19 Kasım 2014 Çarşamba

Şehir Hastaneleri

Sayın Sağlık Bakanımız Cumartesi günü 2015 yılında Samsun Şehir Hastanesine başlanacağını söyledi. Bu köşenin okurları, bu köşede 10 larca ŞEHİR HASTANELERİ hakkında yazılar okudular.     2002 den beri Sağlıkta kamusal alanın çöküşüne dair betimlemeler / öyküler dinlediler.     Girdikleri lokantada sofra altı bezinin üzerinde Hastane reklamlarını gördüklerinde gülümsediler.
   
Ancak her seçim öncesinde olduğu gibi politik söylem Kamu-Özel Ortaklığı ile yapılacak ve özel sermayeye kiralanacak olan Şehir Hastaneleri konusunda sürekli yanlış sunumundan vazgeçmiyor. Kısaca hatırlarsak:
*Şehir hastaneleri kamusal değildir.
*Şehir hastaneleri halkın yararına değildir.
*Şehir hastaneleri kamusal alanın tasfiyesidir.
*Şehir Hastaneleri halkın SAĞLIĞINA olumlu katkı sağlamaz.
*Şehir Hastaneleri sağlıkta yeni bir sermaye sınıfı yaratır.
*Şehir Hastaneleri kamu hastanelerinin özelleştirilmesi, sağlık çalışanlarının taşeronlaştırılmasıdır.

Bu konularda onlarca Bilimsel bilgi TTB tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştır. Özellikle İngiltere ve Kanada’nın Sağlık alanında kamu-özel ortaklığı konusunda yolsuzluklar ve yüksek maliyetler nedeniyle dili çok yanmış.  Bu yolsuzluklar ve kamusal zarar Meclis raporları ile doğrulanmıştır. Peki, nedir bu Kamu Özel Ortaklığı? Mazisi eski. Kamu Özel Ortaklığı teorisinin müellifi Milton Friedman, 70’li yıllarda olgunlaştırdığı bu yapının “hızla” ve “kitleler uyanmadan” gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyordu. Friedman’ın ilk laboratuarı ise 11 Eylül 1973’te darbe yapılan Şili oldu. Askeri Diktatör Pinochet’nin danışmanı olarak ilk elden uygulamayı denetledi. Biliyoruz ki 20 yıldan fazla zamandır bu yöntemi uygulayan İngiltere'de şu an itibariyle 7 hastane resmen iflas etti, tüm sağlık sistemi mali krize girdi.

Türkiye’de ise ilk ihale 2011 yılı Nisan ayında Kayseri için yapıldı. (Eylül 2011’de temel atma töreni yapılan Kayseri Entegre Sağlık Tesisi’nin 2,5 yılda bitirileceğine ilişkin tören esnasında yapılan anlaşma açısından sadece 6 ay kalmasına karşın henüz inşaatın temelinin atılamadığı, tahsis edilen arazinin bataklık çıktığı biliniyor.) TTB’nin açtığı davalarda Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent ve Elazığ şehir hastanelerinin ihalelerinin yürütmesi durduruldu. Sağlık Bakanlığı kararlara itiraz etti, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu itirazı reddetti. Bu üç ihaleye ilişkin Danıştay’ın yürütmeyi durdurma gerekçesine uygun yeni bir ihale yapmadan sözleşme imzalanması yargı kararına uymamak dolayısıyla suç işlemek anlamına gelecek.

TTB’nin önceki tüm açıklamalarında da belirtildiği gibi Kamu Özel Ortaklığı bir özelleştirme yöntemidir. Üstelik Sağlık Bakanlığı bu yöntemle yaptığı şehir hastaneleri ile aslen yatak sayısını artırmıyor sadece yenileme yapıyor, yani aslında yatırım yapılmıyor. (Bunu Sağlık Bakanlığı da kabul ediyor.) Sağlık Bakanlığı’nın bütün bu binaları kendisinin yap(tır)maşının, Kamu Özel Ortaklığı Modeli ile yaptırmasından çok daha ucuza geleceği biliniyor.

Bu tesislerden vatandaşların ancak çok yüksek ücretler ödeyerek yararlanabileceği, burada çalışan hekimlerin-sağlık çalışanlarının güvencesiz taşeron işçisi haline getirileceği, bu hastanelerde eğitim alacak hekimlerin çalışma koşullarının belirsiz hale geleceği, katrilyonlarca liralık kamu kaynağının sadece bina yenileme adı altında şirketlere dağıtılacağı, ihalelerin içine gömülü modern kapitülasyonlarla sağlık hizmetlerinin özelleştirileceği de biliniyor. Şehir Hastaneleri seçim öncesi sermaye grubuna-çoğunlukla da yabancı sermayeye-   uzatılan eldir.

/Cem ŞAHAN
19 Kasım 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder