23 Ekim 2012 Salı

II. Uluslararası Canik Sempozyumu ve Tarihçilerimiz

19-21 Ekim 2012 tarihleri arasında Canik Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilmiş bulunan “Tarih Boyunca Karadeniz Ticareti ve Canik (Samsun)“ konulu sempozyumda tarihçilerimizi dinledik. Sempozyum, Karadeniz’le ilgili fevkalade bir tarih ziyafeti niteliğinde idi! Ancak dinlediklerimiz ,”Tarih Hüccetüllahları değildi.” Dinlediğimiz tarihçilerimizle ilgili değerlendirmelerimizi şahıslar üzerinden yapmayacağız. Genel bir değerlendirme yaparak bazı açmazlara işaret etmek istiyoruz.

Her şeyden önce tarihi olayları günümüze taşıdığımız oranda tarihin anlam kazandığını biliyoruz.  Her tarihi olayın, günümüze taşıdığı bir mesajı vardır. Aksi halde tarihi olaylar geçmişe ait masal olmaktan öteye bir anlam ifade etmez. Sempozyumda Karadeniz ve Canik (Samsun) ile ilgili tarihi verilerin bazı konuşmacılar tarafından günümüze taşınamaması ya da taşınmaması bir eksiklikti. Sempozyumda sunulan her bildirinin Canik’in (Samsun’a) günümüz ticareti ile ilişkilendirilmesi bir zaruretti.

Herkes bilir ki, tarih boyunca özelde Canik'te (Samsun)  genelde ise Karadeniz havzasında cereyan edenler günümüzde de cereyan etmektedir. Dün olduğu gibi bugün de Karadeniz’in karşı yakasına yönelik ihracatın kapısı Samsun’dur. İlkbahar ve yaz aylarında Mersin’in ve Adana’nın ürünleri Samsun’dan Rusya ve Ukrayna’ya gönderilmektedir. Sempozyumda sunulan bildirilerin güncellenmiş verilerle desteklenmesinin zaruretine inanıyoruz.

Bazıları bu zaruretin gereğini yerine getirirken bazıları da getirmemiştir. Tarihin herhangi bir döneminde meydana gelmiş bir olayı güncelleştirmeden” salt bir olay olarak” aktarmanın amaca aykırı olduğunu düşünüyoruz. Canik Sempozyumu’nda bir kez daha gördük ki,  geçmişimizi bu güne taşımada tarihçilerimize büyük görevler düşmektedir.

Tarihimizi bugüne taşıyamayanların da derslerine biraz daha çalışmalarının gereğine inanıyoruz. Ayrıca tarihçilerimiz, “kendileri çalıp, kendileri oynamak” istemiyorlarsa; halkımızla bütünleşmeyi bilmelidirler. Milletimize pratik yararı olmayan tarihin dolapta saklı ilaçtan farkının olmadığını bilmeliyiz.  “Faydasız ilimden Allah’a sığınıldığı” gibi “faydasız tarihten de tarihçiden de Allah’a sığınırız” diyoruz. Bunun için de “Sempozyuma dâhil olmayandan soru almayacak” kişilere tavsiyem, bir daha böyle yerlere gitmemeleridir. Evde ve fakültede duvarlara, buluyorlarsa öğrencilerine anlatsınlar lütfen… Selam ve Sevgi ile……

23.10.2012
/Mustafa GENÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder