4 Haziran 2013 Salı

Atakum’lular, Kente Böyle Sahip Çıkılır

İstanbul’da Taksim Meydanı düzenlemeleri ile ilgili hükümetin “ben yaptım oldu, ben böyle istiyorum, benim dediğim olacak” gibi yaptırımlarına karşı başlayan protesto eylemleri,  kente nasıl sahip çıkılacağının en önemli örneğini göstermiştir. FB, GS, BJK, Trabzonspor taraftarları ilk kez ortak bir dille İstanbul’un yüreğine hançer saplanmasına engel olmak için eylem birliği yapmışlardır. İstanbul’da yaşayan ve olaylara şahit olan bir kişi olarak, özellikle görsel medyada yer alan görüntülerin sadece aysbergin en üst yüzeyini yansıttığını söyleyebilirim.

Yaralıların sayısı İçişleri Bakanı Muammer Güler’in ifade ettiğinden en az 50 kat fazladır. Bir kişi ise şu anda beyin travması nedeniyle yoğun bakımda bulunmaktadır. Polisimizin anlaşılmaz bir tavırla toplumsal olaylara karşı çoluk çocuk gözetmeden göstermiş olduğu reaksiyonu tasvip edebilmek elbette mümkün değildir. Bunlar olayın adli ve insani boyutlarıdır. Ancak hükümetin Taksim meydanındaki yeşili katlederek AVM ve kışla projesine karşı çıkan İstanbul’lular canları bahasına da olsa sessiz kalmamışlar ve diğer illere de yayılan bir tepki hareketini başlatmışlardır.
Kentin gelişmesi adına elbette çağın gereksinimlerine uygun projeler üretilecektir. Ancak üretilecek projeler  sadece rant yaratmak adına o kentin bazı değerlerini ortadan kaldırıyor ise, vatandaşın da daha fazla seyirci kalması beklenemez. Atakum’da Belediye başkanı Metin Burma tarafından üretilen Meydan projelerine karşı, iktidarın olimpik havuz projesi üreterek temelini atması karşısında ne yazık ki kentte yaşayanlar adeta sus gemisine binmişlerdir. Bir Atakum sakini olarak ve bu köşe yazarı kimliği ile kentimize hiçbir şekilde katma değer yaratmayacak olimpik havuz projesini desteklememekteyim. Başkan Burma’nın öneri olarak sunduğu referandum fikrine de iştirak ediyorum.

“Atı alan Üsküdar’ı geçti “ mantığını da kabul etmiyorum. Tesisin temelinin atılması bitirilmesi zorunluluğunu ortaya koymaz. Bu noktada Atakum sakinleri ve tüm Samsun’lular bu oldu bittiye karşı seslerini yükseltebilirler.   Her zaman olduğu gibi 3 maymunu oynamak veya iktidar partisine yakın olmak adına tepkileri ortaya koymamak, bu kentin değerlerine ihanet etmek demektir. Her kent meydanları ile anılır. Bizde de olduğu gibi her kentte bir Cumhuriyet meydanı bulunmaktadır. Modern mimarisi ile ve görselliği ile ve her şeyden önemlisi yaratacağı katma değer ile kente yeni bir kimlik kazandıracak Atakum meydanı projesinin engellenmesi, sadece siyasal bir inatlaşmanın sonucudur.

Başkan Metin Burma muhalefet partisine mensup bir başkan olabilir. İktidar partisi olarak davulun tokmağını elinde bulundurmanız, o tokmağı usulden ve makamdan uzak bir şekilde kullanmanızı gerektirmez. Doğru olan projeleri sadece “bizim projemiz değil” düşüncesi ile kabul etmemek, öncelikle seçmenlerinize karşı yapılan en büyük kötülüktür. Hiç kimse, Atakum gibi turistik belde olmaya aday bir bölgede, denize metrelerce mesafede yapılacak olan olimpik havuzun mantıklı bir proje olduğunu iddia edemez.

İstanbul’luların göstermiş olduğu tepkiyi ayakta alkışlamak gerekir. Ancak bizim kentimiz ne yazık ki her zaman “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesi ile etliye sütlüye karışmamayı tercih etmektedirler. Bu kent siyasilerin değil bizimdir. Çünkü onların hedefi sadece siyasi ranttır.  Seçilmişlerin her yaptığını doğru olarak kabullenmek ve kentin geleceğine ilişkin projeleri sadece onların insiyatifine terk etmenin hiçbir anlamı yoktur. Bu nedenle haydi Atakum’lular diyoruz. Demokratik haklarımızı sağduyulu bir şekilde kullanalım ve oldu bittiye izin vermeyelim. Vakit geçmiş değil.

/Süleyman SALUR
04 Haziran 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder