10 Ekim 2012 Çarşamba

Ah Müftü Bey Ahh!...

Diyanet İşleri Başkanı bizim müftüye, “Bunu düşünmek abesle iştigaldir” diyor. Bizim müftünün basın çalışanlarının sorusuna karşılık yanıtladığını iddia ettiği konudan bahsediyorum. Müftümüz ne demiş:
“Aileler çocuklarına Kur'an’dan isim koymak isterken ismin anlamına çok dikkat etmeliler.” Çünkü bizim müftü; anlamları bilinmeden isim verildiğini söylüyor. Haklı da. Sonra isim örnekleriyle devam ediyor… Orada baltayı taşa vuruyor.

Sametler, Aleynalar, Kezbanlar, Bekirler, Rumeysalar, Hüreyreler, Kayralar, Resuller, Laralar, İlaydalar,Jülideler, Alaralar  isyanda… Ailelerde infial yaşanıyor. Sözlüklere sarılanlar, bayılanlar, ayılanlar… Diyanet İşleri Başkanı da yazının ilk cümlesindeki ifadesiyle bizim müftüyü uyarıyor. Hoş, üç beş ay öncesine bakılırsa “İftardan sonra sigara içmenin içki içmekle aynı olduğunu, 40'lı yıllarda Kur'an’ın yasaklandığını” söylediğinde; ilk o zaman “müftü bey neyle ilgileniyor” diye düşünmüştüm.
Meğerse bizim müftü “abesle iştigal” ediyormuş. En azından bunu anladık.

Bizim müftünün açıklamaları bir yana, son zamanlarda bazı bürokratların açıklamalarına dikkatinizi çekmek isterim. Bu bağlamda daha dün Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün açıklamaları oldukça çarpıcı nitelikte. “Dağda ölen teröriste ağlamayan insan değildir.” Bu ifade, sanırım çoğunluk tarafından yadırgandı. Çünkü ilk kez emniyet teşkilatının üst düzey bir bürokratından, alışmadığımız nitelikte bir açıklamaya şahit olduk. İktidardan ise bu açıklamaya “içeriğini müdürün şahsına atfetmek suretiyle”   “temkinli” ama “açık” bir destek geldi.

Bir bürokrat çıkıp da Türkiye’nin en hassas gündemiyle ilgili böyle açıklamalar yapabiliyorsa, buna  “kendi vicdanında gelişen bir duruş” diyebilmek saflık olur. En azından bugünkü Türkiye’de bunun değişmediğine kesinlikle eminim. Bu olsa olsa siyasi iktidarın daha öncesinde de olduğu üzere, toplumda hassasiyet gösteren konulardaki birtakım kararlarını, kendisini ortaya koyup riske etmeden, bürokrasi aracılığıyla kamuoyuna ulaştırması hadiselerinden biridir. Yoksa Emniyet Müdürü kendi başına çıkacak, konuşacak; o biraz zor. Peki, buna destek veren bir iktidarın  “Yolda karşılaştıkları teröristlere sarılanları hainlikle suçlaması” bir çelişki değil midir?  

Son otuz yılda yaşanan acıları bir kenara atıp, birarada yaşayabilmenin yolunu açmak adına insani duygularımızı sınamaya başlayacaksak eğer sormak gerek: Ölenin arkasından ağlamak mı? Yoksa dirisine sarılmak mı daha insanidir? Çelişkilerin olduğu bir yoldan doğru yere varabilmek mümkün değildir.

/Dr. Murat ERKAN
10.10.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder