Sele sepet top kandil kutlamalarının
kökeni sadece Ramazan`da ve halk arasında kandil geceleri olarak da söylenen
kutsal gecelerde, minareler arasına gerilen mahyalara dayanmaktadır...
Bugünkü Sele Sepet Şenliklerinin
kaynağı Osmanlı Döneminde mübarek gecelerde minarelerde kandil yakılmasına
dayanır. Şimdi, bugüne kadar nereden geldiği konusu sürekli tartışmalara sebep
olan sele sepet şenliğinin kaynağına inmeye çalışalım. Unutulmaya yüz tutan
sele sepet şenlikleri, tüm olumsuzluklara rağmen Bafralının gelenekçi ve
korumacı yapısı ile bugün hala kutlanmaktadır. Çoluk çocuk herkesin dört gözle
beklediği ve sadece Ramazan Ayının 14`ünü 15`ine bağlayan gece düzenlenen sele
sepet top kandil kutlamaları, eski bir Osmanlı geleneğidir.
Huzur ve mutluluk içinde geçen,
ramazan günlerinin beklenen anı gelir ve çatar... Bundan yıllar önce Bafra`da,
sele sepet top kandil kutlaması için şekercilerin önünde uzun kuyruklar
oluşturulur, özellikle kağıtlı şeker denilen misafir şekerlerinin yanında yine
çoğunlukla şekercilerde satılan akordeon şeklinde renkli, yarı şeffaf
kağıtlardan yapılıp, içine mum konulan kandiller, evin çocukları için alınırdı.
O günü zor eden çocuklar, iftar yemeğini yedikleri gibi ellerinde kandiller ile
kendilerini sokağa atar, “sele sepet top kandil, aç kapıyı ben geldim, ayda
yılda bir kere kapınıza ben geldim” manisi ile kapı
kapı dolaşır, topladıkları
şekerleri yanlarında taşıdıkları küçük selelere
koyarlardı. Bazı muzip gençler ise evin yetişkin genç kızı varsa “eğer şeker
vermezsen kızını almaya geldik” diyerek
tekerlemeyi uzatırlardı. Bafra`ya
yeni yerleşip, Bafra`nın bu âdetini bilmeyerek evine şeker almayanlar ise
kapılarında mani söyleyen çocukları görünce şaşırır ve para vererek durumu
kurtarırlardı.
Peki, bu güzel gelenek nerede, ne
zaman başlamış, Bafra`ya nasıl gelmişti? Önceleri yeterli şekilde
araştırılmayan Sele sepet şenliği, zaman içerisinde ulusal basının da dikkatini
çekerek, haber programlarına konu olmuştur. Sele sepet top kandil kutlamalarının
kökeni sadece Ramazan`da ve halk arasında kandil geceleri olarak da söylenen
kutsal gecelerde, minareler arasına gerilen mahyalara dayanmaktadır... Minarelerde
kandil yakılması âdetinin ne zaman başladığı tam bilinmemekle birlikte Sultan
3. Murad zamanında, Şubat 1588`de, Berat, Regaib ve Mevlid gecelerinde
kandiller yakılması için ferman çıkarıldığı bilinmektedir. Sultanahmet
Camii`nin minareleri arasına ilk mahyayı geren, Fatih Camii müezzini Hattat
Hafız Kefeli Ahmet Efendi`dir. Sonraki dönemlerde bu gelenek birçok Anadolu ve
Rumeli şehrine yayılmıştır.
Ne var ki mahyacılık zor bir iştir. Bir
mahya için bazen 400-500 adet kandil gerekmektedir. Mahya kurulması için
camilerin minarelerinin en az iki adet olması uçurtmacılık geleneğinin de
ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kandil uçurtması yapmak için tek minare
yeterlidir. Bunun için öncelikle sağlam bir ip bulunur. Bir ucu minarenin
şerefesine asılır, diğer ucu ise yerden yaklaşık iki metre yükseklikteki bir
yere takılır. Ardından kandiller uçurtmacı tarafından muhafazalı kaplar
içerisinde minareden aşağı bırakılır. Kandillerin peş peşe bırakılması, kandil
ışıklarının yansımasına dolayısıyla da mükemmel derecedeki ışık hareketlerine
neden olmaktadır.
Kandillerin yağı ancak 2 ya da 3 saat
içinde tükenir. Muhafazalı kaplar içindeki kandiller, uçurtmacı tarafından yere
indirildiğinde uçurtmacıya hediyeler verilir. Hediye olarak verilen şeker ve
kurabiyeler kandil muhafazalarının içine konulur. Uçurtmacıya bazen para da
verilir... Bafra`da çoluk çocuk herkesin bildiği ancak kaynağı konusunda çok
tartışmalara sebep olan sele sepet kutlamalarının başlangıcı işte bu kandil
MUHAFAZASINA şeker koyma olayıdır.
Mahyacılık hem zor hem de pahalı bir
iştir. Mahya ve uçurtmalar için hazırlanan kandillere 12 dirhem [ 38 gram]
zeytinyağı konur kandillerin yağı bittiğinde tekrar aşağı indirilir yağ
takviyesinin ardından tekrar asılırdı. Bir mahya için yüzlerce kandilin
kullanılması oldukça masraflı olduğundan bu masraflar önceleri efkaf [vakıflar]
tarafından karşılanmış mahya ve uçurtma düzeneklerinin her yerde artması maddi
açıdan sorun teşkil etmeye başlamıştı.
Bazı mahyaların gecelik yağ
sarfiyatının 74 Kiloya çıkması üzerine evkaf yağ ihtiyacını karşılayamaz hale
gelmiştir. Halkın, özellikle gençlerin bu duruma çözüm bulması gecikmez.
Gençler yağ parasını gönüllü olarak toplama kararı alırlar. Kandil yağı parası
toplamak için gençlik grupları oluşturulur, kandiller ve uçurtmalar kandil yağı
takviyesi için yere indirildiğinde onları camilere yakın işlek yollara gerip gelip
geçenlerden kandil yağı bağışı yapılması istenir. Gruplar arasında ara sıra
küçük kavgalar çıksa da gençler bu konuda çok başarılı olmuştur.
Getirisi yüksek her işte olduğu gibi
16. Yüzyıl Osmanlısında seleciler adı verilen ve sayıları 7 Bin civarında olan
dilenciler, yağ parası toplayan gençleri örnek alarak; Yünden hırkaları, bir
elinde ışığı topu andıran kandilleri, başlarında hasırdan şapkaları, diğer
ellerinde seleye benzeyen sepetleriyle maniler söyleyerek, kapısını çaldıkları
evlerden zamana ait gıdalar, şekerler ve para toplamaya başladılar. Bu
manilerin en çok sevileni ve günümüze kadar taşınanı ellerinde taşıdıkları sele
ve kandille ilgili olan “sele sepet top kandil aç kapıyı ben geldim, ayda yılda
bir kere kapınıza ben geldim”şeklinde
söylenenidir. Bunun dışında onlarca
daha mani bulunmaktadır.
Mahyaya ilgisi büyük olan halk
selecilerin başlattığı geleneğe de sahip çıkar yağ parası toplayan gençlere de
selecilere de yardımlarını esirgemez. Osmanlının her yerine yayılan gelenek,
boyut değiştirir. Gençlerin, kandil yağı parası toplamak için başlattığı,
selecilerin dilenmek için de olsa devam ettiği geleneğe çocuklarda sahip çıkar.
Çocuklar, sokaklara mahya ve uçurtmaları geremezler ama buldukları iplerle
sokaklardan geçenlerin yollarını keserler ve kandil yağı parası isteyerek küçük
harçlıklarını çıkarırlar. Bu gelenek Bursa ve civarında ip tutma adıyla halen
de sürmektedir.
ŞENLİK, mum parası, yağ parası, kandil
parası, ya mum ya para, ip tutma, helesa [sellime çıkmak] sele sepet top kandil
gibi farklı isimlerle anılsa da, selecilerin her yıl devam ettirdiği manili
şenlik gecesine taklitçi yeteneklerinden hiç bir zaman şüphe duyulmayan
çocuklarda iştirak ederler. Artık onların da ellerinde kandil ve seleler
vardır. Yüzyıllara damgasını vuran şenlik artık onların tekelindedir o minik
yürekler kalplerinde taşıdıkları heyecanla yüzyıllardır evlerin kapılarını
çalmakta ve maniler söyleyerek şekerlerini toplamaktadır.
Neredeyse Anadolu`nun çoğu şehrinde
yıllarca sürdürülen bu güzel gelenek, zaman içerisinde büyük şehirlerden
başlamak üzere kaybolmaya ve unutulmaya yüz tuttu. Kültürü ve gelenekçi
yapısıyla Bafra halkı, selecilerin başlattığı kandille şeker toplama geleneğini
hiç bırakmayarak günümüze kadar sürdürdü. 1877-1925 yılları arasındaki
demografik hareketlerin yoğun olmasından dolayı azınlığa düşen yerli Bafra
halkının tüm olumsuzluklara rağmen bu geleneği sürdürmesi anlamlıdır. Göçler
vasıtasıyla Bafra`ya gelenler de Bafra halkına ayak uydurmuş ve geleneği
sahiplenmiştir.
450 yıllık tarihe sahip bu güzel
gelenek için, yanlış uygulamalardan dolayı maalesef tehlike çanları
çalmaktadır. Son yıllarda sele sepet top kandil gecelerinde atılan maytap,
füze, kız kaçıran gibi barutlu patlayıcılar çocukları korkutmakta, yaralanma ve
yangınlara bile neden olmaktadır. Yumurta atmak, arabalarla sokaklardan hızlı
geçmek, şenliği park salon veya kapalı yerlerde kutlamak, konserler düzenlemek
dejenerazasyona neden olmaktadır. Bunun yerine özellikle eskiden olduğu gibi
askeriye veya belediyenin, fener alayları geçidi yapması, çocuklara kandil
dağıtması, sokakta Hacivat karagöz gibi gölge oyunlarının oynatılması, pamuk
şekeri, bileyci, kalaycı horoz şekercileri gibi eski mesleklerin
canlandırılması, bazı yolların otomobillere kapatılması, belediye bandosunun
geçit töreni gibi aktivasyonları daha yerinde olacaktır.
Aksi durumda 450 yıllık tarihi olan bu
Osmanlı geleneğinin, tarih olması kaçınılmazdır. Yerel yöneticilerin bundan sonra
daha duyarlı davranması gerekmektedir. Sele sepet top kandil geceniz kutlu
olsun...
/Recep
Yılmaz
20.07.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder