Clarence K. Streıt, Milli Mücadele yıllarında
Ankara’ya ilk gelenlerden ve cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal
Atatürk’le ilk röportajı yapan ABD’li bir gazeteci. Ankara yolculuğuna 1921’in
ocak ayında Samsun’dan başlar. Kimi yerde üstü açık bir otomobil, kimi yerde
bir yaylı ve artık Ankara’ya iyice yaklaştığında da trenle geçen maceralı bir
yolculuktan sonra Milli Mücadele’nin başkentine ulaşır. İlginç anıları,
üzerinde durulması gereken tespitleri ve sürpriz öngörüleri vardır. Anıları
yıllar sonra bir başka ABD’li akademisyen tarafından kitaplaştırılmış ve
2011’de Bahçeşehir Üniversitesi tarafından ‘Bilinmeyen Türkler’ adıyla Türkçe
olarak bastırılmış.
Clarence K. Streit Ankara yolculuğuna Samsun’dan
başlar. Burada tanıdığı Müslüman Türk bir aileden bahseder. Yaşlı ve hasta bir
anne, on iki yaşlarında bir küçük kız, on dokuz yaşlarındaki ablası ve onun
nişanlısı ‘milliyetçi orduda subay’ olan Münir Kamil. Ablasının ve annesinin
adı da fotoğrafı da yok ama Saadet’in hem halı tezgahının başında yalnız hem de
evlerinin önünde eniştesi Münir Kamil’le birlikte çekilmiş iki fotoğrafı var.
Yazarın ifadesiyle ‘orta sınıf ve muhafazakar’ bir aile Saadet’in ailesi;
ablası Streıt’le Fransızca konuşuyor, annesi Streıt’e ‘Sizce onların dedikleri
kadar vahşi miyiz?’ diye soruyor. ‘Böyle bir durumun söz konusu olmadığı’
cevabını alınca da ‘Öyleyse umarım okurlarınıza bazı insanların dediği gibi
öyle insanlık dışı canavarlar olmadığımızı anlatırsınız’ diyor. Milli
Mücadele’yi kazanmamızın temelinde Türk kadının hasta yatağında bile kendisini
gösteren bu milli hassasiyetinin payı çok büyüktür.
Streıt’ın ayak bastığı günlerde Samsun’da bulunan
Amerikalılar, ‘Türklerin Rumlara gösterdikleri müsamahaya(hoşgörü) çok
şaşırırlar.’ Zira ‘ çoktan bölgenin efendisi olduklarını düşünüp Türklere
amirane bir şekilde davranmaya başlarlar. Şehre neredeyse hakim bir yerde
bulunan büyük Rum kilisesini dahi Yunan milli renkleri mavi ve beyaza
boyamışlardı.’ Amerikalılara göre ‘Pontus ajitasyonlarının çoğunluğu Rum
papazların çabalarından kaynaklanıyor’ buna rağmen ‘rahip Samsun’un en iyi
evlerinden birinde oturmaya devam ediyor, kilisesi hala açık olup provokatif
renklerini Türklerin gözüne sokmaya devam ediyordu.’
Clarence K. Streıt anılarında Samsun’da üç, dört
aileden daha bahseder. Birinin ismini verir ama ne yazık ki diğerlerinin ismi
yoktur kitabında. İsmini verdiği o tarihteki ‘Reji Sigara Fabrikası’nın Türk
yöneticisi Ahmet Rüştü Beydir. İsmini vermediklerinden birisi ‘oğlu ABD’de
eğitim gören’ jandarma komutanı diğeri de ‘idealist, son derece zeki ve
farkındalığı yüksek’ diye tanımladığı bir Türk doktor. Doktoru anlatırken
‘Eğitimli Türklerin çoğu gibi Yunan savaşından sorumlu tuttuğu İngiltere’ye
karşı kızgındı ve yabancıların Türkleri barbar olarak görmesine gücenmekteydi’
diyor.
Streıt bu güceniklik konusunda Türklere hak verir
ve şunları yazar: ‘Türklerin bütün iyi özelliklerinin Batıda tamamen gözardı
edilmesi ve ülkelerinin koşullarını düzeltmek için verdikleri çabanın daha gelişmiş milletler
tarafından gözardı edilmekle kalmayıp üstüne bir de eleştirilmesi; kızgınlığımı
artırmaktadır.’
Streıt’e , ‘Bir milletin böyle peşin yargılanması
adaletsiz olduğu kadar aptalcadır.’ Ama ne yazık ki, Batı bu adaletsizliği ve
aptallığı Türke karşı asırlarca ısrarla ve inatla sürdürmektedir’ der.
Streıt’ın doksan yıl önce yaptığı tespit hala geçerlidir ve galiba doksan yıl
sonra da geçerli olacaktır.
Ben şimdi bu insanları, Saadet’i, ablasını, millici
subay Münir Fehmi’yi, Ahmet Rüştü’yü, oğlu ABD’de okuyan jandarma komutanı ve
adı verilmeyen o idealist doktoru merak ediyorum. Onlardan geriye kimler ve
hangi hatıralar kaldı? ABD’li bir gazetecinin izinden giderek onların gerçek
hikayelerine ulaşmak yerel tarih açısından önemli olsa gerek. Jandarma komutanı
ve Münir Fehmi’ye Genelkurmay’ın, Ahmet Rüştü’ye ise Reji’nin arşivinden
ulaşmak mümkün. Zor olan ismi bile verilmeyen o idealist doktor ve o sevimli
genç kız Saadet’e ulaşmak. Yerel Tarih Grubu’nun aktif üyelerinden Sevgili Emin
Kırbıyık da konunun üzerinde. Umarım bir sonuca ulaşılır. Ben Streıt’in
anılarından alıntılara devam edeceğim.
15.01.2013
/Osman KARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder