Samsun’da uzun süre gündemi oluşturan ve bazı
STÖ’ler arasında görüş ayrılıklarına neden olan teşvik ile ilgili tartışmalar
yeniden alevlenmiştir. Teşvikli il olmanın avantajlarını tekrarlamaya gerek
yoktur. Karadeniz bölgesinde zengin il olarak kabul edilen kentimizin
sokaklarında zenginliği yansıtan hiçbir göstergenin olmadığını tespit edebilmek
güç değildir. Bu kentin insanları “teşvik gözünüze girsin” sözlerine muhatap
bırakılmıştır. Yine bu kentin insanlarına zehir kusan santraller reva
görülerek, bu tür yatırımlara karşı çıkanlar yatırım düşmanları olarak ilan
edilmişlerdir.
Milletvekilleri nüfus cüzdanındaki doğum yerine
göre sınıflandırılmıştır. Bu konuda Samsun’luların haksız olduğu söylenemez.
Çünkü önemli bazı bölge müdürlüklerinin taşındığı il malumdur. HES santralleri
başta olmak üzere kentin ekonomik dinamizmini oluşturan pek çok kamu
yatırımlarında malum kentin takımının hissesi söz konusudur. Gazetemiz köşe
yazarlarının belediye başkanlığı seçimleri ile ilgili yapmış oldukları sokak
ropörtajları aslında kentin kozmopolit yapısını bir kez daha ortaya sermiştir.
“Yatırımcı geldi de geri mi çevirdik” mantığının kenti yönetenlerce sürekli
ifade edilmesinin mantığını kavrayabilmek güçtür. Çünkü yatırımcı ilk etapta
parasını yatıracağı bölgenin avantajlarını ve dezavantajlarının fizibilitesini
yapar. Vergi, SSK muafiyetleri enerji
sarfiyatı indirimleri, alt yapısı
tamamlanmış arazi tahsisleri gibi avantajlar sermaye akışını sağlayan en önemli
faktörlerdir. Bu avantajdan yoksun bir il için istihdam artışının
sağlanabileceği beklentileri sadece söylemlerde kalır.
Mevsimsel faktörler ile istihdamdaki mevcut durum 2
ay daha korunabilecektir. Çünkü bölgemizde çeşitli ürünlerde hasat mevsimine
girilmiştir. 2 ay sonrasında işsizlik oranlarındaki artış devam edecektir. Mantar
gibi artan AVM’ler, küçük esnafı mağdur ederek kepenk kapatmalarına neden
olmuşlardır. Bu tür alışveriş merkezlerinin kent merkezinde konuşlanması yerine
şehir dışında tesis edilmesi ile esnaf kısmen de olsa nefes alabilecektir.
Bakkallara “deftere yazdırma” dönemi sona erdiğinden dar gelirli vatandaşların
da bu durumdan hoşnut olduğu söylenemez. Çeşitli kredi dilimleri ve ödenemeyen
kredi kartlarının yanı sıra, protesto olan senet ve arkası yazdırılan çeklerin
sayısı her geçen gün artmaktadır. Samsun ölçeğinde bu tür olumsuzlukların
istatistikleri iç açıcı değildir.
İşyerleri ödeme güçlüğü içinde oldukları için,
aybaşlarında kendilerine gelen elektrik, su ve doğalgaz gibi zaruri tüketim gereçlerine daha dikkatli
bakmakta ve geçmişten bu güne kadar ödemiş oldukları vergilerin anlamını
muhasebecilerden öğrenmeye çalışmaktadırlar. Samsun’da TOKİ’nin ve bazı
müteahhitlerin kentsel dönüşüm çerçevesinde ürettikler konut yapma hamlesinin
kent ekonomisini yeterince hareketlendirdiği söylenemez. İnşaat sektörünün tüm
sektörleri peşinden sürükleyebilecek potansiyele sahip olmasına rağmen,
piyasalardaki nakit darlığı bu avantajın yaşanmasına engel olmaktadır. Hal
böyle iken, Samsun’da yakın tarihte seçim meydanlarına çıkacak olan belediye
başkanı adaylarının söylemleri can kulağı ile dinlenmeli ve verilen taahhütler
hafızalara nakşedilmelidir.
“Hesap sorma” mantalitesinin oluşturulması gerekir.
Bu mantalite sadece seçilecek belediye başkanlıkları için değil, TBMM çatısı
altına gönderilecek milletvekilleri için de geçerlidir. STÖ’lerin tabiri caiz
ise seçim öncesinde kentin geleceği için sazı ellerine almaları gerekir.
Samsun’da bu konuda ne yazık ki önemli handikaplar söz konusudur. Her konuda
olduğu gibi STÖ’lerin de kent çıkarları için ortak paydada buluşabilmeleri
mümkün olmamaktadır. Dolaysıyla bu olumsuzluk kentin ekonomik profiline menfi
yönde yansımaktadır.
/Süleyman
SALUR
17 Temmuz 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder