beş altı yıldır iktidarda ki hükümet, enflasyonun durdurulması ile ilaç zamlarını önce durdurmuş, sonra da eczacıların yıllardır savunduğu ilaç fiyatlarının yüksekliğine el koymuştur. Kısa sürede ilaç fiyatları bir anda ¼ , hatta daha da aşağılara düşmüştür. Çok değil daha 5–6 yıl önce 90.00 TL. Satılan bir ilacın fiyatı 15–20 TL. düşmüştür.

Yakın geçmişte zam diye tutturan ilaç firmalarının bu düşük fiyatlarla nasıl ilaç sattığı sorgulanmazken, yıllarca bu ülkenin hazinesinin soyulmasının hesabı da sorulmamıştır. Ancak ülkemiz ve halkımız adına yararlı olan günümüz hükümetinin ilaç politikası, yıllarca ilacın çok yüksek fiyatlarla satıldığı konusunu haykıran eczacıya yeni bir darbe olmuştur. Çünkü her ilaç fiyat düşüşünde, eczacının önceden daha yüksek fiyatlı olarak alıp rafına koyduğu ilacı düşürülen yeni fiyatı ile satmak zorunda bırakılmıştır. Tek alıcı konumunda tekel haline gelen SGK’nın, reçeteleri bilgisayar ortamında ve son ilaç fiyatından kabul etmesi, eczacıyı elindeki ilacı zararına satmak zorunda bırakmıştır.

Sağlık Bakanlığı ve SGK Genel Müdürlüğü’nün Türk Eczacılar Birliği ile yaptığı görüşmelerde fiyatı düşürülen ilaçların fiyat farkının ilaç firmaları tarafından karşılanacağını söylemesine rağmen, firmaların çoğunluğu bu farkları vermekten kaçındığı için eczaneler karsız, hatta zararına ilaç satmak zorunda kalmıştır. Tek alıcı konumuna gelen SGK, başka alıcısı kalmayan eczaneleri bu kez de bu olumsuzlukla karşı karşıya bırakmıştır. Oysa eczacılar yıllardır kar oranlarının düşük olduğundan yakınarak, en azından diğer ülkelerde ki kar oranlarının ve meslek haklarının kendilerine de verilmesi için uğraşıyordu.

Bu hakkı alamayan eczaneler, o süreçte ecza depolarının verdiği peşin ıskontolar ve diğer ek ıskontolarla ayakta durmaya çalışıyordu. Son dönemde ilaç fiyatları düşürülürken, eczanelerin depolardan aldığı tüm ek ıskontolar da, “Kamu kurumu ıskontosu” adı altında SGK’ya kaydırılmıştır.  İlaç fiyatlarının üçte bire, dörtte bire düşürülmesi ile günlük satışları yarı yarıya azalan eczanelerin karlılığı da otomatik olarak düşerken, yukarıda ki nedenle ek gelirleri de elinden alınmış oldu. Mevcut karlarla dahi ayakta durmakta zorlanan ve bu ek karların da alınması ile giderleri sürekli artan eczaneler kapanmakla karşı karşıya kalmıştır.

80 milyonluk Türkiye ilaç pazarına daha çok kar amacıyla göz diken ilaç tekelleri, bu süreçte sürekli olarak serbest eczane sektörünü yok edecek dayatmaları gündeme taşıdı. Ne yazık ki bu olumsuzluklar, toplumun yıllardır en önemli sağlık danışmanı konumunda ki eczaneleri yok olma noktasına getirmiştir. Üzülerek söylemek gerekirse, geçmiş dönemlerde her şartta üyelerine sahip çıkan Türk Eczacılar Birliği ve Eczacı odaları da son dönemlerde sivil toplum kuruluşları üzerinde artan baskı ve diğer yöntemler nedeniyle olacak, eski etkinliğini yitirmiştir.

Sağlık Bakanlığı ve SGK ile yapılan görüşmelerde hükümetle ters düşmemek adına, yapılan dayatmaları önleyemez hale gelmiştir. Türk Eczacılar Birliği, eczanelere dayatılan bir sürü angaryanın karşılığı olarak reçete başına 25 kuruş gibi eczacıyı aşağılayan bir bedelin verilmesini, başarı olarak sunmuştur. Her yıl bir Eczacılık Fakültesi’nin açıldığı bir ortam da, beş yıl sonra yürürlüğe girecek ve eczacıların istediği yerde eczane açmasını önleyecek olan, “Nüfusa göre eczane açılabilmesinin” yasalaştırılması, ileri ki yıllarda eczacılık fakültesinde okumanın da cazibesini yok edecektir. Bir yandan eczacı sayısını ihtiyaçtan fazla artırmak, diğer yandan eczacının eczane açabilmesini imkânsız hale getirmek nasıl bir çelişkidir? Anlamak mümkün değildir.

Hükümetin “Muayenelerden para alınmıyor” görüntüsünü sağlamak için eczanelerde alınmasını şart koştuğu ve eczacıyı hasta ile karşı karşıya getiren muayene ücreti toplama angaryasını dahi engelleyemeyen Türk Eczacılar Birliği, eczacıların güvenini kaybetmeye başlamıştır. Yakın geçmişte ülkesinin çıkarları için ilaç fiyatlarının düşürülmesini savunan eczacılar, bu duyarlılıklarının karşılığını adeta cezalandırılarak görmüş ve mesleklerinin ellerinden alınması durumuyla karşı karşıya bırakılmıştır. Türkiye’nin en düzenli çalışan ve devletine en dürüst vergi veren kurumlarının başında gelen bir meslek gurubu, doyumsuz uluslar arası ilaç tekelleri ile hükümetin sağlık sektörüne bakış politikalarına kurban edilmiştir.

Böyle giderse, ilaç dağıtım pazarını ( Eczaneleri) uluslar arası süper marketleri aracılığı ile eline geçirecek dünya ilaç tekellerinin, ileride hangi fahiş ilaç fiyatlarını bu ülkeye dayatacaklarını hep birlikte göreceğiz. Uyuşturucu ve alışkanlık yapan ilaçlar konusunda eczanelerin sağladığı kontrol sistemi de yerle bir olacaktır. Merak ediyorum, bu ülke gençliğinin en büyük belası olan uyuşturucu kullanımı o zaman nasıl bir patlama yapacaktır? Bunun faturasını kim, nasıl ödeyecektir.

Uzun lafın özeti, günlük hesaplar ile yıllardır sorunlarına duyarsız kalan eczacılar, tüm haklarını kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Bu ülke insanına her türlü desteği veren bu sektöre yazık olmuştur. Bu ekonomik çıkmaz kısa sürede çok sayıda eczanenin kapanmasına neden olacak, ayakta kalanlarda uluslararası eczane zincirlerine teslim edilecektir. 30.000 i aşan eczacı, 24.000 bulan eczane sayısı ve asgari 3–4 çalışanı ve aileleri ile birlikte yaklaşık 500.000 kişi daha işsizliğe mahkûm edilecektir. Eczacı, geçmişte olduğu gibi kendisine sahip çıkan Türk Eczacıları Birliğini özlemektedir..

Geçmişte eczacıların kar oranlarını düşüren dönemin sağlık bakanı ile bir bayram öncesi yapılan görüşmeden ayrılırken, kendilerinin bayramını kutlayan bakana, “Bize bayramı zehir ettiniz, bir de bayramımızı kutluyorsun” diyerek elini uzatmayacak kadar dik durabilmeyi becermiş TEB yöneticilerini özlüyoruz.. Kurallar içersinde çalışarak haklı bir saygınlık kazanmış bu meslek gurubuna yazık edilmiştir..  Mesleğinin son dönemlerine gelmiş deneyimli bir eczacı olarak, tüm meslektaşlarımı ve meslek kuruluşlarımızı davalarına daha fazla sahip çıkmaya ve onur duydukları mesleklerinin ellerinden alınmasına karşı koymaya davet ediyorum. Umarım bu kötüye gidiş bir şekilde önlenir.. Yarınlarımızın bugünümüzden daha iyi olması dileğiyle...

/Sadi SUBAŞI
31 Aralık 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder