31 Mayıs 2012 Perşembe

Ulusal Kurtuluş Mücadelesini Anmanın Anlamı


Fotoğraf: Çetin KOŞAR

İnsanlık tarihine bir göz attığımızda görürüz ki insanların hayatlarında bir takım zikzaklar, inişler çıkışlar ve dönüm noktaları vardır. Kıvrılmaların dışında yaşanan kırılmalar ise toplumsal yaşamda yerine göre çökme ve yıkımlar, yerine göre derin yaralar bırakmaktadır. Üç kıta yedi deniz hâkimi, altı yüz yıllık bir İmparatorluğun küçüle küçüle Anadolu’ya sıkışıp kalması -ki yapılan anlaşmalara rağmen o da işgale uğramıştır- yok edilmek üzere olan bir ulusun var olma mücadelesini zorunlu kılmıştır. Bundan yüz yıl evvelinde yaşanan bu olaylar tarihin sayfalarında yer almaktadır. Benim zikretmek istediğim; bir günde dört mevsimin yaşandığı Karadeniz Bölgesinin Samsun ilinde, sıcak-soğuk, yağmur-çamur, dere tepe demeden, ülkemizin dört bir yanından gelen yaşlı-genç insanlarımızın üç gün boyunca katlandıkları bu yolculuğun, “anma yürüyüşü” nün ne anlama geldiğidir.

Tarih kitaplarımızda Atatürk’ün Samsun yolculuğu hakkında yazılanlar şu mealdedir; “Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun çıktı. Samsun'un İngiliz işgalinde ve kıyıda bulunması ve civarındaki Rum çetelerinin faaliyetlerinden ötürü karargâhının içerde daha emin bir yere naklini gerekli gördü 6 gün kaldığı Samsun’dan ayrılarak 25 Mayıs 1919 günü Havza'ya gitti…”   Ancak, Samsun’da kaldığı bu altı günlük süre (19-24 Mayıs 1919) içinde bir insan olarak yaşadıkları hakkında detay yoktur. Değişik kaynaklarda, ayrı ayrı anekdotlar şeklinde rastladığımız bazı bilgi kırıntıları siyasî mülahazaları fersah fersah geride bırakacak, onları anlamsızlaştıracak ve bir hiç edecek derecede mühimdir, önemlidir ve de manidardır.

Yolculuk öncesinde Beşiktaş’taki evinde hasta yatağındaki annesiyle baş başa geçirdiği o gecede;   ”- Anne, ben yarın Anadolu’ya gidiyorum. Buralarda neler olacağı belli değil. Selanik nasıl elden gittiyse buralarda öyle olabilir… Hesapta ölmek, gidip gelmemek vardır. Bana Hakkını helal et.” der. Bu üzüntülü haber üzerine annesi yürek çarpıntısından dolayı kendinden geçer. Tek oğul bu zor gününde, hasta annesini İstanbul’da bırakarak kimin için Anadolu’ya geçmektedir? Elbette ki bu vatan toprakları için!... O biliyordu ki vatan yoksa yaşamak da yoktu.

Gelelim Samsun’da yaşadığı zorluklara, çektiği sıkıntılara…  Misafir karşılanmaz mı? Bunu geçiyoruz. Kalacağı yer bile belli değildir. O günlerde kullanılmayan, kapalı olan “Mantika Oteli” açtırılır. Askeri hastaneden karyola, konu komşudan yatak-yorgan-yastık, bir daireden masa sandalye temin edilir… Ne yer ne içer bilemiyoruz… Mayıs ayında Samsun hep ıslaktır. Otel ile postane arasında mekik dokurken üşütür hastalanır. Gâvur azmalarının sık sık yaşandığı bu yol (Saathane ile Hükümet konağı arası) üzerinde bulunan otelde ya da gidip gelmelerde beklenilen suikast tehlikesi ayrı bir sorun… Hatta 21 Mayıs 1919 günü Aşağı Avdan köyüne giderken sabah saat sekiz civarlarında pusu kuran yirmi kişilik bir çete tarafından uğradığı saldırıda üç görevli şehit olurken Allah’ın bir lütfü olarak sağ kalan bu büyük insanın bu yollarda çektiği çileleri kaçımız biliyoruz.

Bu yıl dördüncüsünü gerçekleştirdiğimiz Ulusal Kurtuluş Mücadelesini Anma Yürüyüşlerinde ben hep Atamızın Samsun’da yaşadığı bu zorlukları, yollarda çektiği çileleri düşünür, zaman zaman boğazımdaki düğümlerle zaman zaman da gözlerimden akan yaşlarla ruh dünyamda yaşarım. Bugün sıcacık evlerimizde, ailemizle birlikte huzur ve güven içinde yaşayabiliyorsak başta O ve O’nun gibi nice büyüklerimizin gelecekleri için, bizim için yaptıklarının anlamı bir kat daha artmaktadır.

Bugün, İstiklâlin tadını çıkarırken Kurtuluş Mücadelesi veren bu yüce şahsiyetleri anmak, yâd etmek Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşlarının boynunun borcudur. İşte bu yüzden, ülkenin dört bir yanından gelen yüreği sevgi dolu insanlarla o çileli yolculuğu bir bayram havası içinde tekrar yaşamanın hazzına varıyoruz.

Özgürce yaşadığımız bu topraklarda nice yürüyüşler dileğiyle herkese sevgi, saygı ve selamlarımı sunarım.

31 Mayıs 2012
/Çetin KOŞAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder