5 Mart 2013 Salı

Samsun: Söylevler Ve Gerçekler -III

Ne yazık ki ben siyasilerin ve onların yedeğindeki kimi oda başkanlarıyla kimi markacı köşe yazarlarının allayıp pulladığı, kimilerinin engine yelken açtırdığı kimilerinin havalarda uçurduğu Samsun’la ilgili iyi şeyler yazmıyorum, daha doğrusu yazamıyorum. Çok isterdim ben de iyi şeyler söylemeyi, iyi şeyler yazmayı ama işimiz masal söylemek değil, işimiz yalan yazmak değil gazetecilik yani gerçekleri arayıp bulmak, gerçeklerle yüzleşmek ve yüzleştiğimiz o gerçekleri okuyucuya sunmaktır.

Samsun gerçeğinde sürekli göç ve azalan nüfus vardır. Kendi bağrında doğanları kendi coğrafyasında besleyemeyen ve dolayısıyla yetişmiş insanını göç veren kent gerçeğini görmezden gelmek; bizi sorumluluktan kurtarmaz. Bu kent iç göç veren 58 il arasında 32’nci sıradadır. Bu kent TUİK rakamlarına göre 2008’de 5.229, 2009’da 707, 2010’da 9.407, 2011’de 8.305 “net iç göç” vermiştir. Bu durum Samsun TSO 2012 Ekonomi Raporu’na “Bu süreklilik arz eden net iç göç ve nüfus payı azalışı ilin sahip olduğu imkan ve potansiyel ile örtüşmemektedir” ifadeleriyle yansımıştır.

İller arası sosyo-ekonomik kalkınmışlık sıralamasında -siyasilerin sınıf atladık, çağ atladık söylemlerinin tersine- 32’ncilikten 33’üncülüğe gerileyen Samsun’un üç ilçesi, ilçeler arası sıralamada en sondaki altıncı grupta yer almaktadır. 872 ilçe arasında Salıpazarı 761’inci, Ayvacık 789’uncu, Asarcık 796’ncı sıradadır.

Siyasilerin çok övündüğü “kamu yatırımlarından alınan pay” konusu da maalesef söylemlerdeki gibi değildir. Samsun’un payı söylenenin, yazılanın tam tersine çok gerilerdedir. 2007-2012 yılları arasında kişi başına kamu yatırımları Türkiye’de  q.26 artarken;  Samsun’da bu oran sadece -evet sadece- .29 olmuştur. 2011 yılında kişi başına 189 TL yatırımla 59’uncu sırada yer alan Samsun 2012 yılında kişi başına 208 TL’lik yatırımla 62’nci sıraya gerilemiştir. Gerçekler burada da söylevleri yalanlamaktadır ve söylevler ne kadar parlak tablolar çizmekteyse; gerçekler de o kadar karanlık bir fotoğraf görüntülemektedir. (Hakkını teslim etmek gerekir, Samsun bu fasılda Mustafa Demir’in bakanlığında Türkiye ortalamasının üzerinde pay almıştır.) Kendini kandırmak isteyenler sahte ve sanal resimleri alıp çerçeveletebilir. Ben gerçeğin fotoğrafına bakmanın daha doğru olacağını düşünenlerdenim.

Sadece sanayi ve sadece yatırımda gözlemlenmiyor gerileme, övüncümüz olan tarım üretiminde de sürüyor. Türkiye’nin en verimli iki ovasına sahip bir ilde eğer tarımsal ve hayvansal üretim payı düşüyorsa; o kenti yönetenlerin, o kent adına ahkam kesenlerin ve kent önderlerinin durup düşünmesi ve bir nefis muhasebesi yapması gerekmektedir. Rakamlarla fazla yormak istemiyorum sizleri ama bütün bu bilgiler bu kentin atanmış ve seçilmişlerinin ve meslek odası yöneticilerinin ellerinin altında var. Bütün mesele masalarının üzerinde duran raporlara bakmaları ve hayal yerine gerçekleri anlatmalarıdır.

Son bir istatistik veriyle noktalayacağım bu rakamlar arasındaki yorucu ve sıkıcı gezintiyi. Samsun’da hızla yükselen bir kalem var; hem sayı olarak hem miktar olarak Türkiye ortalamasının üzerinde bir hızla artıyor ve bizi üst sıralara taşıyor. O da protestolu senet sayımız. Acı fakat gerçek. Protestolu senet sayısına göre Samsun’un 2000 yılında %0.94 olan Türkiye genelindeki payı 2011 yılında %1.75’e yükselmiştir. Samsun iller sıralamasında 2000 yılında 19’uncu sıradayken 2011’de 9 basamak birden ilerleyerek 10’uncu sıraya yerleşmiştir. Protestolu senet tutarında da aynı kötü gidiş görülmektedir. Tutara göre Samsun’un payı 2000 yılında %0.51 iken 2011 yılında %1.25’e, sıralamadaki yeri de 22’ncilikten 13’üncülüğe yükselmiştir.  

Rakamlar bunlar; bunları bilmeyenlere fazla sözümüz olmaz, olamaz. Halk kesiminin tüm bu rakamlara vakıf olmasını beklemek yanlıştır. Ama “ben bu kentte siyaset yapıyorum, ben bu kenti yönetiyorum, ben bu kentte belli meslekleri temsil ediyorum, ben bu kentte kanaat önderiyim ve ben bu kentte gazeteciyim, köşe yazarıyım” diyen herkes bu rakamları bilmek ve halka duyurmak zorundadır. Çözüm gerçekle yüzleşmekte yatıyor. Yalan söylemlerle sanal bir kent kurar ve bir süre de hem halkı oyalar hem de oyunu alırsınız ama gelecek nesillerin sizi mahkum etmesinden kurtulamazsınız.

05.03.2013
/Osman KARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder