Ekonomide çok üretim çok refah olarak görülür. Oysa
satamadığımız ve denize döktüğümüz çay, kapasite fazlalığı nedeniyle
satamadığımız iplik ve dokuma ürünleri bu tezi çürütmektedir. Çünkü Pazarlar
yaratılmadan üretilen ürünler sefaleti de beraberinde getirir. Üretime yönelik
yapılan planlamalarda halkın hangi ürünü üreteceği konusunda bir öneri
getirilmez. Bölgesel ürünler dedelerden torunlara intikal ederek bir başka
alternatife kapılar kapatılır.
Oysa pazarlar değişkendir. Değişken Pazar
şartlarına uygun üretim yapılmadığında, üreticiler ellerindeki ürünleri maliyet
fiyatlarının altında satmak zorunda kalırlar. Örneğin bölgemizde üretilen fındık
bu sınıfa dahildir. Üretimdeki plansızlığın yanı sıra, yüksek enflasyon altında
ezilmemize neden olan kamu harcamalarında kısıtlamaya gitmek yerine, değişik
vergi kalemleri üretilmektedir. Harcamaların gelirlerden daha fazla olması
nedeniyle devletin vatandaşa yüklediği vergi dilimleri geçici çözüm olmaktan
öteye geçmemektedir. Sanayi kesiminde kapasitenin yeterli olduğu bilinmektedir.
Ayrıca işadamları ihracatın ne derecede etkin olduğunu tespit etmiş ve sonuçta
ihracat ağının genişletilebilmesi için profesyonel kadrolar oluşturmaya
başlamışlardır.
Dış pazarların farkına varılması ile, Türk
üreticileri yatırımda ve üretimde becerilerini artırmışlardır. İki bereketli
ovaya sahip Samsun’da ise gerekli alt yapı çalışmalarının sonuçlanmaması,
ihracat pastasından daha fazla pay almasını engellemektedir. Ekonomik krizleri
yaratan nedenlerin başında bilindiği üzere hükümetlerin aşırı borçlanması ve
bankaların geri dönmesi mümkün olmayan krediler açmasıdır. Sermaye ülkelerden
bağımsız hareket ettiği için , ülkeyi yönetenlerin becerisizlikleri halinde
kamu borçları her geçen gün artış kaydetmektedir. Dolaysıyla kriz kaçınılmaz
sonuç olmaktadır.
Ülkede büyüme oranları olumlu bir grafik çizmesine
rağmen, işsizlik oranlarındaki tablo ise ne yazık ki iç açıcı değildir.
İşsizlik oranlarındaki olumsuzluk için ekonomistler ülkemizde tarıma dayalı
ekonominin ağırlık olmasına bağlamaktadırlar. Samsun’daki işsizlik oranları
için de aynı reçete yazılmaktadır. Yani tarım ekonomisinin ağırlıklı olduğu
bölgemizde, sanayi yatırımlarındaki istikrarsızlık ve üretime yönelik tesislere
önem verilmemesi, işsizlik oranlarının artmasına neden olmaktadır.
Hükümetlerimiz anlaşılmaz bir biçimde sürekli
olarak iktisadi hayatın içinde kalmayı tercih etmişlerdir. Oysa devlet yatırım
yapmak yerine, yatırıma teşviği ön plana almalıdır. Genç nüfusumuz nedeniyle,
üniversitelerden mezun olan gençlerimiz istihdam sorunu yaratmaktadır. Eğitimli
işsizlerin yanı sıra, eğitimli olmayan işçiler de ayrı bir sorun teşkil
etmektedir. Genel bir tablo çizmeye çalıştığımız ekonomik tablo’dan da
anlaşılacağı üzere en önemli handikabımız kamu ve özel kesimin aşırı
borçlanmasıdır. Mevcut borç tablosunun değişmemesi halinde, gelecek için
iyimser olabilmek pek mümkün görülmemektedir.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının not
artırımlarının elbette getirileri olacaktır. Özellikle yabancı sermaye
girişinde gözle görülür bir artış kaydedilecektir. Ancak bu olumlu tablonun
sinyalleri en az 6 aylık bir süreyi kapsayacaktır. Bu görüşlerden hareket ile,
kentimizde ihracatın artırılması, tarım kenti olmamız nedeniyle sağlıklı bir
üretim planlaması yapılması, işsizlik oranlarının düşürülmesine yönelik üretime
yönelik tesislere ağırlık verilmesi gerekmektedir.
/Süleyman
SALUR
09 Haziran 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder