Genel
yayın yönetmenimiz Samsun’daki
sorunların yoğunluğunu anlattığı
yazısının başlığında
Sorunlar Kar Topu
gibi çoğalıyor cümlesini
kullandı. Evet… Sağlık
alanında ve sağlık
emekçilerinin sorunları da kar
topu gibi çoğalıyor.. Kent hafızası
ve belleği de giderek
zayıflıyor. Fikri takip,
gücü takipe dönüyor.
Birinci
Sağlık Hizmetlerinin Aile
Hekimliği sistemine dönüştürülmesi sürecinde
o zamanlar yönetimde bulunduğum
Tabip Odası karşı
çıkmıştı. Zamanın iktidar milletvekili , Aile hekimliğinin
IMF ve Dünya
Bankası projesi olduğu bilimsel raporlar
ile ortaya koyan
oda yöneticilerini Vatan
Hainliği ile suçlamıştı:
‘’Bu uygulamaya Samsunda bulunan sözde bir sivil
toplum örgütü karşı çıkıyor. Doktorları temsil ettiğini söylüyor ve doktorların
bu projeyi istemediğini belirtiyor. Onların istedikleri kırsal kesimde halka
hizmet götürmek yerine, döner sermaye olan yerde çalışmaktır. Bu da bir vatan
hainliğidir.’’ 11. Ağustos.2006 yazısında
Necdet Uzun milletvekilinin bu
sözlerine karşı çıkmıştı: ‘’Ne demek sözde kuruluş?..Tabipler
Odası sözde kuruluşsa, Baro da öyledir...Mühendis Odaları da...Bu birinci
yanlıştır...İkincisi ve en büyüğü ise, Vatan hainliği suçlamasıdır...Bu ağır
ithamdır...Tabipler Odası projeye karşı çıkıyorsa, bunun nedenlerini sorgulamak
ve tartışmak gerekir’’ 6 yıl geçti. Samsun’un sağlığı
iyiye gitmiyor.
Aile
Hekimliği yapan hekimler
ve sağlık emekçilerinin
özlük hakları kayıpları
hızla artıyor! Sistem emek sömürüsü
üzerinden sürüyor. İktidar sistemi
sorgulamaktansa gelinen noktada
suçu sağlık çalışanlarına
yüklüyor. Örneğin 28.ekim.2012 de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik, "Aile hekimliği reçete yazan sistem haline geldi. Reçete
yazan bir sistem olmaktan çıkartılması gerekiyor. Aile hekimliği reçete, ilaç
yazmak yarışı olmamalı" açıklaması yapmıştı… Aile Hekimlerinin Onların özverisine rağmen
alan her geçen
gün daralıyor.. Bildiğiniz gibi,
temel çalışma biçimleri
sözleşmeli çalışma..
Her yıl Ocak
ayında sözleşmeleri yenileniyor..
Şimdi Aile Hekimleri
TTB bünyesinde sorunlarını
ve sözleşme öncesi
Taleplerini ve çözüm önerilerini
sunuyor.. Birinci Basmak Sağlık
Hizmetlerini: Birinci basamak sağlık hizmetleri koruyucu, teşhis, tedavi
ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini bir arada kapsayan, bir yaşam boyu
sürekli erişilebilen, diğer basamaklarla eşgüdüm içinde çalışan, ekip hizmeti
temeline dayanarak sunulan ve toplumca benimsenen bir kamu hizmetidir
olarak tanımlıyorlar.
*İş güvencesi içeren, mesleki bağımsızlığı koruyan,
kamu görevlisi statüsünde çalışılmasını sağlayan yasal düzenleme yapılmalıdır. Bilindiği
gibi sağlık hizmetleri, nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı,
ertelenemez, ikame edilemez, sürekli olarak herkese eşit ve nitelikli olarak
verilmesi gereken bir kamu hizmetidir. Bu nedenle de, Anayasanın 2.
maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesinden ve devletin bu alandaki sosyal
ödevlerinden bağımsız düşünülemez. Bir başka ifadeyle, bu kamu hizmetinin
devlet tarafından sunulması, ödevlerinin de bir gereği ve doğal sonucudur.
Anayasa’nın 128. maddesinde de, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer
kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları
kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer
kamu görevlileri eliyle görülür” hükmü düzenlenmiştir. Bu nedenle temel kural,
“asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle
gördürülmesi” olduğundan, ASM’ lerde verilen kamu hizmetinin de kamu görevlisi
statüsündeki çalışanlar eliyle yürütülmesini gerektirir.
*Yukarıdaki tespit doğrultusunda; ASM’ lerin kamu
binalarında hizmet vermesi, demirbaş malzemelerinin sağlanması, bina ve
demirbaşların her türlü bakım onarım ihtiyacının zamanında ve tam olarak Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanması için
gerekli yasal düzenlenme yapılmalıdır.
*Birinci basamak sağlık hizmeti belirli bir nüfusa
bölge tabanlı olarak verilmelidir.
*Haftalık çalışma süresinin en fazla 40 saat olarak
belirlenmeli ve bu süreyi aşmayacak şekilde düzenleme yapılmalıdır. Zira
bilindiği gibi 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 99. maddesinde;
“Memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir” denilmektedir.
Keza işvereni devlet ve özel sektör olsa dahi, ücretli olarak çalışanlara
ilişkin uluslararası sözleşmeler düzenleyen Uluslararası Çalışma Örgütü
(ILO)’nün Türkiye tarafından da imzalanmış olan;
*1935 tarihli 47 No.lu Sözleşme “40 Saatlik Çalışma
Haftası Sözleşmesi” adını taşımakta ve çalışanların haftalık çalışma saatlerini
40 saat olarak belirlemektedir.
*1977 tarihli ve 149 sayılı Sağlık Çalışanları
Sözleşmesi’nin 6. maddesinin referansına göre de sağlık çalışanları açısından
haftalık çalışma saati 40 saat olarak belirlenmiştir.
*Avrupa Birliği Parlamentosu 1993 yılında
yayınladığı 104/EC sayılı direktif, hekimlerin haftalık çalışma süresinin 40
saat olduğunu saptamıştır. Adı geçen direktif 2003 senesinde 88/EC sayılı
direktif ile revize edilmiştir. Bu direktife göre de, haftalık çalışma saati 40
saati aşmayacaktır. Hekimlerin günlük çalışma süresi de 8 saat ile sınırlanacak
ve zorunlu durumlarda en çok 10 saate çıkarılabilecektir. Ancak bu durumda bile
yılda en az 24 hafta ortalama 8 saatlik çalışma süresinin tutturulması zorunlu
kılınmıştır.
Sayılan ulusal ve uluslararası mevzuat ışığında,
sağlık hizmetinin sürdürüldüğü ASM’ lerde görev yapan çalışanların haftalık
çalışma süresinin 40 saat olarak belirlenmesi gerekir.
/Cem ŞAHAN
23 Aralık 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder