21 Nisan 2014 Pazartesi

Ben Sizi Çok İyi Tanıyorum…

Samsun çok farklı bir yer... Hele ki; basın camiası, ders olarak okutulacak vakalara imza atmış bir güruh... Bilmiyorum, gördünüz mü ancak; iki gündür, bir “internet sitesi”,  şahsımı hedef göstererek, özellikle de "dini duyguları istismar" ederek, yayın yapıyor... Dün, telefonum susmadı... Sosyal medyadan ulaşanlar oldu... Özellikle de benden daha "dindar" arkadaşlarım aradılar... Hele bir arkadaşımla, telefonda konuşamadık gülmekten... Çünkü, olay o kadar “basit bir zekanın” ürünü ki... Kimi arkadaşlarım da olayın, saçma sapan haberleriyle meşhur bir "zaytung" haberi olduğunu sandılar... O kadar vahim bir durum yani…

Şimdi bu olayda dikkati çekmek istediğim bir kaç husus var... Bunlardan ilki, Samsun'da; bu tarz "haberciliğin" sebebi benim, bizleriz... Bizler, “gerçek gazeteciler”... Yıllardır bu piyasayı, işin ehli olmayan, “çantacı”, “fırıldak“ tiplere teslim ettik... Bugün bu yaşananların tek sebebi, “biziz”... “Köpeksiz köyde değneksiz gezme” cüretini bu insanlara bizler verdik... Yeri ve zamanı geldiğinde iyi refleksler gösteremedik... Maalesef, “omurgasızlara”; her gün bir başka yöne dönen bu “rüzgar güllerine”, bu piyasayı yedirdik... İkinci husus... Yapılan haberin içeriği ve süreci ile ilgili...

Süreç ne derseniz... Haber yapılır yapılmaz, sosyal medya üzerinden, başta AKİT Gazetesi olmak üzere, çeşitli gazetelerin, "dini yönü" ağır basan sayfaların hizmetine, hem de bütün iletişim bilgilerimiz açık bir şekilde verilerek servis edilmiş... Açıkçası, haberi yapan arkadaşlar, artık nasıl bir "kin" ile hareket ediyorsa, onların nasırına artık nasıl bastıysam... Bütün güçleriyle, bu dezenformasyon ve karalama kampanyasını “örgütlü bir biçimde” yürütmeyi sonuna kadar başarmışlar... Hem de, yargıyı da koymuşlar... "Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayacaklarını" da beyan etmişler... Bilmiyorum ama... Türkiye, ne bir “Muz Cumhuriyeti”, ne de bu ülkenin yargısı, bu yaşanan karalama kampanyasına sessiz kalacak düzeyde... Salyalarını akıta akıta "hedef" gösterenlere karşı, geçmişte sessiz kalmayan yargının, bu süreci de iyi tahlil edeceğini umuyorum…

Açıkçası, bu arkadaşlara da hak vermeden olayı es geçemiyorum... Çünkü, Miraç Öztürk adı ile ilgili, ne bulacaklar da ne yayınlayacaklar ki? Yıllarca araştırsalar, her taşın altına baksalar ne bulabilirler ki? Zaten bir şey bulamayan bu "zevat"; "ne yapalım, ne yapalım da, buna bir ders verelim" diye düşünmüş, düşünmüş ve ortaya, evlere şenlik bu haberi çıkarmış... Bu tarz, o arkadaşların "işi" zaten... Onları herkes tanıyor… Geçmişleri belli… İşin ilginç yanı da ne biliyor musunuz… Bu arkadaşlara yapılan “çete operasyonunda”; “gazeteci arkadaşlarımıza destek olmalıyız” diyerek, operasyonun olduğu gün, milletin “fellik fellik” kaçacak delik aradığı gün; destek ziyaretine giden “ahmak” da benim… Neyse, ne diyordum… Bu tarz, o arkadaşların yaşam biçimi... Siz, Miraç Öztürk ile ilgili, “akçeli işler” bulamazsınız... Çünkü, Miraç Öztürk, kimseden para almaz... Kimse, kredi kartlarını ödemez... Kimse, arabasının kirasını vermez... Kimse, bürosunun kirasını ödemez... Kimse, telefonunun faturasını ödemez... Kimse, cebine harçlık koyamaz… Kimse, kalemini satın alamaz… Yani, sizin hayatınızda olan her şeyin, Miraç Öztürk'ün hayatında esamisi okunmaz... O yüzden, arayıp, tarayıp, bulacağınız tek şey, budur... Buna da bulmak denirse…

Ama ben sizi çok yakından tanıyorum... Bu toplum da çok yakından tanıyor... Nereden mi? Uzağa gitmeye gerek yok... Gazeteci Hrant'ın katillerine övgüler düzenler sizlerdiniz... Çorum'da, katliamlarda sizler vardınız... Maraş'ta da siz vardınız... Malatya'da Zirve Yayınevi katliamı, sizin eseriniz... Trabzon'da öldürülen rahip, sizin övünç madalyanız... Sivas'ta, Madımak'ta da siz vardınız... Linç kültürü, hedef gösterme kültürü sizler için bir yaşam biçimi... Tıpkı, bundan önce yaptığınız işler gibi... Bir arkadaşımın, dün söylediği sözle bitireyim bari, “O değil de böyle şeyleri haberleştirmek için insan ya ruh hastası olmalı yada bir yerinde ciddi bir sızısı…”Ve son söz olarak ekleyeyim…Benim “sevdiklerimin gözlerinden yaş akmasına” neden olan her kim ise; unutmasın…Hem bu dünyada, hem de “öteki” dünyada; iki elim yakasında olacak…

/Miraç ÖZTÜRK
21 Nisan 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder