1 Ağustos 2014 Cuma

Samsun’da Gazetecilik

Gazetecilik yapmak İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropol yerlerde mi daha kolaydır. Yoksa Samsun’da mı? Bu soruyu kendimize sıkça soruyoruz. Ben Samsun’da gazetecilik yapmanın büyük şehirlerde gazetecilik yapmaktan daha zor olduğunu düşünüyorum. Bunun zorluğunu yaşıyorum zira. Bayramın ikinci günüydü. Yolda bir dosta rastladım. Samsun’da önemli bir kurumun seçilmiş başkanıdır kendisi. İyi tanışırız.

Memleket meselesini de konuşurduk kendisiyle. Havadan sudan da sohbetimiz olmuştur. Dedim ya iyi tanışırdık. Derken O Başkan oldu. Ki; ben onu tanıdığımda da şimdiki gibi gazeteciydim. Dostumuz Başkan olunca. Bir iki eleştiri yazısı yazdım. Ama asla hakaret etmedim. Ki, benim yazılarımda eleştiri bulabilirsiniz ama asla kimseye hakaret etmem, bunu kendime bir hak olarak görmem. Yolda karşılaştığımızda yüz yüze geldik. Sırtını döndü. Buna rağmen bayramını kutlamak istedim. ‘’İyi Bayramlar Başkan’’ diyerek elimi uzattım.

‘’Nereden çıktı bu’’ der gibi baktı ve öylesine bir tavırla elini uzattı. Kerhen yani. Üzüldüm. Hatta bu durum karşısında sarsıldığımı söyleyebilirim. Oysa bu durum ilk defa başıma gelen bir şey de değildi. Daha önce de benzer durumlarla karşılaşmıştım. Yazdıklarımız bazılarının hoşuna gitmiyor. Samsunspor’un Başkanı Emin Kar mesela. Geçen yıl yazdığım bir yazı hoşuna gitmemişti. Beni arayıp yazdıklarımı beğenmediğini söyledi ve ‘’Bana bir daha selam verme, bana kardeşim deme’’ demişti. Telefon kulağımda öyle kala kalmıştım.

Oysa yazdıklarım hakaret içermiyordu yazıda sadece kulübün transfer politikasını eleştirmiştim. Emin Kar iyi ve temiz yürekli bir insan. Sonra beni anladı. Yazdıklarım nedeniyle zaman zaman yine alınganlık gösterse de aramızdaki sorunları çözdük. Ama siyasiler mesela. En sık sorun yaşadıklarımız onlar oluyor. Ayırt etmeden söylüyorum, iktidara mensup olanları da, muhalefete mensup olanları da yazdıklarımızdan hiç hoşnut olmuyorlar. Bazıları darıldı selamı, sabahı bile kestiler. ‘’Canları sağ olsun’’ ne diyeyim ama ben o yazıları ne onlara şirin gözükmek, ne de onları incitmek amacıyla yazıyorum.

Elbette ‘’Benim dediğim en doğru düşüncedir’’ gibi bir iddiada da bulunmam ama ben o yazıları doğru olduğuna inandığım için yazıyorum. Meslek yaşamım 40 yıla yaklaşıyor. Bu şehirde birçoğu önemli mevkilerde olan çok insan tanıyorum. Benden incinenler olduğunu biliyorum. Onlar her yaptıklarının ve söylediklerinin doğru olduğuna inanıyor olabilirler. Ben bazılarını doğru bulmuyor ve bu sütunlardan eleştiriyorum. Hani nasıl söylenir. ‘’Ne İsa’ya yaranabiliyoruz, ne de Musa’ya’’ Ama bir kere şunun bilinmesini isterim, ben doğru olduğuna inandığımı yazıyorum ve yazamaya devam edeceğim.

/ Ragıp GÖKER
01 Ağustos 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder