10 Kasım 2013 Pazar

Kent Yönetiminde Siyasi Saplantılar Olmamalı

Samsun’un ekonomik kalkınmışlıkta 7. Sıralarda olduğu yıllara geri döndüğümüzde, kilit rolün üretime yönelik tesislerin ön planda olduğu gerçeğine şahit olmaktayız. Tekel İşletmelerinin, Azot ve Bakır tesislerinin faaliyetlerini sürdürdüğü dönemlerin kent ekonomisinde yarattığı katma değer inkar edilebilir mi? Samsun Turizm merkezi olacak şeklinde vecizeler gündeme getirilir. Kentin kültürel ve turizm potansiyelinin üst düzeylerde olmasına rağmen gerekli yatırımlar yapılmadığı gibi, kent dokusunda tahribat yaratan bacaları zehir kusan santrallerin üssü haline getirilir. Doğal olarak bu tür kirli yatırımların yaratacağı tahribatların tedavisine yönelik bir iki özel hastane açılarak kent Sağlık Merkezi olarak ilan edilir.

İşsizliğin önlenebilmesi için üretime yönelik tesisleri ön plana çıkması gerekir. Oysa mesai saatlerinde Mecidiye ve Çiftlik caddelerinde insanlar adeta omuz omuza saatlerce aynı güzergahlarda tur atmaktadırlar. Son 10 yıl içinde kent içinde fiziki anlamda önemli değişikliklerin olduğu muhakkaktır. Özellikle sahil bandı düzenlemeleri nedeniyle kentin önünde yer alan ve kirlilik yaratan bazı sektörlerin kaldırılması , ayrıca tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde  büyük metropollerde trafik keşmekeşinin önlenmesi adına önemli katkısı olan artısı ve eksisi ile Raylı sistemin kente kazandırılması yerel yönetimleri ön plana çıkarmıştır. Ancak siyasi iradenin kentin geleceğine ilişkin projelerde insiyatiflerini yeterince kullanamamaları , kentin yatırımcılar açısından cazibeli görünüme kavuşmasını  engellemiştir. Bu noktada milletvekillerimiz ile yaptığımız özel sohbetlerde kendilerine haksızlık yapıldığı şeklinde görüş ileri sürmektedirler. Oysa münferit ve özel kuruluşlar marifeti ile yaratılan istihdam alanlarının dışında devletin katkıları ile gündeme getirilen projeler, istihdam darlığını bertaraf edebilecek düzeyde olmamıştır.

Teşvikli il rafa kalkınca, Cazibe Merkezi nimetini masaya koyan, ancak bu sofradan da yutkunarak kalkan kentimiz, bırakın kent dışından, yerel yatırımcıların dahi yatırım yapmalarında caydırıcı kimlikten kurtulamamıştır. Yerel seçimler öncesinde Samsun’un ekonomik ve sosyal sorunlarına vakıf olan, deneyimleri ile rüştünü ispat etmiş ve her şeyden önemlisi Samsun’cu olan kişilerin seçilmeleri halinde, 19 Mayıs kentinin kartvizitine uygun bir gelişme süreci yaşanacağı muhakkaktır. Ancak her dönemde iktidar partisi lehine oylar verildiği halde, iktidarın nimetlerinden yeterince istifade edilmediği gerçeğinin de unutulmaması gerekir.

En önemli tehlike ise, gerek ülke genelinde ve gerekse kentimizde ticaretin adeta tekelleşmiş bir hüviyete taşınmasıdır. Önemli ihaleler ve ticari münasebetlerde,  tıpkı Yahudilerin mantalitesinde olduğu gibi “bizden” “sizden” anlayışının piyasalara hakim olduğu gözden kaçmamaktadır. Dolaysıyla zaman içinde oluşturulan çeşitli konsey veya çalışma gruplarında tamamen siyasi saplantılar ön plana çıkmakta ve Samsun’un makus talihi olan ortak akıl üretme ve kolektif çalışma ruhu her dönemde bir başka bahara kalmaktadır.

Yatırımcının anlayışı tıpkı piyasaların paraya bakış açısı gibidir. Yani sıkarsanız kaçar, bırakırsanız uçar. Yatırımcı cazip bulduğu yerlerde yatırım yapar. Tüm materyaller yatırıma müsait olmalıdır. Eğer bu şartlar oluşmaz ise mevcut yatırımcılar da büyük metropollere yol alır. Ne yazık ki Samsun bu anlayışı taşıyan kötü bir örnektir. Normal göçün dışında beyin göçü sıralamalarında da ön saflarda yer almaktadır.

/Süleyman SALUR
10 Kasım 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder