16 Ağustos 2014 Cumartesi

Şu Suriyeliler Meselesi...

Türkiye'nin çeşitli illerinde bir çok olay yaşandı.. Olaya karışanlar Suriyeliler olunca, elbette çok daha dikkat çekiyor.. Aslında Türkiye'ni bir çok yerinde hemen her gün 'vatandaşlarımız, kavga ediyor, bıçaklı saldırılar oluyor, cinayet oluyor ama Suriyeliler söz konusu olunca, 'haliyle ön planda haber oluyor'.. Nedeni açık.. Hükümet, ülkelerindeki iç savaş nedeniyle aldı getirdi yurda.. Onlar da dağıldılar Türkiye'nin dört bir yanına.. Normal bir yaşam sürmek istiyorlar elbette.. Ev ortamları olsun istiyorlar.. Onlar da çocuklarını okutmak, işlerine gidip gelmek, iyi evlerde oturmak, ailece gezmek, yaşamın tadını çıkarmak istiyorlar..

Ama öyle hazırlıksız bir şekilde Türkiye'ye geldiler ki; sürünüyor bir çoğu adeta.. Kültür uyuşması yaşıyorlar.. Dil sorunu yaşıyorlar. Uyum süreci yaşıyorlar.. En önemlisi 'yoksulluk içindeler'.. Samsun'da 1500 kadar Suriyeli var.. Belki de bir o kadarına yakını da başvuru yapmış olabilir.. Çünkü her geçen gün sokaklarda artıyorlar.. Kıyafet, yabancılık, tarzları, konuşmaları hemen ele veriyor kendilerini..

Afrika'dan gelen yabancılar onlardan daha rahat, daha bakımlı, daha sosyal bir hayat yaşıyorlar.. Ve işin en acı tarafı.. Ganalılar, Somalililer, Iraklılar restoran ve kafelerde gelip çaylarını içiyor, sosyal hayata uyum sağlamış olarak yaşamlarını sürdürüyorlar..

Ama ne acıdır ki; Suriyeliler o kapılara çoğunlukla dilenmek için geliyorlar.. Özellikle çocuklar kullanılıyor bu yönde.. Söylüyorlar bir de 'Biz Suriyeli, karnım aç' diye.. Atakum'da kafede kaç kez rastladım.. Kafenin önünde bayılan Suriyeli kadın gördüm.. Neden diye sorduk; "Açlıktan dedi" yanındaki muhtemelen eşi olan kişi.. Müdahale ettik.. Ama nereye kadar..

Ya başını sokacak bir dam bulmuşsa, evinde açlıkla mücadele edenler.. Kirasını ödeyemeyenler.. Afrikalılar oturup çay içerken, onlar el açıyorlar.. Acınacak haldeler.. Üstte yok başta yok.. Bir insan niye dilenir; yokluktan.. İşte kabul edilemez durum bu aslında..

Zamanında Afganlılar getirildi ama onlara 'Tokat Yeşilyurt'ta bir yer tahsis edildi'.. Ve bir süre sonra Türkiye'nin dericilik piyasasını ele geçirdiler.. Başlarında akıllı bir adam vardı. Mahdum adında bir siyasiydi.. Her evin altını atölye yaptı.. Ben de Milliyet'te çalışırken haber yapmıştım onları..

Tokat'ta imal edip, İstanbul'daki Afganlılar aracılığıyla pazarlıyorlardı deri montları, yelekleri.. Şimdi Suriyelilere hadi gelin denildi.. Ama sadece bu denildi.. Sonra salındı sokaklara.. İç savaştan çocuklarını kaçıran aileler, şimdi onları ayakta tutabilmek için o çocuklarını 'sokaklara çalmış, onların eline bakar durumda'. Devlet madem getirdi, sahip çıkmalı.. Gelin demek yetmiyor..

Kendi fakirine sahip çıkmakta zorlanan bir yapı nasıl kalkar bu işin altından bilmiyorum.. Ama Suriyeliler 'işsizliğin hat safhada olduğu Samsun'da nasıl iş bulur, nasıl istihdam edilir hiç düşünülmedi mi acaba.. Keşke; Türkiye'ye dağıtımları yapılırken, tarımcı tarım bölgelerine, tekstilci, tekstil üretimi yapan bölgeler olmak üzere 'özelliklerine ve aile büyüklerin meslek deneyimlerine göre yönlendirilseydi'..

Dil bilmeyen 'garson olma şansı olmayan bir Suriyeli Samsun'da nasıl hayatını sürdürebilir ki; Hiç mi düşünülmedi.. Yakında Samsun'da da Suriyeliler, mesele olursa şaşmayın.. Çünkü 'o çocuklar, ellerini açmaya alıştıkları bu kentte', her türlü suça teşvik edilebilecek bir ortamda, sahipsiz gözüküyor.. Elbette kucak açılmalıydı, elbette gelin denilmeliydi ama böyle sokağa bırakarak' nasıl bir sonuç beklendiğini anlamakta zorlanıyorum.. Geri gitsinler demiyorum.. Yanlış anlaşılmasın.. Madem getirildiler, sahip çıkılsın diyorum.. Onların da insan gibi yaşamaya hakları var..

/A.Yener CABBAR
16 Ağustos 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder