Beytüşşebap’taki “PKK teröründen” sağ çıkmayı
başardı; bakalım “Samsun’daki devlet soruşturmasından” yara bere almadan
çıkmayı başarabilecek mi? Samsun Vali Yardımcısı Mesut Taner Genç’ten
bahsediyorum.
Beytüşşebap’ta devletin verdiği görevi yerine
getirmek istediği için PKK’nın hedefi olmuştu. Devlet ebed müddet için hayatını
ortaya koymuştu. Burada inandığı fikirler için makamını ve istikbalini
tehlikeye atıyor. Orada devlete, burada da demokrasiye ve fikir hürriyetine
inandığından hep önde oldu. Orada devlet için yapılması gerekenleri yapmaktan
burada da inandıklarını söylemekten geri durmadı. Orada kaleşnikofların ateşi
altındaydı; burada da soruşturmaların karşısında.
Mesut Taner Genç, benim değer verdiğim, saygı
duyduğum bir insandır. Bu saygının temelinde onun o zor günlerde verdiği
tavizsiz mücadelenin yeri büyüktür. Yaşanan süreçten yargı karşısında aklanarak
ve idare açısından yara almadan çıkması temennimdir.
Bu ülkede Türk milliyetçiliğinin “ayaklar altına
alınacak bir paspas değil başlar üstünde dalgalandırılacak bir bayrak” olduğunu
düşünen ve -üslup farklılıklarını bir kenara korsak- dile getiren tek insan
Mesut Taner Genç değildir. Bu ülkede yaşayan milyonlarca insan, bu millete
mensubiyetten utanç değil tam tersine gurur duymaktadır.
Irkçılık anlamında değil, başka milletleri hor
görme anlamında değil(zaten böyle bir şey bu milletin tarihinde hiç olmamıştır
ve esasen fıtratına da aykırıdır), ama İslam âlemine ve insanlığa verdiği
hizmetlerden dolayı -asla kibre kaçmayan bir izan ve irfanla- gurur duyması bu
milletin hakkı değilse kimin hakkıdır?
Bu millet Hazreti Peygamber tarafından övülen bir
millettir. Bu millet “Kostantiniye’yi zapt edip İstanbul’a çeviren” millettir.
Bu millet Arif Nihat Asya’nın deyimiyle “Sangaryos’u Sakar’ya, İkonyum’u Konya
yapan dile konuşan” millettir. Bu millet bin yıl boyunca göğsünü Haçlı
seferlerine siper eden, bin yıl boyunca “İslamın sancağını büyük bir imanla o
kıtadan bu kıtaya taşıyan ve dalgalandıran” ve bin yıl boyunca “İslam âleminin
yol açıcı kılıcı, koruyucu kalkanı” olan millettir.
Alpaslan’dır, Fatih’tir, Osman’dır, Yıldırım'dır,
Süleyman’dır… Ahmet Yesevi’dir, Mevlana’dır, Yunus’tur, Hacı Bayram ve Hacı
Bektaş Veli’dir… Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara, Fuzuli, Baki, Şeyh Galip’tir.
Karacaoğlan’dır, Dertli’dir, Emrah’tır, Koçyiğit Köroğlu’dur. Nasrettin
Hoca’dır, Dede Korkut’tur…
Her milletin olduğu gibi bu milletin de bir adı
olması gerekmez mi? Adsız millet olabilir mi? Bugüne kadar olmadı, bugün de
böyle bir mille yok yeryüzünde. Bu milletin yani tarihin en büyük devletlerini,
imparatorluklarını ve medeniyetlerini kurmuş ezelden gelip ebede giden bu
milletin bir adının olmaması mümkün mü? Elbette değil. Bu milletin bir adı var:
Bu millet büyük 'Türk Milleti'dir. Ne mutlu bu millete mensup olanlara. Ne
mutlu Ben Türk milletine mensubum diyebilenlere…
19.03.2013
/Osman KARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder