19 Temmuz 2005 tarih, 25880 sayılı Resmi Gazete’de
yayınlanarak yürürlüğe giren “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” amaç kapsam ve tanımlarının 1 maddesi aynen
şu şekildedir. “Bu kanunun amacı toprağın; doğal ve yapay yollarla kaybını ve
niteliklerini yitirmesini engelleyerek korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli
sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı arazi kullanımını
sağlayacak usul ve esasları belirlemektedir.”
Toprak Koruma Kurulunda illerde vali başkanlığında
oluşturulan, İl Özel İdaresi ve
Büyükşehir Belediyesi temsilcilerinin yanı sıra , ilgili bakanlıklardan ve
mesleki kurum ve kuruluşlar ile üniversiteden bir temsilcinin katılımı ile 9
üyeden oluşur. Bu tür kurulların gerek baskı ve gerekse çeşitli metotlar ile
oylar beklentiler karşısında yönlendirilmeleri kolaydır. Örneğin birebir
yaşadığımız bir olayı naklederek, kurullarda kişisel menfaatlerin ülke
menfaatlerine nasıl tercih edildiğini ifade etmek istiyoruz. Petrol türevi
ürünlere muadil olarak Türk müteşebbislerinin ve mühendislerinin katkıları ile
yerli bir ürün buluşu gerçekleştirilir. Ürünü belgelendirme aşamasında ilgili
bakanlık ve kuruluşlara müracaat edilir.
Müracaat edilen kurumların başında TSE kuruluşu gelmektedir.
TSE’nün ürünün kabulü ile ilgili oluşturduğu kurul ise ilgili kurumlardan birer
temsilcinin katılımı ile 5 kişiden oluşturulur. Bir üye petrol türevi ürünleri
üretici ve satıcılarının oluşturduğu dernek temsilcisidir. Diğer üyeleri ise bakanlık temsilcileri oluşturulur. Türk
üreticilerinin yabancı kartellerin ürünlerine muadil olarak ürettiği ürünlerin
Türkiye’de satılabilmesi için ruhsat verilmez. Yani standartlara kabul edilmez.
Oysa bu ürünler için oluşturulan Türk Standartları
birebir Alman normlarının kopyasıdır. Türk müteşebbis Türkiye’de satamadığı
ürünlerini rahatlıkla Almanya ve diğer AB ülkelerine rahatlıkla
satabilmektedir. Yani Türk Standartları kurulunu oluşturan 5 kişi, ne yazık ki
ülke değerlerini, onur ve gururunu ayaklar altına alarak şahsi ikbal ve
istikbalini ön plana almış ve Türk ürünlerine gerekli iznin verilmesini
engellemişlerdir. Bu örnekten hareket ile şimdi Samsun Toprak Koruma Kurulunu
oluşturan üyelere sormak gerekir.
Soru 1.) Sizler hangi kriterleri
göz önünde bulundurarak Kozluk’taki arazilerin tarım dışı amaçlar ile
kullanılabileceğine karar verdiniz.
Soru 2.) 27.01.2009 tarihinde
vilayette yapılan toplantıda Ziraat Mühendisleri Odası, TEMA ve OMÜ
temsilcilerinin “RED” oyları ve diğer üyelerin çekimser kararlarına rağmen, 3
gün sonra yeniden bir toplantı yapılması
kararını kimler vermiştir. Çünkü bu toplantı sonucunda da arazinin
yeniden incelenmesi kararı çıkmıştır.
Soru 3.) 05.02.2009 tarihinde TEMA
ve ZMO temsilcileri toprakların ve çevrenin kirleneceğine ilişkin yine “RED”
kararı verirken OMÜ temsilcisi 3 gün içinde kararını neden değiştirmiştir.
Çekimser üyeler neden yine çekimser oy kullanmak yerine “EVET’ oyu vererek
arazilerin tarım dışı kullanılmasının önünü açmışlardır.
Tezgah bellidir. Kamu görevlileri rant uğruna ülke
değerlerinin peşkeş çekilmesi için baskı altına alınmıştır. Bu görevliler de ne
yazık ki bu tür baskılara veya çeşitli metotlara karşı ayakta kalamamışlar ve
boğun eğmişlerdir. Üstelik bu kararlar yangından mal kaçırır misali süratli bir
şekilde alınmıştır. OMV yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen meşru olmayan bir
tesisi işletebilmek için meşru olmayan tutum ve davranışlarını sürdürmüş ve
milyon dolarlık yatırımlarını kurtarmanın peşine düşmüşlerdir. Hükümet
kesinlikle kirli yatırımların önünü kapatmalıdır. Teşvik etmemelidir. Siyasi
rant uğruna çevre ve insan katliamlarına yol açacak uygulamalara son
vermelidir.
/Süleyman
SALUR
25 Haziran 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder