23 Aralık 2012 Pazar

Kar Topu Ve Aile Hekimliği -1

Genel  yayın  yönetmenimiz  Samsun’daki  sorunların  yoğunluğunu  anlattığı  yazısının başlığında  Sorunlar  Kar  Topu  gibi çoğalıyor cümlesini  kullandı. Evet… Sağlık  alanında  ve  sağlık  emekçilerinin  sorunları da  kar  topu  gibi çoğalıyor.. Kent  hafızası  ve  belleği de  giderek  zayıflıyor. Fikri  takip, gücü  takipe  dönüyor.

Birinci  Sağlık  Hizmetlerinin  Aile  Hekimliği  sistemine  dönüştürülmesi  sürecinde  o zamanlar  yönetimde  bulunduğum  Tabip  Odası  karşı  çıkmıştı. Zamanın  iktidar  milletvekili , Aile  hekimliğinin  IMF  ve  Dünya  Bankası  projesi  olduğu bilimsel  raporlar  ile  ortaya  koyan  oda  yöneticilerini  Vatan  Hainliği  ile  suçlamıştı:

‘’Bu uygulamaya Samsunda bulunan sözde bir sivil toplum örgütü karşı çıkıyor. Doktorları temsil ettiğini söylüyor ve doktorların bu projeyi istemediğini belirtiyor. Onların istedikleri kırsal kesimde halka hizmet götürmek yerine, döner sermaye olan yerde çalışmaktır. Bu da bir vatan hainliğidir.’’ 11. Ağustos.2006 yazısında  Necdet  Uzun milletvekilinin  bu  sözlerine  karşı  çıkmıştı: ‘’Ne demek sözde kuruluş?..Tabipler Odası sözde kuruluşsa, Baro da öyledir...Mühendis Odaları da...Bu birinci yanlıştır...İkincisi ve en büyüğü ise, Vatan hainliği suçlamasıdır...Bu ağır ithamdır...Tabipler Odası projeye karşı çıkıyorsa, bunun nedenlerini sorgulamak ve tartışmak gerekir’’ 6  yıl  geçti. Samsun’un  sağlığı  iyiye  gitmiyor.

Aile  Hekimliği  yapan  hekimler  ve  sağlık  emekçilerinin  özlük  hakları  kayıpları  hızla artıyor! Sistem  emek  sömürüsü  üzerinden  sürüyor. İktidar  sistemi  sorgulamaktansa  gelinen  noktada  suçu  sağlık  çalışanlarına  yüklüyor. Örneğin 28.ekim.2012 de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, "Aile hekimliği reçete yazan sistem haline geldi. Reçete yazan bir sistem olmaktan çıkartılması gerekiyor. Aile hekimliği reçete, ilaç yazmak yarışı olmamalı" açıklaması yapmıştı… Aile  Hekimlerinin Onların özverisine  rağmen  alan  her  geçen  gün  daralıyor.. Bildiğiniz  gibi,  temel  çalışma  biçimleri  sözleşmeli  çalışma..

Her  yıl  Ocak  ayında sözleşmeleri  yenileniyor.. Şimdi  Aile  Hekimleri  TTB  bünyesinde  sorunlarını  ve  sözleşme  öncesi  Taleplerini  ve çözüm  önerilerini  sunuyor.. Birinci  Basmak  Sağlık  Hizmetlerini: Birinci basamak sağlık hizmetleri koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini bir arada kapsayan, bir yaşam boyu sürekli erişilebilen, diğer basamaklarla eşgüdüm içinde çalışan, ekip hizmeti temeline dayanarak sunulan ve toplumca benimsenen bir kamu hizmetidir olarak  tanımlıyorlar.

*İş güvencesi içeren, mesleki bağımsızlığı koruyan, kamu görevlisi statüsünde çalışılmasını sağlayan yasal düzenleme yapılmalıdır. Bilindiği gibi sağlık hizmetleri, nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı, ertelenemez, ikame edilemez, sürekli olarak herkese eşit ve nitelikli olarak verilmesi gereken bir kamu hizmetidir. Bu nedenle de, Anayasanın 2. maddesindeki sosyal hukuk devleti ilkesinden ve devletin bu alandaki sosyal ödevlerinden bağımsız düşünülemez. Bir başka ifadeyle, bu kamu hizmetinin devlet tarafından sunulması, ödevlerinin de bir gereği ve doğal sonucudur. Anayasa’nın 128. maddesinde de, “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmü düzenlenmiştir. Bu nedenle temel kural, “asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle gördürülmesi” olduğundan, ASM’ lerde verilen kamu hizmetinin de kamu görevlisi statüsündeki çalışanlar eliyle yürütülmesini gerektirir.

*Yukarıdaki tespit doğrultusunda; ASM’ lerin kamu binalarında hizmet vermesi, demirbaş malzemelerinin sağlanması, bina ve demirbaşların her türlü bakım onarım ihtiyacının zamanında ve tam olarak  Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanması için gerekli yasal düzenlenme yapılmalıdır.

*Birinci basamak sağlık hizmeti belirli bir nüfusa bölge tabanlı olarak verilmelidir.
*Haftalık çalışma süresinin en fazla 40 saat olarak belirlenmeli ve bu süreyi aşmayacak şekilde düzenleme yapılmalıdır. Zira bilindiği gibi 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 99. maddesinde; “Memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir” denilmektedir. Keza işvereni devlet ve özel sektör olsa dahi, ücretli olarak çalışanlara ilişkin uluslararası sözleşmeler düzenleyen Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün Türkiye tarafından da imzalanmış olan;
*1935 tarihli 47 No.lu Sözleşme “40 Saatlik Çalışma Haftası Sözleşmesi” adını taşımakta ve çalışanların haftalık çalışma saatlerini 40 saat olarak belirlemektedir.
*1977 tarihli ve 149 sayılı Sağlık Çalışanları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin referansına göre de sağlık çalışanları açısından haftalık çalışma saati 40 saat olarak belirlenmiştir.
*Avrupa Birliği Parlamentosu 1993 yılında yayınladığı 104/EC sayılı direktif, hekimlerin haftalık çalışma süresinin 40 saat olduğunu saptamıştır. Adı geçen direktif 2003 senesinde 88/EC sayılı direktif ile revize edilmiştir. Bu direktife göre de, haftalık çalışma saati 40 saati aşmayacaktır. Hekimlerin günlük çalışma süresi de 8 saat ile sınırlanacak ve zorunlu durumlarda en çok 10 saate çıkarılabilecektir. Ancak bu durumda bile yılda en az 24 hafta ortalama 8 saatlik çalışma süresinin tutturulması zorunlu kılınmıştır.

Sayılan ulusal ve uluslararası mevzuat ışığında, sağlık hizmetinin sürdürüldüğü ASM’ lerde görev yapan çalışanların haftalık çalışma süresinin 40 saat olarak belirlenmesi gerekir.

/Cem ŞAHAN
23 Aralık 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder