Onbir ayın sultanı olan bu ay,
inancın, hoşgörünün ve yardımseverliğin yoğun olarak yaşanmasına neden olur,
fakir fukaraya erzak alınır, ramazan davulcularına bolca bahşiş verilirdi. Binlerce
yıllık tarihe sahip Bafra, tarihin her döneminde gerek coğrafi, gerekse
kültürel yapısıyla adından her zaman söz ettirebilmiş, gelenek ve göreneklerine
sahip çıkmış, Karadeniz`in şirin şehirlerinden biri olmuştur.
Giyimi, yeme içme alışkanlıkları,
kendine has şivesi, onu sevimli kılan folklorik özelliklerindendir. Bafralı
kendine atalarından miras kalan her değere sahip çıkmış, şıra yapımı, siyah
çemenli pastırma, kaypancak, nokul, yufka, yağlı yanıç gibi yiyeceklerin
yanında hıdrellez, gibi yine kökeni çok eskilere dayanan kutlamaları unutmamış
günümüze kadar taşımıştır.
Bafra`nın unutmadığı bir gelenek daha
vardır... Çoluk çocuk herkesin dört gözle beklediği ve sadece Ramazan Ayının 14`ünü
15`ine bağlayan gece düzenlenen sele sepet top kandil kutlamaları. Bu kutlama,
neden bu ismi almıştır? Bu konuya girmeden önce Ramazan ayı Bafra`da yıllardır
nasıl karşılanıyor ona bakmakta yarar var.
Ramazan ayının başlamasına sayılı
günler kala evlerde hummalı bir temizlik başlar. Evler Bafralının deyimiyle
adeta kırklanırdı. Bunun peşi sıra imece usulüyle kat kat tatlılık yufkalar
açılır, yufkanın ince ve gevrek olması için azami dikkat gösterilir, bu konu
günlerce de sohbet konusu olurdu. Bafra yufkasının [yuka] diğer şehirlerde
açılan yufkalardan bir farkı daha vardır, ondan börek yapılmaz.
Kadınlar kendilerine düşen görevleri
titizlikle yerine getirirken evin reisi de, imkanına göre toz şeker, kuru üzüm,
ceviz makarna, pirinç margarin gibi gıdaları, ramazan ayına yetecek kadar
toptan alırdı. Ramazan ayında çocuklar, büyüklere özenir en azından ilk birkaç
gün oruç tutar bu yüzden de mükafatlandırılır ve onlara hiç kızılmazdı. Eski
ramazanların kutlandığı yıllarda evlerde yemek masası bulunmaz yere serilen
örtünün üzerine bir kasnak onunda üzerine bir sini konur yemek onun üzerinde
yerde oturarak yenirdi.
Oruç tutmayan çocuklar çoğunlukla bu
sofraya oturamazdı. O günlerin aileleri kalabalık nüfuslardan oluştuğundan, bu
bir zorunluluktu. Oruç tutan çocuklar ise diğer büyükler gibi sofraya oturmaya
hak kazanırdı. Ramazan topu atılmadan bir kaç dakika öncede sofraya oturulur;
çoğunlukla çocukların gönderildiği fırınlarda özel siparişle yaptırılan pideler
mis gibi kokar; nar gibi kızartılıp, soğumuş şerbeti iftara yakın saatlerde
dökülmüş yufka tatlısı, herkesin iştahını kabartırdı.
Ayrıca sofraların olmazsa olmazı kuru
üzümden ve kayısıdan yapılan hoşaflardı. İftardaki güzelliklerin aynısı sahurda
da yaşanır, yine sadece ramazanlarda yapılan bir çeşit yağ ekmeği olan bişiler
iştahla yenirdi. Onbir ayın sultanı olan bu ay, inancın, hoşgörünün ve
yardımseverliğin yoğun olarak yaşanmasına neden olur, fakir fukaraya erzak
alınır, ramazan davulcularına bolca bahşiş verilirdi.
İftardan sonra teravih namazlarında
camiler dolar taşar, namazların her gün ayrı ayrı camilerde kılınmasına özen
gösterilirdi. Bafra`ya memuriyet gibi nedenlerle gelmiş komşulara, tepsi dolusu
yufka tatlıları yollanır, yakın akrabalara iftara gidilirdi. Yarın Sele Sepet
Top Kandil Kutlamasının Tarihi ve bilinmeyenleri...
/Recep
Yılmaz
18.07.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder