17 Temmuz 2013 Çarşamba

Samsun Avantajlı İl mi?

Samsun’da uzun süre gündemi oluşturan ve bazı STÖ’ler arasında görüş ayrılıklarına neden olan teşvik ile ilgili tartışmalar yeniden alevlenmiştir. Teşvikli il olmanın avantajlarını tekrarlamaya gerek yoktur. Karadeniz bölgesinde zengin il olarak kabul edilen kentimizin sokaklarında zenginliği yansıtan hiçbir göstergenin olmadığını tespit edebilmek güç değildir. Bu kentin insanları “teşvik gözünüze girsin” sözlerine muhatap bırakılmıştır. Yine bu kentin insanlarına zehir kusan santraller reva görülerek, bu tür yatırımlara karşı çıkanlar yatırım düşmanları olarak ilan edilmişlerdir.

Milletvekilleri nüfus cüzdanındaki doğum yerine göre sınıflandırılmıştır. Bu konuda Samsun’luların haksız olduğu söylenemez. Çünkü önemli bazı bölge müdürlüklerinin taşındığı il malumdur. HES santralleri başta olmak üzere kentin ekonomik dinamizmini oluşturan pek çok kamu yatırımlarında malum kentin takımının hissesi söz konusudur. Gazetemiz köşe yazarlarının belediye başkanlığı seçimleri ile ilgili yapmış oldukları sokak ropörtajları aslında kentin kozmopolit yapısını bir kez daha ortaya sermiştir. “Yatırımcı geldi de geri mi çevirdik” mantığının kenti yönetenlerce sürekli ifade edilmesinin mantığını kavrayabilmek güçtür. Çünkü yatırımcı ilk etapta parasını yatıracağı bölgenin avantajlarını ve dezavantajlarının fizibilitesini yapar. Vergi, SSK muafiyetleri  enerji sarfiyatı indirimleri,  alt yapısı tamamlanmış arazi tahsisleri gibi avantajlar sermaye akışını sağlayan en önemli faktörlerdir. Bu avantajdan yoksun bir il için istihdam artışının sağlanabileceği beklentileri sadece söylemlerde kalır.

Mevsimsel faktörler ile istihdamdaki mevcut durum 2 ay daha korunabilecektir. Çünkü bölgemizde çeşitli ürünlerde hasat mevsimine girilmiştir. 2 ay sonrasında işsizlik oranlarındaki artış devam edecektir. Mantar gibi artan AVM’ler, küçük esnafı mağdur ederek kepenk kapatmalarına neden olmuşlardır. Bu tür alışveriş merkezlerinin kent merkezinde konuşlanması yerine şehir dışında tesis edilmesi ile esnaf kısmen de olsa nefes alabilecektir. Bakkallara “deftere yazdırma” dönemi sona erdiğinden dar gelirli vatandaşların da bu durumdan hoşnut olduğu söylenemez. Çeşitli kredi dilimleri ve ödenemeyen kredi kartlarının yanı sıra, protesto olan senet ve arkası yazdırılan çeklerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Samsun ölçeğinde bu tür olumsuzlukların istatistikleri iç açıcı değildir.

İşyerleri ödeme güçlüğü içinde oldukları için, aybaşlarında kendilerine gelen elektrik, su ve doğalgaz gibi  zaruri tüketim gereçlerine daha dikkatli bakmakta ve geçmişten bu güne kadar ödemiş oldukları vergilerin anlamını muhasebecilerden öğrenmeye çalışmaktadırlar. Samsun’da TOKİ’nin ve bazı müteahhitlerin kentsel dönüşüm çerçevesinde ürettikler konut yapma hamlesinin kent ekonomisini yeterince hareketlendirdiği söylenemez. İnşaat sektörünün tüm sektörleri peşinden sürükleyebilecek potansiyele sahip olmasına rağmen, piyasalardaki nakit darlığı bu avantajın yaşanmasına engel olmaktadır. Hal böyle iken, Samsun’da yakın tarihte seçim meydanlarına çıkacak olan belediye başkanı adaylarının söylemleri can kulağı ile dinlenmeli ve verilen taahhütler hafızalara nakşedilmelidir.

“Hesap sorma” mantalitesinin oluşturulması gerekir. Bu mantalite sadece seçilecek belediye başkanlıkları için değil, TBMM çatısı altına gönderilecek milletvekilleri için de geçerlidir. STÖ’lerin tabiri caiz ise seçim öncesinde kentin geleceği için sazı ellerine almaları gerekir. Samsun’da bu konuda ne yazık ki önemli handikaplar söz konusudur. Her konuda olduğu gibi STÖ’lerin de kent çıkarları için ortak paydada buluşabilmeleri mümkün olmamaktadır. Dolaysıyla bu olumsuzluk kentin ekonomik profiline menfi yönde yansımaktadır.

/Süleyman SALUR
17 Temmuz 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder