Bafra’da tarih yazmak mı? Bafra’nın tarihini yazmak
mı? Mademki ortak sevdanın adı Bafra, o zaman Bafra için bir görev üstlenmeli
Bafralı… Hayır öyle ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ edasında değil! Sorumlulukların
bilincinde, görev disiplininde hayatın hakkını vererek ama zarar vermeden,
incitmeden. Mesela evinin önünü süpürerek, Mesela kaldırımı işgal etmeyerek, Mesela
izmaritini sokaklara atmayarak. Kısaca “E falanca yapıyor ama” basitliğine
sığınmayarak. Ve hatta araştırarak bilgi sahibi olunarak…
Bafra için yapılan, yapılmayan, yapılması gerekeni
bilerek. Yapılamamanın nedenini araştırarak hatta demokrasinin emrettiği
sınırlar içerisinde hesap sorarak… Ne eleştirmek için eleştirmek ne yanlış
anlaşılma korkusuyla susarak… Her şeyi devlet kademelerinden beklemek,
kendinden kaynaklanan eksikliği bile söz konusu birimlere fatura etmek
kolaycılıktan ibaret değil midir?
Başta belirttiğimiz tarih yazmak ifadesinde sanırım
en manalı olanı işaret tam da bu noktada yer buluyor kendine; Bafra’nın
tarihine katkıda bulunmak… Evet, yıllar sonra öncülüğünü ettiğin girişimden
bahsederken isminiz geçmeyecek kitaplarda, fakat siz ve sizden sonra hayata
hediye ettiklerinizin ömürleri boyunca gurur vesilesi olacak öncülüğünüz…
Nasıl ki hiçbir başarıya çiçekli yollardan
gidilmemişse, dikenli yollardan oldukça meşakkatli ise her adım, not düştüğünüz
tarihteki yerinizde o denli anlamlı olacak… Kentli olmanın ilk koşulu “kentte
yaşamak” değil, o kenti sevmek. İnsan ve kent ikilisinde, sevgi temelinde
geliştirilecek her ilişki kentliyi yüceltirken; kenti de güzelleştirerek
farklılaştıracaktır mutlaka. Bu muhteşem gelişme bir yandan aidiyet duygusunu
oluştururken; aynı zamanda kenti tanıma ve değerlerini algılama duyarlılığının
da kapılarını aralar…
Yaşadığımız yöreyi bir daha birlikte keşfetmeli... Henüz
zaman varken dokunalım ona, tarihine, kültürüne, doğasına, kısacası yüreğine
dokunulmalı. Memleketimizin ılık soluğunu duyumsayalım kulağımızda. Kentin
fısıldayışını, sessizliğinin sesini dinlenmeli. İçindeki aynaya yansıtılmalı
yürekteki ışığı kente doğru. En tenha sokaklarında şen çocukların oynayışını,
yorgun pazarcıların zerzevat satışlarını ve ellerinde ekmekle babaların akşam
eve dönüşlerini birlikte izlenmeli. Emin olun böyle de geçersiniz tarihe… Böyle
de helallik alırsınız memleketinizden… Ve böylece dokur bir gün mezar taşınıza
bir “Bafra” sevdalısı minnetle… Bakın işte geçtiniz tarihe…
02.06.2013
/Birol BİRCAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder