Bugünkü yazımızın ilk satırlarını, gazetemiz köşe yazarlarından ve bana göre
Samsun’daki Sivil Toplum Örgütleri arasında en aktif ve ses getiren bir yapıya
sahip benim de üyesi bulunduğum SAM-SEV’in kurucusu olan Sayın Sadi
Subaşı’nın yazmış olduğu “TÜRKİYE VE
SAMSUN” isimli 2 ciltten oluşan eserlerine ayırmak istedik. 2 ciltlik eser,
Sadi Subaşı’nın gerek gazetemizdeki köşe yazıları ve gerekse kendisi ile
çeşitli yayın organları tarafından söyleşilerinin derlenmesinden oluşmuş.
Siyasi
kimliğini yani partili rozetini Samsun’un menfaatleri söz konusu olduğunda ceketinin arkasına
iliştirebilen nadir insanlardan biri olarak tanıdığım Subaşı’nın gerek Samsun
ve gerekse ülkenin geçmişine ve bugününe yönelik tespitlerinin yer aldığı
eserler, Samsun’un ve ülkenin genel
sorunlarının adeta bir arşivi niteliğini taşımaktadır. Birikimlerin gelecek
kuşaklara intikali anlamında çok önemli bir kaynak olduğuna inandığım bu tür
eserler, gelecek nesillere kesinlikle ışık tutacaktır. Çünkü paylaşılanlar
duyum veya dedikodu değil gerçek yaşanmışlıklardır. Bu eserleri vücuda
getirerek özellikle Samsun’a armağan eden ağabeyim Sadi Subaşı’yı yürekten
kutluyor ve devamı temennisi ile başarılar diliyorum.
Ortak paydamız Samsun’dur. Elbette herkes kendisine
özgü bir dünya görüşüne ve siyasi bir kimliğe sahiptir. Bu görüş ve kimlik
çerçevesinde siyasi platformlarda mücadeleler gerektiği şekilde verilir. Ancak
ortak paydada yani Samsun gerçeğinde birleşmek gerekir. Bilindiği üzere Samsun
özellikle gerek siyasi irade ve gerekse bürokratlar marifeti ile bir kimlik
arayışına itilmiştir. Amazon, Sülün vesaire gibi faktörler ile bir marka şehir
imajı yaratılma gayreti içine girilmiştir. Oysa Samsun kendiliğinden tescilli
ve bu ülkenin yaratılışında mihenk taşı konumunda olan bir markaya zaten
sahiptir.
Sosyal anlamda hal böyle iken, ekonomik anlamda da
Sağlık Kenti ve Enerji Kenti gibi söylemlerde son yıllarda moda haline
gelmiştir. Termik Santrallere davetiye çıkararak kenti ve çevresini zehir
soluyan bir moda sokarsanız elbette bu tür yatırımların dezavantajı olan kanser
ve benzeri hastalıkların tedavisi için kentte sağlık yatırımlarını
artırmalısınız ki, Samsun’da bugün yaşanan tablonun içeriği bu şekildedir. Türkiye’nin
en bereketli iki ovasına sahip Samsun, ne yazık ki bu ovaların nimetlerinden
istifade etmek yerine, sadece yatırımcılarını mutlu eden projeler ile
anılmaktadır.
Üstelik bu
tür yatırımları yapan firmalar ülke kanunlarını da hiçe saymak cüretini
gösterebilmektedirler. Kamuoyunu ise bazı medya organlarına verdikleri
reklamlara ödedikleri bol sıfırlı meblağlar ile kolayca
yönlendirebilmektedirler. Kent olarak özellikle 197O’li yılların ortalarından
başlayan süreçten bu yana ekonomik ve sosyal kalkınma anlamında geri plana
itilmiştir. Bir milletvekilimiz ile yaptığımız sohbette, yazılarınızda “Samsun’un kalkınmışlıkta 7. Sıralardan 37.
Sıralara gerilediğini yazıyorsunuz ama Samsun’dan ilk 500’e giren firmalar
olduğunu unutuyorsunuz” şeklinde bir eleştiri yöneltmiş idi.
Bu eleştiri karşısında bende kendisine “sayın
vekilim bu kentte tekel sigara işletmeleri başta olmak üzere işçi çalıştırma
kapasitesi 500’ün üzerinde olan 3 adet büyük işletme kapatıldı, bu tesislerden
yüzlerce işçi çıkarıldı, 30 yıldan bu yana Samsun’da bırakın 500 veya 1000
işçiyi 300 kişiye istihdam sağlayan kaç adet tesis yapıldı” şeklinde bir soru
yönelttim. Samsun’un gerçekleri bunlardır. Bu nedenle susan değil konuşan bir
Samsun profili çizmek gerekir. Yayın organlarımızda köşe yazarları siyasi
kimliğini bir yana bırakarak Samsun’un gerçeklerini hangi görüşe mensup olursa
olsun dile getirmelidirler.
Bürokratlar eleştiremezler, gerçekleri dile
getiremezler. Kelime dağarcıklarında “Tamam efendim, emredersiniz efendim, konu
ile ivedi olarak ilgileneceğim efendim” gibi cümlelerin dışında hiçbir ifade
yer alamaz. Bu nedenle Sadi Subaşı gibi, Erdem Erol gibi ve gerçekleri eyyam
yapmadan köşelerine taşıyan kişilerin
yazdıklarını iyi okumak ve anlamak gerekir.
/Süleyman
SALUR
09 Kasım 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder