8 Temmuz 2013 Pazartesi

Bakkallığa Özenen Süper Marketler, Çökertilen Samsun Esnafı Ve Seyredenler

Son yıllarda MİGROS ve CARREFOUR-SA gibi Türkiye’nin en büyük süper marketleri ile daha küçük boyda ki Şok ve A-101 market zincirleri Samsun’da boy göstermeye başladı. ir başka market zinciri olan BİM ise, yıllardır sayıları hızla artarak neredeyse her mahalle ve sokakta yeni bir şube ile yaygınlaşmasını sürdürüyor.  Marketlerin dışında da hırdavat, beyaz eşya, ev eşyaları ve aksesuar gibi çok çeşitli tüketim malzemesini pazarlayan BAUMAX, TEKZEN, METRO gibi dev firmalarda Samsun’da yerini aldı. Son günlerde bu dev süper marketlerden MİGROS, işi daha da ileri götürerek BİM gibi her mahallede bakkal düzeyinde yerler açmaya başladı. Özellikle giyim, spor malzemesi, gözlük, aksesuar, elektronik ve beyaz eşya ağırlıklı çok sayıda ulusal ve uluslar arası firmayı bünyesinde barındıran büyük alışveriş merkezleri (AVM) olan YEŞİLYURT, AFRA, BULVAR ve PİAZZA’da Samsun piyasasında ki yerlerini aldılar.. 

Özellikle AVM’lerin açılmasının kente bir hareketlilik getirdiği, hatta hafta sonlarında komşu il ve ilçelerimizden ziyaretçi çektiği de doğrudur.  Bu ziyaretçilerin Samsun’a sınırlı da olsa ekonomik katkılar sağladığı da söylenebilir.. Buna rağmen, bu kuruluşlar bu kente yarardan çok zarar veriyorsa, ( En azından ben böyle düşünüyorum) bu konunun muhatabı meslek kuruluşları, bu sorunları gündeme taşımalı ve başta üyeleri olmak üzere Samsun insanının haklarını korumak için bir çaba sarf etmelidirler.  Eğer çaba sarf etmiyorlar veya karşılarına engeller konuyorsa, karşılaştıkları bu zorlukları da “Samsunlularla paylaşmalıdırlar diye düşünüyorum. Çünkü bu AVM’ ler, süper marketler ve onların kent içine yayılmakta olan küçük uzantıları, kentin tüm ticari gelirini ele geçirmeye başladılar.  AVM’ ler zaten zincir olan dev firmaların bayilerinden başka hiçbir yerel işletmeyi bünyesine almıyorlar.

Süper marketler ise, hemen hemen hiçbir yerel ürünü raflarına koymuyorlar.  Bu dev marketlerin kent dışında öylesine büyük ana depoları var ki, bu depo önünde mal boşaltmak için her sabah onlarca kamyon ve tır kuyruğa giriyor.  İşin bir başka üzücü yanı da, bu kamyon ve tırların arasında tek bir 55 plakalı aracın dahi bulunmamasıdır.   Bu işin açıkçası, bu market zincirleri dış pazarlardan aldığı malı Samsunluya satıyor ve Samsunlunun parasını alıp ana merkezleri olan İstanbul veya bir başka büyük kente taşıyorlar. Ana merkezleri Samsun olmadığı için kazanılan bu para Samsun piyasasına girmiyor, Samsunlu üretici bundan pay alamıyor.  Vergilerini de o illerde verdikleri için Samsun Büyükşehir Belediyesi’ de alması gereken payı alamıyor. Bu nasıl iştir? Anlayan varsa, benim gibi anlayamayanlara lütfen! Anlatsınlar.   

•Bu kentin geçtiğimiz yıllarda ki en büyük getirim aracı olan tütün, fındık, pancar, tahıl üretimi dâhil tarım çökertilmedi mi?
• Bu kentte istenen seviyede bir sanayileşme olmadığı için çok sayıda işçi çalıştıran firmaların olmadığı doğru değil mi?
•Bu kentin en önemli istihdam kaynağı olan ve zaten sayısı çok az olan büyük tesislerin özelleştirilmesi ile binlerce işçinin işsiz kaldığı gerçek değil mi?
•Samsun işsizlik oranı en yüksek kentlerin başlarında gelmiyor mu?
•Tüm Karadeniz Bölgesi’nin illeri “Teşvik Yasası” kapsamına alınırken, teşvik dışına itilen tek il Samsun değil mi?
•Bu kentin 1/3 ‘ü, Devletin verdiği parasal yardım, gıda ve kömür paketleri ile ayakta duran dünün yeşil kartlıları değil mi?
•Bu kenti ayakta tutan en büyük gelirin ticaret olduğu ve Samsunlunun elinde sadece bu gelir kaynağının kaldığı bir başka doğru değil mi?

Bir tarafta ilk bölümde anlattığım gelişmeler olurken, diğer yanda da yukarıda ki sorular ortadayken, bu çelişkinin bir açıklamasının olması gerekmiyor mu?  1/3’ nün yardıma muhtaç olduğu kentin, önemli bir kısmı emekli maaşı ile geçinirken geriye kalan önemli bir kesimi de yaptığı ticaretle geçimini sağlıyordu.  Açıkçası, kendi iç ticari döngüsünde herkes birbirine alıp sattığı ile geçiniyordu.
Şimdi kenti ayakta tutan bu ticari denge de çökmeye başlamıştır.  Bu çöküşten önce çeşitli perakendecilerin yer aldığı Çiftlik, Mecidiye ve diğer iş merkezlerinde ki esnaflar etkilenmeye başlamıştır. Bunun ikinci aşamasında ise, bakkalların ve diğer esnafların kapanması ile onlara mal veren Samsun’da ki imalatçı firmalarla, toptancılar etkilenecektir. 

Bu kenti yönetmek üzere oy vererek seçtiğimiz Belediye Başkanlarının, Yerel üretici ve esnafın haklarını korumak için kurulmuş ve her yıl üyelerinin kazançlarından munzam aidat adı altında büyük paralar alan ve başkanlıklarına seçilebilmek için büyük kulislerin döndüğü Samsun Ticaret ve Sanayi Odası ile Samsun Ticaret Borsası Başkanlıklarının, bu değişim ve dönüşümü sessizce izlemeleri hem üzücü, hem de düşündürücüdür.

Şimdi bu köşeden bu başkanlara soruyorum.
1.Bu anlattıklarım Samsun için bir sorun mudur? Değil ise, neden?
2.Bu konuda bir girişiminiz oldu ise, neler olduğunu Samsun Halkına açıklar mısınız?
3.Eğer girişimleriniz oldu da sonuç alamadıysanız, bunlar nelerdir? Açıklar mısınız?
4.Samsun’da ki bu olumsuzluğa en doğru tavrı sergileyerek bir araya gelip SAM-MAR adı ile yeni bir süper market zinciri kuran yerel marketlerimize hangi desteği verdiniz ve veriyorsunuz? İdari ve yasal işlemler anlamında verdiğiniz destekten söz etmiyorum. Örneğin, “Samsun’da var Samsun’dan al” kampanyasını başlatmış kuruluşlar olarak Samsun halkına, “ SAM-MAR kurulmuştur, alış verişlerinizi SAM-MAR’ dan yapınız” Şeklinde bir çağrı yaptınız mı? Veya yaparak, üyeniz olan bu kuruluşlara destek vermeyi düşünüyor musunuz? 

Bu meslek kuruluşları, sessiz kalmayı sürdürürlerse ve bu konuda hiçbir yetkimiz yok veya bir şeyler yapmaya gücümüz yetmiyor diyorlarsa, o zaman varlıklarının nedenini ve kime yararlarının olduğunu sorgulamak gerekmez mi? Yazımı son zamanlarda sıkça kullanmak zorunda kaldığım bir tanımlama ile noktalamak istiyorum. Özellikle üyelerinin ve toplumun çıkarlarını korumak üzere kurulmuş sivil toplum kuruluşlarının başkanlığını üstlenenlerin, sorumluluklarının gereğini yerine getirirken yerel ve siyasi otorite ile karşı karşıya gelebileceklerini bilmeleri gerekir. Bu da, bazı riskleri de göğüsleme zorunluluğu getirebilir. Bu sorumluluk ve riskleri üstlenmeyi kendi çıkarlarına uygun bulmayanların, bu kuruluşlarda görev almaması gerekir.  Aksi halde hem kendileri, hem de başında bulundukları kuruluşlar itibar kaybına uğrayacaktır.

“Gelişen ve büyüyen Samsun” imajını doğrulayan ve kanıtlayan gelişmeleri görebilmek dileğiyle, iyi haftalar..   

“Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır.
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.”
Peyami Safa

/Sadi SUBAŞI
08 Temmuz 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder