Samsun’un ekonomik kalkınmışlıkta 7. Sıralarda
olduğu yıllara geri döndüğümüzde, kilit rolün üretime yönelik tesislerin ön
planda olduğu gerçeğine şahit olmaktayız. Tekel İşletmelerinin, Azot ve Bakır
tesislerinin faaliyetlerini sürdürdüğü dönemlerin kent ekonomisinde yarattığı
katma değer inkar edilebilir mi? Samsun Turizm merkezi olacak şeklinde
vecizeler gündeme getirilir. Kentin kültürel ve turizm potansiyelinin üst
düzeylerde olmasına rağmen gerekli yatırımlar yapılmadığı gibi, kent dokusunda
tahribat yaratan bacaları zehir kusan santrallerin üssü haline getirilir. Doğal
olarak bu tür kirli yatırımların yaratacağı tahribatların tedavisine yönelik
bir iki özel hastane açılarak kent Sağlık Merkezi olarak ilan edilir.
İşsizliğin önlenebilmesi için üretime yönelik
tesisleri ön plana çıkması gerekir. Oysa mesai saatlerinde Mecidiye ve Çiftlik
caddelerinde insanlar adeta omuz omuza saatlerce aynı güzergahlarda tur
atmaktadırlar. Son 10 yıl içinde kent içinde fiziki anlamda önemli
değişikliklerin olduğu muhakkaktır. Özellikle sahil bandı düzenlemeleri
nedeniyle kentin önünde yer alan ve kirlilik yaratan bazı sektörlerin
kaldırılması , ayrıca tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde büyük metropollerde trafik keşmekeşinin
önlenmesi adına önemli katkısı olan artısı ve eksisi ile Raylı sistemin kente
kazandırılması yerel yönetimleri ön plana çıkarmıştır. Ancak siyasi iradenin
kentin geleceğine ilişkin projelerde insiyatiflerini yeterince kullanamamaları
, kentin yatırımcılar açısından cazibeli görünüme kavuşmasını engellemiştir. Bu noktada milletvekillerimiz
ile yaptığımız özel sohbetlerde kendilerine haksızlık yapıldığı şeklinde görüş
ileri sürmektedirler. Oysa münferit ve özel kuruluşlar marifeti ile yaratılan
istihdam alanlarının dışında devletin katkıları ile gündeme getirilen projeler,
istihdam darlığını bertaraf edebilecek düzeyde olmamıştır.
Teşvikli il rafa kalkınca, Cazibe Merkezi nimetini
masaya koyan, ancak bu sofradan da yutkunarak kalkan kentimiz, bırakın kent
dışından, yerel yatırımcıların dahi yatırım yapmalarında caydırıcı kimlikten
kurtulamamıştır. Yerel seçimler öncesinde Samsun’un ekonomik ve sosyal sorunlarına
vakıf olan, deneyimleri ile rüştünü ispat etmiş ve her şeyden önemlisi
Samsun’cu olan kişilerin seçilmeleri halinde, 19 Mayıs kentinin kartvizitine
uygun bir gelişme süreci yaşanacağı muhakkaktır. Ancak her dönemde iktidar
partisi lehine oylar verildiği halde, iktidarın nimetlerinden yeterince
istifade edilmediği gerçeğinin de unutulmaması gerekir.
En önemli tehlike ise, gerek ülke genelinde ve
gerekse kentimizde ticaretin adeta tekelleşmiş bir hüviyete taşınmasıdır.
Önemli ihaleler ve ticari münasebetlerde,
tıpkı Yahudilerin mantalitesinde olduğu gibi “bizden” “sizden”
anlayışının piyasalara hakim olduğu gözden kaçmamaktadır. Dolaysıyla zaman
içinde oluşturulan çeşitli konsey veya çalışma gruplarında tamamen siyasi
saplantılar ön plana çıkmakta ve Samsun’un makus talihi olan ortak akıl üretme
ve kolektif çalışma ruhu her dönemde bir başka bahara kalmaktadır.
Yatırımcının anlayışı tıpkı piyasaların paraya
bakış açısı gibidir. Yani sıkarsanız kaçar, bırakırsanız uçar. Yatırımcı cazip
bulduğu yerlerde yatırım yapar. Tüm materyaller yatırıma müsait olmalıdır. Eğer
bu şartlar oluşmaz ise mevcut yatırımcılar da büyük metropollere yol alır. Ne
yazık ki Samsun bu anlayışı taşıyan kötü bir örnektir. Normal göçün dışında
beyin göçü sıralamalarında da ön saflarda yer almaktadır.
/Süleyman
SALUR
10 Kasım 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder