Onun adı telaffuz edildiğinde, tanıyanların
yüzlerinde kendiliğinden bir tebessüm oluşur. Ele avuca sığmayan, zeki, pes
etmeyi kabullenmeyen, iletişimi üst seviyede tutan, yenilikçi bir yaşam tarzını
benimsemiştir Erol Acer. Babasının memuriyeti nedeniyle bulunduğu Samsun’u;
zaman zaman ayrılıklar yaşasa da memleket kabul etmiş, yerleşmiş.
Uzun zamandan bu yana biraraya gelememiştik. Bir
toplantı vesilesi ile fırsat yaratarak işyerine geçtik. İşyerinin girişinde
bizi iki adet bilgisayar kontrollü elektronik çip montaj ve boyutlandırma
makinesi karşılıyordu. Yeterli fiziki alan olmadığından danışma masası arkasına
yerleştirdiği makineleri, binada 380 volt akım bağlantısı olmadığından üretime
de alamamış Erol ACER.
Şaka gibi. 1984 yılında girdiği “İşitme Cihazları”
sektöründe günümüzde LORECa® markası adı altında üretim ve satış yapıyor. 2011
yılında küresel firmalar OEM ve OBL ile ortak yatırım anlaşması imzalayan Erol
ACER, günümüzde ürettiği ürünleri Afrika, Ortadoğu ve Türk Cumhuriyetlerine
ihraç ediyor. İşitme cihazı üretiminde Türkiye’de faaliyet gösteren ikinci
firma olan LORECa® , Türk Patent
Enstitüsü tarafından patentlenen, Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanan sosyal
sorumluluk projesine yoğunlaşmış durumda.
Proje kapsamında LORECa® tarafından üretimi yapılan
“Self Servis İşitme Test Cihazları” kamuya açık alanlara, AVM’lere
yerleştirilerek 1 TL karşılığında hizmete sunulacak. Oluşturulan kaynak ile
alım gücü olmayan işitme kaybı yaşayan vatandaşlarımızın tedavileri sağlanacak
ve İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği’ne katkı sağlanacak.
Proje kapsamında Vodofone ve Mediamarkt gibi
firmalarla görüşmelere devam ediyorlar. Küresel firmaların tekelinde olan bir
sektörde üretim yapmayı seçen Erol ACER’e mevcut zincirin bir parçası olmayı
neden denemediğini sorduğumda tebessüm ediyor. Zira, rakipleri gerçekten çok
ama çok güçlü. Sektörde deyim yerindeyse gerilla mücadelesi veriyor. Sorularımdan
bunalmış olacak ki konuyu değiştiriyor, çocuklarının eğitimini Çin’de yaptırmak
istediğini belirtiyor.
Zordur Samsun’da, Türkiye’de üretim yapmak değerli
okurlar. Ne vatandaşımız ne de kurumlarımız itibar etmez yerli üreticiye.
Yabancıya tanıdıkları krediyi size açmazlar. Toleranslı yaklaşımları unutun.
Eksiklikleriniz, yanlışlarınız yüzünüze vurulduğu gibi kimse çıkıp da yapılması
gerekeni size anlatmaz. Kendi memleketinizde, kendi vatanınızda mülteci gibi
hissedersiniz kendinizi. Dünyanın dört bir tarafına ihracat yapsanız da kendi
memleketinize, kendi ülkenize ürün satamazsınız/sattırmazlar.
Çok yorarlar sizi. Bunlar kimi zaman sürekli
değişen mevzuat olur, kimi zaman vergilendirme olur, kimi zaman genç nüfusun
emsallerine göre yoğun olduğu ülkemizde nitelikli personel temin edememek olur.
Üretim yapacak yer bulamamak, yüksek finansman maliyetleri ve üreticinin
kredilendirilmesindeki zorlukları ise kanıksadık artık. Samsunlu üreticimiz
Süleyman SALUR’un ürettiği ürünü mevzuat kapsamına aldırabilmek için yıllardır
verdiği mücadeleyi bir dinleyin, bir okuyun o zaman ne demek istediğimi
anlayacaksınız değerli okurlar.
Onlar bizim üreten yüzlerimiz, katma değeri de
istihdamı da onlar sağlıyor yardım edelim, gelişimlerine katkı koyamasak da
engel olmayalım diyen olmaz. Her şeye rağmen onlar durmuyor, üretmeye gayret
ediyor. Yazının etkisinde kalıp LORECa®’yı ziyaret etmek isterseniz eğer sakın
gitmeyin. Zira, göreceğiniz işyeri sizleri yanıltabilir, şaşırabilirsiniz. Sağlıcakla
09.09.2013
/Kadir GÜRKAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder