11 Kasım 2013 Pazartesi

Selamünaleyküm İle Başlayan 10 Kasım Törenleri

“Selamünaleyküm” Arapça kökenli selamlaşma hitabı olan bu kelimenin bilindiği üzere Türkçesi “Allahın selamı üzerine olsun” şeklinde olup Müslümanlar arasında evrenseldir. Bilindiği üzere Atatürk’ün 19 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılan cenaze namazında Türkçe tekbir ile başlamış ve “selamünaleyküm” yerine ise  “esenlik üzerinize olsun” şeklinde selam verilmiştir. Yine Atatürk’ün sağlığında çok severek dinlediği hafız Yaşar sandukanın başında Türkçe ezan okumuştur.

Konumuz Atatürk’ün cenaze namazının nasıl kıldırıldığı ve hangi dualar ile defnedildiği değildir. Ölümünün ardından 74 yıl sonra Ata’yı anma törenlerinde yeni bir akımın başlatılma sinyalleridir. 10 Kasım törenlerinde çeşitli kuruluşların yanı sıra okullarımızda yapılan törenlerde,  üstelik ilköğretim çağındaki çocuklarımız şiirlerini okumaya başlamadan önce “selamünaleyküm” cümlesini kullanmaya başlamışlardır. İstanbul Ümraniye semtinde bulunan Aşağı Dudullu İlköğretim okulunda öğrenciler ezberledikleri şiirlerine  “selamünaleyküm” ile başladığında, etrafta töreni izleyen bazı kişiler tarafından alkışlarla desteklenmiştir. Anlamını dahi bilmediği bir sözle şiirini okumaya başlayan minik öğrencimizin bu cümleyi kendi insiyatifi ile kullandığı elbette düşünülemez.

Din ve laiklik konusunda da yol gösterici olan Atatürk, bugün bize modern bir Türkiye bırakmıştır. Ancak özellikle son yıllarda din ve laiklik konusunda tıpkı etnik kökenlerde olduğu gibi kamplaşma ve kutuplaşma gayretlerinin ağırlık kazandığı açıkça görülmektedir. Vatan ve millet sevgisi gibi üstün vasıfların temelinde din faktörünün yattığı inkar edilemez. Dini inançlar millet faktörünün oluşmasının mihenk taşıdır. Ancak bunun meali, kul ile Allah arasındaki bağın siyasi rant veya malzeme yapılması değildir.

Kutsal olan değerler siyasi rant elde etmek için kullanılmamalıdır. Malum olduğu üzere Gezi olayları sürecinde camide içki içildiği, başı örtülü kadınların dövüldüğü şeklindeki söylemlerin bir senaryo olduğu gerçeği kısa zamanda ortaya çıkmasına rağmen, bazı değerlerin kullanılarak halkı ayrıştırma gayretlerinin sona ermediği ve sürdürüldüğü görülmektedir. Bilindiği üzere siyaset dilinde ne söylediğiniz değil nasıl söylediğiniz önemlidir. Halkın değerlerine biraz ajitasyon katarak siyaseti hassas dengeler üzerine bina etmeye kalkmak, ülkenin toplumsal kutuplaşmasına davetiye çıkarmaktır ki, bu durum terördün daha vahim sonuçlar ortaya çıkarır.

Ellerindeki satırla sağa sola saldıranlar, kız çocuklarını yerlerde tekmeleyecek kadar kendilerini kaybedenler, aslında toplumsal terörün tetikleyici rolünü üstlenmişlerdir. İleri boyutlarda “etle tırnak gibiyiz, bizi kimse bölemez, biz ayrılmayız” gibi sözler sadece meydan nutuklarından öte bir anlam taşımayacaktır. Çünkü inançlar hiçbir zaman belirli siyasi emeller ile şekillendirilemezler.

Başbakan’ın dindar bir gençlik yaratma projesinin ilk adımları,  ilköğretim öğrencilerine andımız yerine “selamünaleyküm”  ile başlayan selamlaşma hitabı ile start verilmiş bulunmaktadır. Nitekim birebir şahit olduğumuz Ümraniye Aşağı Dudullu ilköğretim okulundaki öğrencilerin 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinde okuyacakları şiirler öncesindeki selamlama biçimi önemli bir işarettir. “Selamünaleyküm “ gibi müslümanlar arasındaki evrensel hitap şekli elbette bir Araplaşma modeli olarak değerlendirilemez. Üstelik dini inançtan bağımsız olarak bir selamlaşma biçimi olarak dilimize yerleşmiştir. Muhafazakar eğilimden dolayı “selam” veya “merhaba” gibi Arapça/Farsça kelimeler yerine de kullanılabilir. Ancak Atatürk’ü anma töreninde minik bir ağızdan duyulduğunda, masumane bir tavır olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği yorumunu okuyucularımıza bırakıyoruz.

/Süleyman SALUR
11 Kasım 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder