6 Ekim 2012 Cumartesi

Neşet Ertaş (Garip) İle Sebahattin Dülger’ İ (Aşık Erdemli) Dinlerken

Gecenin ortasındayız. Sol yanımda Neşet ERTAŞ, sağ yanımda Sebahattin DÜLGER. Neşet Ertaş sazı ve sözü ile soluksuz kendisini dinletiyor… Masada sekiz on kişi varız. Sanatçılar, üst düzey bürokratlar, yöneticiler ve müzikologlar. Söylediği her türküde kendisini alkışlıyoruz…  “Bir kusur işlersem bağışlayın alim bey” diyor. Kendisini GARİP mahlası ile tanıtıyor. Şiirimize serbest nazımı getiren Orhan Veli ve arkadaşlarının kendilerine GARİPÇİLER  demesi aklıma geliyor. Tuhaf!  Tuhaf olan ne diyeceksiniz?

“GARİP” takma adı ile yazdığım şiirlerim gözümün önünden geçiyor. Masada bir GARİPÇİLİKTİR gidiyor…  Yeniyor, içiliyor ve söyleniyor… Neşet ERTAŞ’tan “Neredesin Sen?” adlı türküsünü rica ediyorum. Söylüyor… Türküsünün peşine kadehini kaldırıyor. Bardağımı bardağının altına usulca dokunduruyorum. Bir dikişte içiyor.  “Zahidem” türküsünü söylüyor… Dinliyoruz…

Prof. Dr. Ertuğrul Bayraktalkatal parmakları ile usulca masayı tıklatıyor… Adeta türkünün notasını çıkarıyor… Neşet ERTAŞ : “Ben nota bilmem!” diyor.  “Zahidem”  türküsünü söyledikten sonra Zeki MÜREN ile nasıl düet yaptığını anlatıyor. Babası Muharrem ERTAŞ’ ın bestesi “Ay Dost”u söylüyor. Kırşehir’deki yoksulluk günlerini ve yıllar sonra heykellerinin dikilmesinin öyküsünü anlatıyor. 'Bozkırın Tezenesi'nden her türkü arasında yaşamının zorluklarla geçtiğini öğreniyoruz. Yugoslavya’da trafik kazası sonrası nasıl hapis yattığını konuşuyoruz… Hapisteyken Yaşar Kemal’in kendisine imzalı kitap gönderdiğini, konsolosluktan aylarca bir cevap gelmediğini üzüntü ile dinliyoruz.

Kaytan bıyıklı Neşet ERTAŞ’ın mütevazılığı karşısında tastamam bir sanatçıyı dinlemekte olduğumuzu anlıyoruz… Türkülerini söylerken, sazı, sözü ve yüreği ile tüm radarlarının uyum içinde çalıştığını görüyoruz. Muhteşem bir ahenkle söylediği anlamlı türkülerine eşlik ediyoruz… Çalıp söylediklerini dinledikçe, Karacaoğlan’dan, Aşık Veysel’den ve Aşık Mahsuni Şerif’ten hiç de geri olmadığını görüyoruz. İçinde yaşadığımız yüzyılın halk ozanını birebir dinlemenin mutluluğunu yaşıyoruz… Gecenin ilerleyen saatlerinde –soluklanmak- istiyor. Kısacık boyu ile lavaboya koşarak gidip geliyor.

Bir sigara yakıyor. Yetmiyor!  İkinci sigarasını yakarken Aşık ERDEMLİ’ye:  “Şu kıçı kırık sazımınan çalarsan beni sevindirirsin.” diyor. Aşık Erdemli (Sebahattin DÜLGER) ayağa kalkıyor. Neşet ERTAŞ’ın elinden sazı saygı ile alıyor. Öpüyor. Otururken masaya selam veriyor. Sazın tellerine usulca dokunmaya başlıyor. Aşık Erdemli, idolü olan Neşet ERTAŞ’ a hayranlıkla bakıyor. Pürdikkat Aşık ERDEMLİ’yi dinliyoruz:

Kendini ararsan gönlünde ara
Dünyayı besleyen damlasın Neşet.
Muhabbet sevdadır, sevende yara
Dünyayı besleyen damlasın Neşet.

Pir Sultan Abdal’ın yolu sendedir
Muharrem Ertaş’ın halı sendedir
Sevdanın gönülün dili sendedir
Dünyayı besleyen damlasın Neşet.

Ataş yüreğini dağladığında
Toprağı semaya bağladığında
Sevda bulutuyla ağladığında
Dünyayı besleyen damlasın Neşet.

Gönül çalkalandı geldik göz göze
Mızrapla tel ile başladın söze
Samsun’a gelişin nimettir bize
Deryayı besleyen damlasın Neşet.

Aşık Erdemliyim telin olayım
Gönüllere akan yolun olayım
İzin verir isen dalın olayım
Dünyayı besleyen damlasın Neşet.

Yerelden ulusallığa giden Aşık Erdem’liyi hep beraber alkışlıyoruz… Neşet Ertaş kendisini tebrik ediyor.  “Bir damla bile olamadık Erdemlim” diyor. Aşık Erdemli sazı tekrar öperek Neşet Ertaş’a uzatırken “Estağfurullah efendim sürç-i lisan ettimse af fola” diyor. Ülkemizin yetiştirdiği İki değerli halk ozanı ayakta kucaklaşıyor. Alkışlıyoruz...
 (…)

Eserleriyle dilden dile, gönülden gönüle yaşayan ve yaşayacak olan Neşet ERTAŞ ustayı saygı ile anıyorum…. Halkımızın ve Halk Edebiyatının başı sağolsun. Sizin de Aşık Erdemli usta. Sizin de. -Başınız sağolsun. Başımız sağolsun.

06.10.2012
/Ersin ERGE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder