9 Haziran 2013 Pazar

Üretim Planlaması

Ekonomide çok üretim çok refah olarak görülür. Oysa satamadığımız ve denize döktüğümüz çay, kapasite fazlalığı nedeniyle satamadığımız iplik ve dokuma ürünleri bu tezi çürütmektedir. Çünkü Pazarlar yaratılmadan üretilen ürünler sefaleti de beraberinde getirir. Üretime yönelik yapılan planlamalarda halkın hangi ürünü üreteceği konusunda bir öneri getirilmez. Bölgesel ürünler dedelerden torunlara intikal ederek bir başka alternatife kapılar kapatılır.

Oysa pazarlar değişkendir. Değişken Pazar şartlarına uygun üretim yapılmadığında, üreticiler ellerindeki ürünleri maliyet fiyatlarının altında satmak zorunda kalırlar. Örneğin bölgemizde üretilen fındık bu sınıfa dahildir. Üretimdeki plansızlığın yanı sıra, yüksek enflasyon altında ezilmemize neden olan kamu harcamalarında kısıtlamaya gitmek yerine, değişik vergi kalemleri üretilmektedir. Harcamaların gelirlerden daha fazla olması nedeniyle devletin vatandaşa yüklediği vergi dilimleri geçici çözüm olmaktan öteye geçmemektedir. Sanayi kesiminde kapasitenin yeterli olduğu bilinmektedir. Ayrıca işadamları ihracatın ne derecede etkin olduğunu tespit etmiş ve sonuçta ihracat ağının genişletilebilmesi için profesyonel kadrolar oluşturmaya başlamışlardır.

Dış pazarların farkına varılması ile, Türk üreticileri yatırımda ve üretimde becerilerini artırmışlardır. İki bereketli ovaya sahip Samsun’da ise gerekli alt yapı çalışmalarının sonuçlanmaması, ihracat pastasından daha fazla pay almasını engellemektedir. Ekonomik krizleri yaratan nedenlerin başında bilindiği üzere hükümetlerin aşırı borçlanması ve bankaların geri dönmesi mümkün olmayan krediler açmasıdır. Sermaye ülkelerden bağımsız hareket ettiği için , ülkeyi yönetenlerin becerisizlikleri halinde kamu borçları her geçen gün artış kaydetmektedir. Dolaysıyla kriz kaçınılmaz sonuç olmaktadır.

Ülkede büyüme oranları olumlu bir grafik çizmesine rağmen, işsizlik oranlarındaki tablo ise ne yazık ki iç açıcı değildir. İşsizlik oranlarındaki olumsuzluk için ekonomistler ülkemizde tarıma dayalı ekonominin ağırlık olmasına bağlamaktadırlar. Samsun’daki işsizlik oranları için de aynı reçete yazılmaktadır. Yani tarım ekonomisinin ağırlıklı olduğu bölgemizde, sanayi yatırımlarındaki istikrarsızlık ve üretime yönelik tesislere önem verilmemesi, işsizlik oranlarının artmasına neden olmaktadır.

Hükümetlerimiz anlaşılmaz bir biçimde sürekli olarak iktisadi hayatın içinde kalmayı tercih etmişlerdir. Oysa devlet yatırım yapmak yerine, yatırıma teşviği ön plana almalıdır. Genç nüfusumuz nedeniyle, üniversitelerden mezun olan gençlerimiz istihdam sorunu yaratmaktadır. Eğitimli işsizlerin yanı sıra, eğitimli olmayan işçiler de ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Genel bir tablo çizmeye çalıştığımız ekonomik tablo’dan da anlaşılacağı üzere en önemli handikabımız kamu ve özel kesimin aşırı borçlanmasıdır. Mevcut borç tablosunun değişmemesi halinde, gelecek için iyimser olabilmek pek mümkün görülmemektedir.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımlarının elbette getirileri olacaktır. Özellikle yabancı sermaye girişinde gözle görülür bir artış kaydedilecektir. Ancak bu olumlu tablonun sinyalleri en az 6 aylık bir süreyi kapsayacaktır. Bu görüşlerden hareket ile, kentimizde ihracatın artırılması, tarım kenti olmamız nedeniyle sağlıklı bir üretim planlaması yapılması, işsizlik oranlarının düşürülmesine yönelik üretime yönelik tesislere ağırlık verilmesi gerekmektedir.

/Süleyman SALUR
09 Haziran 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder