15 Eylül 2012 Cumartesi

Kıyı Dergisinde Bir Mektup

Sevgili Metin,
Bu mektubu Canik dağlarına yaslanmış bir vaziyette yazıyorum. Öncelikle 25. sanat yılını kutluyorum. Bu anlamlı gün için sana bir gün (özel bir gün) düzenleyemediğim için kahırlanıyorum. Oysa şu sonbahar ayında eserlerini şehrin göbeğine dizerek sana plaket vermek vardı ya biliyorum, sen bunu da istemezsin. Buna zaman ayırmayın “okuyun, okuyun” dersin. 60 milyonluk ülkede bir gazete bir milyon satmazken cahilliğimizde şımarmamamızı istemezsin. Öğretmenlik bilincinle önümüze aydınlıklar çizersin. (Hep öyle ol)

Bu mektubu hiçbir karalama yapmadan içimden geldiği gibi sana yazmak istiyorum. Aklıma ne gelirse!.. Öylesine… Cümlelerim bozuksa, dil bilgisi kuralları isyanlardaysa kusura bakma. Bağışla. Ama affetme! (Bana affetmemeyi öğrettiler.)

Sevgili Metin, sonbahar ayında Canik dağları solmaya yüz tutmuş. Canlı olan kır menekşeleri ve yanımda duran Kuzeysu dergisinin ekim sayısı, kapağında resmin… Sakallı. Bakışların içli ve ebruli, biraz da derinden. Buğulu yanları yok değil. Acılardan geçtiğin belli. (Acıları bal eyleyelim olur mu?) Resmine bakıyorum. Resminin altında Metin Kökten yazılı. Başka hiçbir şey yazmıyor. Resmin altında Metin Kökten’in 25.sanat yılı diye yazsa iyi olurdu. Ama yazılmadığı da iyi olmuş. Okuyucu sorsun kendi kendine. Cevaplar bulsun, üretsin. Yaratıcılığın eşiğinde düşünce jimnastikleri gelişsin.

 Sevgili Metin, her ayın ilk haftasında posta kutusundan Kuzeysu dergisini alıp okudukça bilincimdeki boşlukların dolduğunu hissediyorum. Niye yazmıyorsun? Eşinizin yazılarını okuyorum. İnce, duyarlı, zarif, anlamlı; kendini yoklayıp topluma bakarak, bakmakla kalmayıp kendini görerek. Tıpkı ufuktaki ışığı görüp de ileriye gitmek isteyen ve giden eserlerin gibi. (Sana mı çekmiş ne? Eh yabancı da sayılmaz)!

Sevgili Metin, geçen gün üniversite kütüphanesinde Server Tanilli’yi okurken karşı masada oturan genç bir kız “On Mermi” adlı öykü kitabını okuyordu. Onu bir süre seyrettim. Hanım hanımcık, bacak bacak üstüne atmış; öykülerini okuyordu. Eminim şiirlerini, romanlarını, tiyatro eserini de okuyacaktır… (Bilgi güçtür dedim ona!)Sonra seni düşündüm. İnancını ve dürüstlüğünü vicdanının çöp tenekesine fırlatıp atmadan eser üreten bir adam dedim kendi kendime… Sonra kendime kızdım. İş yok bizde bee, dedim. Karşımda okuyan bayanın bacaklarına baktım, istemeden. Sonra ayıp olur diye geri döndüm. Bu sefer de karalar giymiş elleri bile eldivenli bir bayanla karşılaştım. Çıktım kütüphaneden. Elimde Kuzeysu dergisi… Kuzeysu dergisinde yazın ürünleri güzel. Hele Ersin Erge diye bir arkadaşım var…Her ay yazılarını okuyorum.(…)

Değerli Metin Bey Hocam, Canik dağlarına yaslanmış bir durumda sana yazdığım bu mektubun sonuna geliyorum. Her şey gönlünüzce olsun diyorum. Ve 25. sanat yılınızı kutluyorum… Şu an bir kır menekşesini usulca koparıp Kuzeysu dergisinin kapağındaki resminin üzerine bırakıyorum.(…)
  ***

Yazan: Ersin KUZEY, Aralık 1993 Kuzeysu Dergisi, Sayı:44
Kıyı Dergisi Mart-Nisan 2012,Sayı: 276 Ersin Kuzey “Metin Kökten’in 25.Sanat Yılı Nedeniyle Mektup” Sayfa: 39
                         ***

Kıyı dergisi bu mektubu bir kez daha yayınlamış. Bu mektupla beraber, başka yazarların yazılarına da yer vermiş. Okuyorum…  Müthiş bir nostalji yaşıyorum. 72 Sayfalık KIYI dergisi tastamam 16 sayfasını KUZEYSU dergisine ayırmış. Ciddi bir kültür - sanat dergisine yakışanı yapmış. Başta Celal KARACA olmak üzere, Ahmet ÖZER, İhsan ÜREN, Hasan KIYAFET, Refik BASKIN, Nazım MUTLU, Sevda Müjgan YÜKSEL, Ersin ERGE, Metin KÖKTEN ve Ersin KUZEY’ in Kuzeysu Dergisi ve kurucusu Metin KÖKTEN ile ilgili yazın ürünlerine göz gezdiriyorum…

Bu ulvi üretimlerinden dolayı Kıyı dergisine emeği geçen herkesi kutluyorum… Bir kez daha Şair-Yazar Metin KÖKTEN’i ölümünün 15.yılında saygıyla anıyorum. Ve itiraf ediyorum! Ersin KUZEY’ in kim olduğunu, Şair-Yazar Metin KÖKTEN hiç öğrenemedi. Çok sordu! Söylemedim! Mezarı başında söyledim! Şimdi siz de sormayın?  “Kim” diye? Söylemem.

15.09.2012
/Ersin ERGE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder