30 Eylül 2013 Pazartesi

Osman Genç Ve Bir Övgü Bir Yergi

İlçe ilçe gezmekte niyeti ne olursa olsun ya da kimler nasıl yorumlarsa yorumlasın Osman Genç’in tanıtımını yaptığı kitap gerçekten tanıtılmaya, övülmeye ve gururlanmaya değer. 19-21 Ekim 2012 tarihleri arasında yapılan II. Canik Sempozyumu’na sunulan tebliğler, “Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik” adı altında kitaplaştırılmış. Her araştırmacının ve her Samsun sevdalısının kütüphanesinde bulunması gereken bir kaynak yayın. Hem sempozyumdan hem de bu kitaptan dolayı Sayın Genç’e bir Samsunlu ve Samsun sevdalısı olarak teşekkürlerimi sunuyorum. Fazlasıyla hak ediyor ve ben burada ve sizlerin huzurunda hakkını teslim ediyorum. Ama benim Sayın Genç’e sitemim de var.

Sayın Genç, o her övgüyü hak eden kitabı tanıtmak için yaptığı bir basın ziyaretinde “Üniversiteyi bitirenler ile zenginler Samsun’da yaşamak istemiyorlar. Çünkü onları bu şehirde tutabilecek sosyal ve yaşanabilir bir şehir olmaktan çok uzağız. Samsun’un sosyal ve ekonomik gelişmişlikte Türkiye’de 33. sırada olması Milli Şef zihniyetinin Samsun’u cezalandırması sonucudur.  Rotasız ve hedefi gösterecek kaptansız bir şekilde bu günlere geldik. Artık kaybedecek vaktimiz kalmadı“ demiş.

Şu sözler de Sayın Genç’e ait: “Samsun dün neydi, bugün rakamlarda nerede ve yarın ne olacak? Herkes Samsun’un 33 yıl önceki konumunu arıyor. O zamanlar Samsun’da 17 konsolosluk diğerleri ataşelik olmak üzere 60’a yakın yabancı temsilcilik vardı. Samsun, Türkiye’nin ikinci şehriydi İstanbul’dan sonra Samsun gelirdi.1933’lerden sonra Samsun uluslararası özelliğini kaybetti. Daha doğrusu kaybettirildi. Samsun’un azınlıklar ve Rotaryenler tarafından yönetilmeye başlandı. Bu da tesadüfi değil Milli Şef zihniyeti tarafından cezalandırılmasının sonucudur. Serbest Cumhuriyet Fırkası Samsun’da belediye başkanlığı çıkardığı için Milli Şef zihniyeti tarafından cezalandırılmıştır.” 

Ne garip bir anlayış; sanki her doğruyu bir yanlışla gölgelemek şart! Sayın başkanın yaptığı iş doğru ama o doğru işi tanıtırken kullandığı söylem baştan sona yanlış; Samsun ne bir zamanlar ikinci kentti ne de Cumhuriyet döneminde cezalandırıldı. Osmanlı arşivleri ve rakamları saklı gizli değil, herkese açık ve Samsun’un oradaki yeri ortada. Hatta Sayın Genç’in yayınlattığı kitapta da bu bilgiler yeterince açık ve seçik olarak var. Sayın Genç ya yoğun siyasi faaliyetlerinden dolayı, yayınladığı kitabı okumaya fırsat bulamadı ya da aklı gelecek seçimdeki konumuyla fazlaca yoğun olduğu için o kitapta yazanları unuttu. O kitapta Samsun’un sahip olduğu potansiyel var ama başkanın anlattığı İstanbul’dan sonra ülkenin ikinci şehri Samsun güzellemesi yok. Olamaz da, çünkü tarihte de öyle bir şey yok. Samsun, Canik Sancağı adı altında önce Sivas’a daha sonra da sancak ve mutasarrıflık olarak Trabzon’a bağlanmıştır. Samsun o tarihlerde Türkiye’nin değil ama bölgenin ikinci kenti, hatta uzun süre Samsun Limanı Sinop Limanı’nın gölgesinde kalıyor. Diplomatik merkez sancak ve mutasarrıflık olan Samsun değil, vilayet olan Trabzon. Konsolosluklar Trabzon’da, Samsun’dakiler viskonsüllük yani konsolos yardımcılıkları.

“Milli Şef zihniyetinin Samsun’u cezalandırdığı” ifadesi de biraz ağır bir ifade. Ama Samsun adına bundan daha ağırı “1933’lerden sonra Samsun uluslararası özelliğini kaybetti. Daha doğrusu kaybettirildi. Samsun azınlıklar ve Rotaryenler tarafından yönetilmeye başlandı” ifadesidir. Özellikle “azınlıklar tarafından yönetilmek” ifadesi Samsun’a da, 1933’ten bu yana Samsun’da görev yapan yerel ve genel mülki, idari, adli ve askeri erkana da tüm seçilmişlere de haksızlıktır. Samsun Milli Mücadele’nin “İlk adım” kentidir ve Samsun tüm Türkiye ile birlikte Milli Mücadele sonrası siyasette, ticarette, kültür ve sanatta Türk olmanın ve Türkler tarafından yönetilmenin haklı gururunu yaşamaktadır.

Geride kalan dokuz yılda yaptığı ve beklemediğim kadar iyi, doğru ve güzel işlerle beni şaşırtan Sayın Osman Genç, bu sefer de son zamanlarda da verdiği demeçler, yaptığı açıklamalarla beni şaşırtıyor. Önceki şaşırmama ne kadar sevinmişsem şimdiki şaşırmalarıma da o kadar üzülüyorum. Sözün gümüş olduğu yerde sükutun altın olduğunu unutmamak gerek. Hele de bu süreçte.

30.09.2013
/Osman KARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder