20 Aralık 2012 Perşembe

Samsun’un Sağlığı

Hastane  sayılarımız  artıyor! Yeni  otelcilik  hizmeti  verecek  hastaneler  yapacağız. Yaptıracağız. Kamu-özel   ortaklığı  için  sermayeye  pay  aktaracağız. Sağlık  Kenti  Samsun. Biz  ilk  10 dayız. Her  şeyin  dermanı  piyasa! Yaşasın  piyasa!
  
95  bin  kişinin  sağlık  sigortasını  ödeyemediği  için  sağlık  hizmeti  alamadığı  bir  kentte, Kalp  damar  hastalıklarından  ölümlerin  Türkiye  ortalamasının  üzerinde  olduğu  bir  kentte, Diyabet  hastalığının  önlenemez  artışının  olduğu  bir  kentte, İlçelerinde  ishal  salgının  adının  dahi  konamadığı  bir  kentte, Hava  kirliliğinin  arttığı, Hava  kirliliğine  bağlı  ölümlerin  arttığı, İş  kazalarının  ve  ölümlerin  artığı, Sigara  bağlı  ölümlerin  arttığı, Kanserin  arttığı  bir  kentte, Yoksulluktan  çocukların öldüğü  bir  kentte, İnsanların  intihar  ettiği  bir  kentte, Depresyon  ilaç  kullanımın  attığı  bir  kentte, Yenidoğan  küvözü  için  bebelerin  hastane  hastane  gezdirildiği  bir  kentte, Sağlık  çalışanlarının  her  geçen  gün  artan  şiddete  maruz  kaldığı  bir  kentte, Acil  servislerinde  hekim  eksikliğinin  inanılmaz  bir  boyuta  ulaştığı  bir  kentte, Hemşirelerin  her  geçen  gün  daha da  baskıya  maruz  kaldığı  bir  kentte, Sağlık  ocakları  kapatılmış  bir  kente, Temiz  suya  ulaşmayan  yüzlerce  köyü  bulunan  bir  kentte,  Siyasilerin  her  geçen  gün  SAĞLIKTA  DEVRİM  YAPTIK  diye  reklam  yaptığı  bir  kentte, Kimyasallara  maruz  kalmanın  rutin  olduğu  bir  kentte, İşsizliğin, Yoksulluğun, Eğitimsizliğin, kol  gezdiği  bir  kentte, Taşeron  çalışmanın  sağlık  çalışanlarının  temel  çalışma  biçimi  olduğu  bir  kentte, Sağlıkta  eşitsizliklerin  arttığı  bir  kentte,
Çöp  konteyrlarına  bebelerin  atıldığı  bir  kentte, Gıda  güvenliğin  olmadığı  bir  kentte, SAĞLIK  KENTİ  kavramından  bahsetmek, En  azından  DOĞRU  değildir.


Samsun’un  Sağlığı  iyi  değildir. Samsun  halkının  sağlığı  iyi  değildir.

Bu  bildiğimiz  bir  neoliberal  masaldır. Hani  bu  satırlarda  hep  anlattığımız… Sağlıkta neoliberal paradigmanın Türkiye’de işleyişi, dünya genelinden farklı değil. Sağlıkta metalaşmanın, ticarileşme ve piyasalaşmanın rehberi, IMF-Dünya Bankası tarafından hazırlandı ve uygulatıldı. Bunu, bu kurumlarla yapılan anlaşma maddelerinde açıkça görebilmekte ve yine bu kurumlara hükümetlerce verilen niyet mektuplarında ne kadar yol alındığını okuyabilmekteyiz.

Oysa  Sağlık  bir  haktır.. Sağlık hakkı, sağlıklı bir ortamda yaşama hakkı ve sağlık hizmetlerine ulaşma hakkıdır. Sağlıklı bir ortam demek, her şeyden önce, herkesin işinin, gelirinin olması anlamına gelir. İşi, geliri olmayanların da asgari geçinme, barınma, beslenme ihtiyaçlarının sosyal devlet hizmeti olarak karşılanmasını gerekir. Böylesi bir “sosyal koruma”, bir dizi hastalığı daha baştan önlemiş olacaktır.

Sağlıklı çevre, sağlıklı gıda üretimi, temiz kentler, birçok hastalığın daha baştan önünün kesilmesi demek. Bu anlamda işyerlerinde ve yerleşim yerlerinde sağlıklı ortam, hastalığın üremesinin önünü keser, tedavi ve ilaca ihtiyacı da baştan azaltır. İlköğretimden başlayarak temel sağlık eğitimi ve beden eğitimine ağırlık verilmesi de önemli.

Sağlıkta özelleşme ve ticarileşmeden kamu kaynağı desteği çekilmeli ve sağlığın bir kamu hizmeti olarak sunumuna dönülmeli. Sağlık hizmetini örgütlemede, koruyucu hekimliğe, bunun için de sağlık ocağı sistemine ağırlık vermek önemli. Ülkemizdeki kamu sağlık hizmetleri birikiminin en iyi yansıması, 6000’i aşan sağlık ocağı ve 12 bin civarındaki sağlık evidir. Daha sonra yozlaştırılmaya çalışılsa da, hemen hiçbir çevre ülkede görülmeyen bu avantaj, hükümetçe tahrip edilmiş, görmezden gelinmiştir.

Kentin  sağlık  alanında  temel  sorunu  sağlıkta  eşitsizliklerin  artmasıdır. Sağlıkta eşitsizlik, doğal değil toplumsal-sosyoekonomik nedenlerden kaynaklanan; doğal nedenlerin ancak toplumsal nedenler dolayımıyla etki gösterdiği; önlenebilir, önlenebilir olduğu için de kabul edilemez nitelikteki; bireysel değil, toplumsal bir bağlam içinde saptanması, ele alınması, incelenmesi, savaşılması gereken; bu nedenle de tüm bu süreçte ekonomi, sosyoloji, politika gibi sağlık dışı disiplinlerin de etkinliğinin gerektiği; yalnızca sosyal, politik ve ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki bir sorun olarak da kavranması gereken; toplumsal gruplar arasındaki sağlık düzeyine ve sağlık hizmeti kullanımına ilişkin farklılıklardır .

Sağlıktaki eşitsizlik bir sağlık sorunudur.

/Cem ŞAHAN
20 Aralık 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder