30 Kasım 2011 Çarşamba

Samsun Bahtsız Bir Şehir

Hazırlayan : Erdem Erol
Samsun Tabip Odası Başkanı Cem Şahan, ‘Sağlık Kenti Samsun’un röntgenini çekti. Şahan, sağlık sisteminden, özel hastanelerin işlevine,  sağlık sektörünün sorunlarından, Samsun’daki şiddet ve yapılması gerekenlerine kadar bir çok konuda, Gazetemiz Yazıişleri Koordinatörü Erdem Erol’un sorularını yanıtladı. İşte o sorular ve yanıtları:

GAZETE 55: Samsun merkez de 300 tane ebe ve hemşire fazlalığından söz ediliyor, bu arada Bafra ve Terme'de doğum uzmanı eksikliği çekildiği ve bu açığın Samsun'dan geçici görevlendirmelerle çözümlenmeye çalışıldığı görülüyor. Samsun kenti Samsun diyoruz ama sizin de konuyla ilgili çok sık 'Samsun sağlıkta kötüye gidiyor' diye açıklamalarınız var. Şuan Samsun'un sağlıktaki durumu nedir?

ŞAHAN: Türkiye'de sağlıkta dönüşüm projesi diye bir proje uygulanıyor. 6 yıldır Samsun'da bu projenin iz düşümleri başladı. Bunlardan birincisi; birinci basamak sağlık hizmetlerinin aile hekimliği sürecine gitmesi. Bu 2007 yılında Samsun'da uygulanmaya başladı. İkinci basamak sağlık hizmetlerinin kamu hastane hizmetlerine dönüştürülmesi Ekim ayında geçecek. Bir de Üniversite hastanesindeki gelişmeler var. Konunun birinci bölümü hekim ve sağlık çalışanı istihdamı ve bunun Samsun'daki yetersizliği. Biz tabi kamucu sağlık hizmetini öneriyoruz. Özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinin kamusal elden yürütülmesini istiyoruz. Türkiye'deki hekim istihdam sayısı üzerinden son 2-3 yıldır bir proje geliştiriliyor. Sağlık Bakanlığı son 3 yıldır Türk Tabipler birliği ile yaptığı her toplantıda, hekim sayısının yetersiz olduğunu gündeme getiriyor. Türkiye'de şuanda Sağlık Bakanlığı verilerine göre 109 bin hekim var. Türkiye'de TTB'nin verilerine göre 107 bin hekim var. Bu konu sürekli sağlık alanının boş bir parçasıymış gibi gösteriliyor. Türkiye'deki hekim sayısının OCC’ye ortalaması olarak alınırsa, Türkiye'deki hekim sayısının düşüklüğü kabul edilebilir. Fakat bu konu çok gündeme gelince 17 halk sağlığı profesörü, TTB'ne bağlı 11 Odanın desteğiyle bir rapor yayınladık. Bu rapora göre Türkiye'nin 256 tane bağımsız değişken ve 196 tane örnek model incelendiğinde Türkiye'de hekim istihdam sorunu yok. Türkiye'de olması gereken hekim sayısı, bu bağımsız değişkenlerle, dünya ortalaması, dünya sağlık göstergeleri incelendiğinde, Türkiye'de hekim istihdam sorunun, hemşire ve yardımcı sağlık personeli sorunundan bağımsız olmadığını ve buna göre Türkiye'de yeterli hekim sayısının 113-114 bin olduğunu görüyoruz. Fakat hekim istihdam sorunu üzerinden bir polemik geliştiriliyor. Türkiye'de en büyük sorun hekimlerin eşit dağılımı açısından var. Sayın Bakanın göreve başladığı ilk TTB kurulunda, doğu ve güneydoğu Anadolu’daki hekim sorunuyla ilgili TTB Başkanı şöyle bir teklifte bulunmuştu: bu bölgedeki hekim istihdam sayısı 1300 olarak bulunmuştu, bunun 650'si pratisyen, 650'si uzman hekim eksikliğiydi. Biz 1300 kişi oraya gidelim, 2 yıl çalışır, yine aynı yerlerimize döneriz diye teklifte bulunmuştuk. Tabi onlar bu modeli çok uygun görmemişlerdi.

Aslında mesele şu, Sağlıkta dönüşüm projesi hizmetleri kentlerde toplamaya çalışmaktadır. Hekim ve ebe istihdamı açısından kent, kır oranında çok büyük sorunlar var. Şimdi Samsun'a döndüğümüzde, burada şöyle bir süreç geliştiriliyor. Samsun'da gerçekten hekim istihdamı bizim tam 3 yıl önce söylediğimiz gibi kırsalda azalıyor. Mesela Vezirköprü'nün nüfusu 120 bin, Sağlık Bakanlığı'nın YÖK'le hazırladığı raporuna göre, belirlenen standartlar var. Bu standartlara göre baktığımızda; Vezirköprü'nün nüfusu Samsun nüfusunun 10'da biri. Hekim istihdamına baktığımızda, tabi il merkezinde normalin 5 katı olması gerektiği gibi kriterler de var ama Vezirköprü'deki hekim istihdamı olması gereken rakamların çok gerisinde. Yani sonuç olarak Çarşamba'da, Terme'de, Bafra'da hekim sayısı müthiş derecede azalıyor. bu sağlıkta dönüşüm projesinin bir yapılandırmasıdır. Kırsal alandan hekimi çekip, aynı okullardaki taşımalı eğitim gibi hastaların merkezlere getirilmesidir. 1985-90 Türkiye'sinde 37 tane sağlık evi, 7-8 tane sağlık ocağıyla bir Vezirköprü ilçesi düşünün, bir de bugün merkezde 10 hekimle, 10 ebe hemşireyle hizmet verildiğini düşünün. Böyle bir tablo var. Ebe Sistemi Yok Ediliyor

Geçen ay Samsun için yapılan geçici görevlendirmeleri aldım. Geçici görevlendirmeler birinci basamakta, aile hekimliği projesi dışındaki birinci basamakta büyük hak kayıpları var, hem hekim hakları açısından hem de hasta hakları açısından. Çarşamba'da acil servislerde pratisyen hekimler çalışıyor. Bu kamu hastanelerinin acil servislerinde çalışan pratisyen hekimlerin sayısı artık insani olarak kabul edilemeyecek durumda. Bu azlık nedeniyle buradaki hekimler izin yapamıyorlar.

Mehmet Aydın Devlet Hastanesi'nden bir örek verecek olursak, son dönüşüm projesiyle birlikte bir yılda 33 tane uzman hekim kamudan ayrıldı. Kamu hastanelerinden özele tabi ki bir geçiş olacak ama merkezdeki hekim potansiyelini artırıyorsunuz. Sağlık projesiyle birlikte, Dünya Sağlık örgütünün de yıllardan beri söylediği bir şeydi; Orada diyor ki; birinci basamak sağlık hizmetlerinde birinci rol ebe ve hemşiredir. Türkiye'de şimdi özellikle ebelik sistemi yok ediliyor. Türkiye'nin aile sağlığı planlaması taşeronlaşmaya doğru gidiyor. Mesela Aile Sağlığı Planlamasında (AÇSAP) 37 tane hekim görevliydi. Şuanda 3 hekim görevli. Bunun iz düşümü ise Anne ölüm oranlarındaki artıştır. Bir Amerikan Üniversitesinin yaptığı araştırmada diyor ki; 270 tane değişken arasında refahın en önemli göstergelerini ortaya 2 tane bağımsız değişken öne çıkıyor. "Bir ülkede anne ölüm oranları yüksekse bu ülkede refah yoktur. İkincisi ise gelir dağılımının eşitliği göstergesi. Gelir dağılım eşitliği katsayısı sıfıra yakın ülkelerde refah vardır" diyor. Şimdi biz ebelik sistemini Samsun'da yok ediyoruz. Samsun'da birinci basamakta rahim içi araç takılmıyor. Eğer Aile Sağlığı Hekiminizin yanındaki eleman sertifikası olan ebeyse ve gönüllüyse taktırabilirsiniz. Eskiden Sağlık ocaklarında bir tane aile sağlığı bölümü oluyordu ve burada 1-2 tane sertifikalı ebe oluyordu ve her gün 4-5 tane rahim içi araç takıyorlardı.

Gelinen nokta şu, sistemin zaten ebeye ihtiyacı kalmıyor. Bu sistem hekim üzerinden bir şey üretmeye çalışıyor ve bu merkezi yoğunluğu artırıyor. Hizmeti merkeze taşımayı amaçlıyor çünkü pazarlaması kolay. Şimdi Vezirköprü'ye bir özel hastane kursanız pazarlaması çok zor olur. Onun için merkezi ve büyük ilçeler üzerinde, hekim istihdamı yaratıcı ucuz işgücü amaçlı bir yapılanma var. Samsun’un Durumu  İçler Acısı

Mesela Üniversite hastanesi açısından baktığınızda da, yardımcı personel ve hemşire açısından Samsun içler açısı durumda, çok yetersiz. Özellikle yoğun bakım servislerinde müthiş bir hemşire açığı var. Bunun acilen bir şekilde kapatılması gerekiyor, çünkü bu sağlık hizmetini direk etkileyen bir şey. Çünkü 24 saat nöbet tutturamazsınız. Samsun'da sağlık algısı üzerinde bir sorun var, hekim istihdamı açısından bir eşitsizlik var. Geçen ay 47-49'dur geçici hekim görevlendirmesi, 2008 yılında yüzde 17'dir. Bazen ironik geçici görevlendirmeler var. Hizmetin bütünlüğü açısında bir sorun var.


GAZETE 55: Peki bu geçici görevlendirmelerde bir adalet var mı?

ŞAHAN: Bu hep polemik yaratılıyor. Şimdi hekim olarak bir yerde bir sağlık hizmeti ihtiyacı varsa, hekimin oraya gitmesi ettiği yemin gereğidir. Samsun'da kırsal boştur. İlçeler hep geçici görevlendirmelerle hizmet vermektedir. Aciller, adli tıp işlemleri falan hep geçici görevlendirmeler üzerindedir. Bir kere norm kadro, personel dağılım cetveli üzerinden fazlası olan üzerinden gönderebilirsiniz. Norm kadro fazlası olmayan bir yerden gönderemezsiniz. Ama tabi son yaşanan olay vardır: Giresun devlet Hastanesi'ne, yalnız orada yaşanan sel felaketinden önce, Giresun Sağlık Müdürlüğü, Karadeniz'deki illerin hepsine bir yazı gönderiyor ve iki tane çocuk hastalıkları uzmanı istiyor. Bu olaydan 10 gün önce de biz oda olarak Samsun çocuk Hastanesi'ndeki kadro yetersizliğini belirten, artık buradaki iş yükünün kaldırılamaz olduğunu belirten bir yazı gönderdik. Bakanlığın da her yıl her hastanede ne kadar kadro olacağını gösteren, Personel dağıtım Cetveli var. Burada Çocuk hastanesinde kaç tane uzman olacağını gösteriyor. Samsun çocuk hastanesinde bu cetveldeki rakamdan daha az sayıda çocuk uzmanı var. Bu çocuk uzmanı sayısının yetersiz olduğu halde çocuk uzmanı Giresun'a gönderildi. Geçici görev sırf buradaki sağlık hizmetlerinin durmasına neden oluyor, buradan hizmet alan hastaların da mağdur olmalarına neden oluyor. Zaman zaman kendi içinde de bir hukuku olması yaratılan, ancak temel olarak hukuksuz olan ve halk yararına olmayan uygulamalar var. Yani bu kararları verenlerin sağlık yönetim bilgisinin biraz fazla olması gerekir. Sağlık Bakanlığı, patoloji laboratuvarı olmayan ilçe hastanelerine patoloji uzmanı gönderiyor. Benim bildiğim bir radyoloji uzmanı var, 8 yıldır hastane hastane geziyor. Çünkü radyolojisi olmayan bir hastaneye görevlendirilmiş. Yani Samsun'da 2008 yılında en az bir ay geçici görevlendirme yapılmış uzman sayısı yüzde 17.


GAZETE55: Birinci basamak sağlık hizmeti tam olarak oturtuldu mu, burada büyük sorunlar olduğunu zaman zaman sizlerden işitiyoruz. Nedir durum?

ŞAHAN: Birinci basamak sağlık hizmetlerinin iki ayağı olacaktı. Yasa böyle diyordu. Birinci ayağı Aile Hekimliği projesi, ikincisi de Toplum sağlığı Merkezleri. Samsun'da 18 tane Toplum Sağlığı Merkezi (TSM) olması gerekiyor. TSM'leri çevre üzerinden, aşılama üzerinden sağlık ocaklarının yapacağı işi onlar yapacaktı. Mesela her ildeki her TSM'ye 5'er tane hekim düşecekti. Bunlar okul sağlığı çalışmaları yapacaktı, 19'uncu madde de "her ay çevredeki okulları ziyaret eder rapor hazırlar" diyor. Biz o zaman 1040 tane ilköğretim okuluna yazdık. 158 tanesinden cevap geldi, 2'si hariç hiç birinde bu çalışmalar yapılmamıştı. sonra bu okullara 'Siz bunu nasıl gönderebilirsiniz?' diye soruşturma açmaya başladılar. Samsun'un en çok kaybettiği konu Toplum sağlığı Merkezleri'nin oluşturamamasıdır. Tekkeköy'de 5 olması gereken TSM sayısı 3, ilçelerde tamamen oluşturulmadı, sağlık grup başkanları üzerinden bu işlem yürütülüyor. TSM'ler oluşturulmamış, AÇSAP'ları kapanmış, Okul sağlığı çalışmaları yapılmamış... Mesela geçen yıl çıkan Sağlık bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı beyaz bayrak uygulaması var. Bir gün beyaz bayrak verilen okullarda iki gün sonra 37 tane öğrencisi kantindeki yiyeceklerden zehirlenmişti. Yani projelerin gerçekliliği üzerinde bir sorun var, denetimi üzerinde bir sorun var. Samsunda birinci basamak hizmetler bu yasayla sürdürülmek isteniyorsa, TSM'lerin oluşturulması gerekiyor.

Etkin olarak oluşturulmalı. Şuan TSM'ler ilçelerde sanal, sağlık grup başkanları sadece yazışmaları yapıyor. Merkez de de birer ikişer hekim üzerinden yürütülmeye çalışılıyor. Birçok görev bilinçli olarak yerine getirilmiyor. Sadece Tekkeköy'de iyi çalışmalar yapmaya başladılar o da sadece hekimin özverisinden kaynaklanıyor.  Zaten aile hekimliği projesi zihinsel olarak çökmüştür. Bir süre önce gazetelere yansıdı, Atakum'daki iki mahalle muhtarı sağlık ocaklarımızı istiyoruz diye açıklama yaptı. Çünkü, oradaki sağlık ocağı gitti, oradaki aile hekimleri kendileri yer aldılar ve orada hizmet vermeye başladılar. Yasada da var, sen kendi muayenehaneni açıp numaranı alıp aile hekimliği yapabiliyorsun. Samsun'da böyle 7 tane hekim var. Böyle bir birinci basamak organizasyonu olur mu? Sonuçta ne oluyor, birinci basamağı iyi organize etmezsek, ikinci basamak üzerinden sağlık hizmeti yürütülmeye çalışılıyor. AÇSAP'ları katıyorsunuz, spiral taktırmıyorsunuz herkes hastaneye koşuyor. Hastanelerde de bu iş 5 hekim üzerinden yürürken bir hekime düştü, 10 ebe üzerinden yürürken bir ebeye düştü. O zaman ikinci basamağa kaydırıyorsunuz ya da özel hastanelere gönderiyorsunuz.

Aşılarda ne yapıyorsunuz. Bir kamunun verdiği aşılar var, bir de özel aşılar var. Geçen yıl Samsun’da 17 bin doğum oldu. Nüfusuna göre özel aşı satışlarının en yoğun olduğu beşinci il Samsun. Bu özel atışı bize bu hizmetin bize birinci basamakta verilmediğini gösteriyor. Verem aşısı, BCG açısı satılmaz. Samsun'da 17 bin doğum olduysa 17 bine yakın ya da 17 binin üzerinde verem aşısı kullanılması gerekir. Ama bu rakam 12 binlerde.

Samsun ve Türkiye için şöyle bir gerçek var. Dünya'da, sağlığın gelişmişliği, dünya Sağlık puanı denilen bir şey var. Dünya Sağlık puanı 37 tane parametreyle hesaplanıyor ve her yıl Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanıyor. Yayınlanmadan önce de Dünya Tabipler Birliği'nin alt komisyonları tarafından da kontrol ediliyor ve yayınlanıyor. Bu sizin dünyadaki sağlık alanındaki durumunuzu gösteriyor. 2002'de 32'nci sırada olan Sağlığa 5,5 milyar TL harcayan, 2008'de de 42 milyar TL harcayan ve 94'üncü sırada olan bir Türkiye var. Bunun içinde Samsun'a ne düştüyse, onu alan bir Samsun var.


GAZETE55: Anlattıklarınıza bakılınca; birinci basamak hizmetleri itibariyle Samsun'da yaşayan insanların sağlığı 'Allah'a emanet' gibi görünüyor?

ŞAHAN: Ben şu haksızlığı yapmak istemiyorum. Türkiye'de bir yerde başarı veya başarısızlık, sistemin başarı veya başarısızlığı üzerinden yürümüyor. Birinci basamakta bu süreç hekim özverisinin daha gerekli olduğu bir sürece götürdü bizi. Hastaları sahiplenme süreci biraz daha hızlandı. Allah'a emanet lafı biraz haksızlık oluyor gibi geliyor. Sistem itibariyle, birinci basamakta mevcut veriler, gelinen nokta, beş yıldır birinci basamakta kendi amacını gerçekleştirememiş bir pilot yasa ki, dünyanın hiç bir yerinde 3-5 yıllık bir pilot yasa olmaz. İsrafı önlemek için durdurulan bir birinci basamak, israf olduğu devlet tarafından kabul edilen bir birinci basamakla karşı karşıyayız. Şuanda ki durumu, sağlık çalışanın özverisi üzerinden yürüyen bir birinci basamak hizmeti olarak özetleyebiliriz.


GAZETE 55: Tüm uygulamalar çerçevesinde baktığımızda, Sağlığın Samsun'da iyi yönetildiğinden bahsedebilir miyiz?

ŞAHAN: Bunu kişisel bazda algılamak çok doğru olmaz. Şimdi sağlık yönetimi içinde halk sağlıkçılarının bulunduğu, epidemiyologların bulunduğu sağlık yönetimi konusunda iktisadi bilgi ve birikimi olan doktoraların olduğu bir sağlık yönetimi süreci, dünya sağlık örgütü tarafından önerilen bir sistemdir. Türkiye'de yalnızca kurumlarda değil, liyakat sisteminin, kadrolaşma sisteminin geldiği nokta belli. Hani Samsun'a özel bir şey söylenin bir şeyi yok. Dünyada sağlığın nasıl yönetilebileceği, kimler tarafından yönetileceği, hangi kriterlere, hangi liyakatlere göre yönetileceği, halk sağlığı, epidemiyoloji, kriz, afet çalışmaları, birinci basamak sağlık hizmetlerinin durumunu, ikinci basamak sağlık hizmetlerinin durumu bir takım sertifikasyon uygulamaları üzerinden yönetilmekte. Umut ederiz ki Türkiye'de de bunlar üzerinden yürütülür.


GAZETE 55: Özel hastaneler çığ gibi büyüyor ve kamu hastanelerinin işlevine göz dikti. Bir de kamu hastanelerinin taşeronlaşması var. Tüm bunların sağlığa ve sağlık çalışanlarına etkisi hangi boyutta?

ŞAHAN: Samsun'da 35 tane hekimi ayrılmış bir Mehmet Aydın Devlet Hastanesi, eğitim hastanesi olmuş. Bu süreçte hiç bir hukuksal sürece uyulmamış, şef atamalarını kendi koydukları kriterlere hiç uymadan, yönetmelik yayınlayıp bir gün sonra atama yaparak oluşturulmuş eğitim hastanesi var. İlin ikinci basamak sağlık hizmetlerinin yüzde 47 veya 48'ini üreten bir hastaneyi parçalıyorsunuz. 20-30 yıldır hizmet veren hekimleri bir şekilde baskı unsuru uygulayarak oradan ayırıyorsunuz. Bafra'da 3. devlet hastanesini açacağım diye halkı 15 yıldır oyalıyorsunuz, eldekini de çıkarıyorsunuz, Kızılırmak Devlet Hastanesi'ni kapatıyorsunuz, bir hastane kalıyor. Tıp merkezlerini kapatmışınız, ilçelerdeki sağlık ocaklarını birleştirmişiniz. samsun için tablo şudur, merkezde ve Bafra'da ikinci basamak sağlık hizmetlerinin hakikaten yükünü çeken bir özel hastane gerçeği var. Samsun'un sağlıktaki yükünü özel hastaneler çekiyor. Özel hastanelerin en önemli sıkıntısı hekim emeğini ucuzlatması. Hükümetin 2010- 2014 sağlık strateji raporu var. Bunu kamuoyuna açıklamadılar, Antalya'da açıkladılar. Sağlık Bakanlığı bu raporda -ben 2014'e kadar kamu hastane işletmeciliğinden çekiliyorum- diyor. Resmi belgedir bu. Net bir şekilde ifade ediliyor. Ekimde zaten görüşülecek yasa tasarısı var. Kamu Hastane işletmeciliği yasa tasarısı denilen tasarısı. İçinde sadece tam gün bölümü öne çıkarıldı. Ama bu psikolojik , siyasi kazanım gibi görüldü. bu tasarı geçtiği an, hastaneler 5 gruba ayrılıyor. ABC grubu hastaneler kendi aralarında işletme haline getiriliyor. D grubu hastanelere sağlık bakanlığı uyarı veriyor, E hastaneler sağlık bakanlığına kalıyor. Türkiye'de 17 tane E grubu hastane var. Bunlardan birisi de Bafra Kızılırmak Devlet Hastanesiydi. Burayı kapattılar, diğerlerini de kapatacaklar.


GAZETE 55: 2014'e geldiğimizde bu hastaneler net olarak ne olacak yani?

ŞAHAN: Sağlık Bakanlığı şuanda Kamu hastaneleri özerk bir yapıda zaten. Kamu hastanelerinde görev yapanların şuan maliyeden gelen bir maaşları var, bir de performans sistemi içinde, hastanenin kendi kazançları üzerinden hesaplanan ücretleri alıyorlar. Yani zaten şuan özerk yapıları var hastanelerin. bu işletme yapısı birlik halinde güçlendirilecek ve Sağlık Bakanlığı sadece denetleyici olacak ve atamalarını yapacak. Zaten şu anda da böyle. Sağlık Bakanlığı zaten hiç bir zaman ödenti göndermiyor, hastanelerin de kendi yağında kavrulması içinde bir birlik oluşturulacak. Kamusal sağlık hizmeti tamamen bitecek.


GAZETE 55: OMÜ'de yeni dönemde neler oluyor?

ŞAHAN: Türkiye'de tıp eğitimi, hekimlerin iş gücünü artırmak ya da emeği ucuzlatmak yönünden bakılarak sistem oluşturuluyor. Biz ise Türkiye'deki hekim sayısının yeterli olduğunu kalitenin yükseltilmesi gerektiğini savunuyoruz. Birinci basamağa yönelik hekimliğe öncelik verilmesi, saha çalışmalarını artırıcı, hastalıkların yüzde 95'ini önleyici, çevreye duyarlı, çevre bilimini bilen bir tıp eğitiminden, geldiğimiz nokta hızlı bir hekim yetiştirmek noktasıdır. Şuanda Türkiye'de 66 tane tıp fakültesi var. bu rakam Avrupa’da birinci. Son 3 yılda açılan tıp fakültesi sayısı 22. Çünkü tıp fakültesi açmak poliklinik açmaktan çok daha kolay. Bütün illerde tıp fakültesi var. Hollanda'da 4 tane tıp fakültesi var. Bakanlığın strateji raporunda var, 2013 yılında her yıl 13 bin tane Tıp öğrencisi alınması hedefi var. Niye, ucuz iş gücü yetiştirmek için. Öyle tıp fakülteleri var ki; binası yok ve başka bir binası olmayan eğitimi olmayan tıp fakültesinde eğitim yaptırılıyor gibi gösteriliyor. O tıp fakültesi de onun merkeze, eğitim verilen fakültelere gönderiyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün kriterlerinde bir tıp fakültesinin eğitim vermesi için geçmesi gereken sürenin 15 yıl olduğunu belirtir. Çünkü siz çok yönlü düşünebilecek bir hekim yetiştireceksiniz. Tıp eğitimi çok boyutlu bir eğitim olarak değil de, yalnızca meslek lisesi eğitimi gibi hızlı, meslek edindirebilecek bir eğitime gidiyor. OMÜ'de tıp eğitimi açısından, 2000-2008 arasında bir takım alanlarda, bir takım branşlarda yüksek verimlilikle çalışan, tıp yayınları açısından atak yapmış bir eğitim modeli, öğrenci sayısı hemen hemen sabit olan, çok önemli olan tıp eğitimi ana bilim dalını kurmuş olan bir OMÜ var. Yeni OMÜ'yü gözlemliyoruz, buna bizim katkımız ne olabilir diye bakıyoruz. Yaşadığımız tek konu; bir rotasyon işi vardı. Bu kadar çok tıp fakültesi olunca, planlama da yapılmadığı için bir çok öğretim üyesine gerek oldu. Buna çare olarak da rotasyonla görevlendirme bir şey geldi yönetenlerin akıllarına. 1 Ağustos'ta başlayacaktı sonra biz dava açtık. bursa Tabip Odası, Türk Tabipler birliği ve Samsun tabip Odası olarak dava açtık. Rotasyonların tıp eğitiminin ilkesel kriterleri içerisinde mümkün olmadığını dile getirdik. Haziran ayında Danıştay bunu hukuka aykırı bularak, durdurdu. Danıştay kararından önce YÖK üniversitelere bir yazı yazarak, isimlerin bildirilmesini istedi. Samsun'dan 7 isim vardı. Danıştay kararı açıklanınca, YÖK gönüllülük usulüne göre, bildirdiğiniz listedeki arkadaşlara sorun, gitmek istemeyen varsa onları bize bildirin diye bir yazı daha yazdı. Dikkat edin, gitmek isteyenleri değil, gitmek istemeyenleri bize bildirin diye bir yazı yazdı. 3 üniversite öğretim üyelerine gitmek istiyor musunuz diye sordu, diğerleri sormak gereğini bile duymadı. OMÜ de, bu arkadaşlara gitmek isteyen var mı diye sormadı ama bu arkadaşları direk görevlendirdi. O 7 isimden gitmek istemediğini beyan eden 3 kişiye görevlendirme yapıldı, Bu demokrasi adına, üniversite adına, Samsun adına üzüntü verici bir olaydı. Biz anında devreye girdik ve idare mahkemesine dava açtık 3 gün içinde durdurma kararı çıktı. Rotasyon konusunda sergilenen tavır hani uzlaşmacı bir tavır olmadı. Çünkü rotasyon işi mahkemeye yansımadan biz rektör yardımcısını ziyaret ederek durumu anlattık, hukuksal olmayan rotasyonla ilgili işlemlerin gözlerinden kaçtığını söyledik. Onların bu işi düzeltmesini beklerken onlar aynen devam etti.


GAZETE 55: Akademik alanda ve anlamda nasıl değerlendirebiliriz?

ŞAHAN: Türkiye'deki en önemli sorunlarından birisi de temiz akademik bilginin artık üretilmemesi. Temiz akademik bilgi maalesef tıpta da yeterince üretilmiyor. Tıpta bugün çalışmaların çoğuna baktığınız zaman ilaç endüstrisine katkı sağlamaya çalışan çalışmalar. Hani akademik makale ve çalışmaların yayınlandığı dergiyi takip ediyorum, son 20 yılda akademik tıp durma noktasında. Yeni bir bilgi üretilmiyor. Tıp ileri ama geçmişte 20 üretiyorsa şimdi 2 bilgi üretiliyor. Böyle bir tıkanıklık da var. Hani üniversitelerde böyle bir yapılanma da yok.


GAZETE 55: Bir de şiddet var.  Samsun’daki şiddeti nasıl değerlendiriyorsunuz?

ŞAHAN: Türkiye'de şuan yoksulluğun arttığı bir süreç yaşanıyor. İşsizliğin arttığı, aile ilişkilerinin azaldığı, toplumsal ilişkilerin çürümeye yüz tuttuğu bir süreç. bu süreçlerin karşısında çok doğal olarak, sosyolojik ve psikolojik karşılığı olarak bir şiddet üretimi var. Yüksek oranda şiddet ortaya çıkarıyor bu süreç. TBMM şiddeti araştırma komisyonu kurdu ve 12 ilde 17 parametreyle daha çok gençlerde olmak üzere araştırıyor bu işi. 17 parametrenin 9'unda Samsun Türkiye'de birinci. Bu haber basına yansıdıktan sonra gazetelerde Valiliğin şiddet komisyonunu topladığı haberi yer aldı basında. Kısa süre sonra bakıyoruz ki, o komisyonun çalışması bitmiş. Süreklilik yok. 10 kez yazıldı, hala bizim okul bahçelerindeki arabaları kaldıramadılar.

Krizler üzerinde yapılan çalışmalarda ortaya çıkan raporlarda, "Kriz dönemlerinde intihar olguları artar" diyor. Türkiye'de kriz yaşanıyor, intihar olgularını azaltıcı hiç bir çalışma yapılmıyor. Türkiye'de ilk kriz çıktığında biz hemen bir çalışma yaptık. En azından bir hat oluşturulsun, Dünya Sağlık örgütünün konuyla ilgili önerileri var, bunlar yapılabilir, diye önerilerde bulunduk. Kimse önerilerimizi dikkate almadı. 5 ayda intihar olaylarında ölüm 21 idi, Ağustos ayında 35'e çıktı. Batman'da 4-5 yıl önce 11 tane ölüm vardı, bir sürü soruşturma başlatıldı. Biz önerilerimizi il hıfzıssıhha kuruluna, sağlık bakanlığına gönderdik ama hiç kimse dikkate almadı. Kamusal yönetimde bir sorunu tanımlamama diye bir olay var. Türkiye'de ve Samsun'da çok ciddi bir intihar girişimleri var, intiharlar var. Bunlarda bir iç şiddetin bir göstergesi. Şehirde zaten bir şiddet süreci var. Buna karşı ilin bir takım kamusal dinamikleri var, ruh sağlığı hastanesi, halk sağlığı uzmanları... Tüm bunlar konuyla ilgili seferber edilebilir. Ancak hiç kimse umursamıyor. Sadi Subaşı sürekli söylüyordu önceleri yadırgıyordum. Bu şehir gerçekten sahipsizmiş. Biz oda olarak konuyla ilgili uzmanların, akademik uzmanların görüşlerini de alarak bir rapor sunuyoruz, bunu yok sayıyorlar. Vezirköprü'deki iki kız çocuğunun intihar olayı vardı. Olayı incelemeye sağlık müdürlüğü bile gitmedi. Yalnızca, öğretmenler bir fotoğraf çekti, gazetelere gönderdi. Şimdi o konunun üzerinde ciddiyetle durulması gerekiyordu. Valilik ve Sağlık Müdürlüğü konuyu tüm boyutlarıyla ele almalıydı. Ama es geçildi.

Şiddet Samsun için önemli bir konu ve sayılarda son derece yüksek. Uyuşturucu olayları, şiddet olayları Samsun için önemli bir sorun. Sağlık çalışanları ve hekimlere karşı şiddet de bunların bir parçası. tabi şiddet artınca çekinik tıp ortaya çıkıyor. Yani zarar geleceğini düşündüğü an hekimlik özverisini sınırlayıp daha çok sevk yöntemine başvurmadır. Yani birilerinin övünmesine rağmen Türkiye'de poliklinik sayısının artmasının altında yatan neden budur. Samsun'da şiddetin artmasının en büyük nedeni yoksulluk ve işsizlik. Bu da döngü olarak sürüyor. Samsun birçok konuda bahtsız bir şehir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder