11 Eylül 2011 Pazar

Kiliseler Konusunda Makulü Bulmalıyız...

Tekkeköy ilçesindeki kiliselerin restorasyonu konusunda "herkes eteğindeki taşları döktüğüne göre bundan sonra kararı alanlar, eleştirileri dikkate alarak bir durum değerlendirmesi yapar" zannediyorduk.

Hiç lüzumu yokken gerilen ortamın sakinleşmesinden sonra eleştiriler dikkate alınır; herkesin kabul edebileceği bir formülle sorun çözülür diye bekliyorduk.Bu beklenti içinde, "Tekkeköy'deki kiliseler halk eğitim merkezi olsun" başlıklı yazımız ile projeyi ortaya atan CHP'li başkan Hayati TEKİN ve ona destek veren Ak Partili meclis üyelerini, "eyyamcı davranmadıkları için" kutladıktan sonra revervlerimizi sıralamıştık.Özetle demiştik ki, kiliseler restore edilsin ama eğitim ve sosyal hayat için kullanılsın. Asla bir zamanlar bu bölgede başka unsurların yaşadığını çağrıştıracak bir işlev kazandırılmasın. (Mesela mübadele müzesi yapmak gibi.)

Buna gerekçe olarak da, bizim için milli mücadele hareketinin ilkadımı olan 19 Mayıs tarihinin Yunanlılarca "sözde Pontus Soykırım Anma Günü" olarak kabul edilmesini göstermiştik. Kısaca demek istemiştik ki, bizim iyi niyetimiz, yarın kötüye kullanılabilir. Samsun'daki 19 Mayıs Kutlamaları, günün birinde fanatik Ortodokslarca provake edilebilir; lütfen bu meseleyi politize etmeyin, aklı selim bir değerlendirme yaptıktan sonra "hem çağdaş, hem de akılcı" bir çözüm üretin.
 
 Lakin geçen hafta içinde İl Genel Meclisimizden gelen ve ne yazık ki eleştirileri dinlemek yerine "dediğim dedik, çaldığım düdük" anlamındaki çıkış, beklentilerimizi boşa çıkardı. Açıkçası "kiliseleri restore etme" konusunda gerçekten "çağdaş" davranan yerel siyasetçilerimiz, ne yazık ki sıra sivil toplum örgütleri ve gazetecilerden gelen eleştirilere tahammül etmeye gelince sınıfta kaldılar.

 Bunları dile getirirken, "kiliselerin restorasyonuna külliyen karşı yazılar kaleme alan" üstadım Osman KARA ve onunla yakın görüşler dile getiren Türk Ocağı'nın saygın başkanı Prof. Dr. Tuncer ÇAĞLAYAN'la tam olarak aynı görüşleri paylaşmadığımı bir kez daha ifade etmek isterim.

Neticede bir tarihi eser olan bu kiliselerin oldukları yerde çökmelerini beklemenin kimseye yarar getirmeyeceğini düşünüyorum. Tıpkı Yunanlılar'ın bizim tarihi camiilerimizi "modern sanat galerisi, restoran, sinema salonu, kültür merkezi, alışveriş amaçlı mağaza" vs. olarak değerlendirmeleri gibi bizim de onlardan kalan kiliseleri kendi halkımızın ihtiyaçlarını karşılamak üzere değişik amaçlı tesisler haline getirmemiz gerektiğini savunuyorum.


ÇİNİKLİLER KİLİSENİN DÜĞÜN SALONU OLMASINI İSTİYOR

Tekkeköy'deki kiliseler konusunda, duyduğum en aklı başında öneri Aşağıçinikli bir vatandaştan geldi. Kendisinden izin almadığım için ismini vermeyi uygun bulmadığım bu vatandaş, beldedeki Ak Kilise'nin yıkıntılarından yararlanarak bir düğün salonu yapılmasını teklif ediyor. Gerekçesi ise mükemmel: Son yıllarda Aşağıçinik'te düğün magandalarının silah kullanmaları nedeniyle çok sayıda acı olay yaşandı. Eğer beldede bir düğün salonu açılırsa düğün magandalığının önüne büyük ölçüde geçilmiş olur. Ben bu fikri çok tuttum, bence il özel meclisi üyeleri ve Tekkeköy Belediyesi, tümüyle siyaset üstü bu pratik çözümü uygulamaya karar verirse onarıma karşı çıkan çevreler de bunu makul karşılar... Ne dersiniz?


ANTYERİ'NDEKİ KİLİSE, MÜSLÜMAN MEZARLIĞININ ORTASINDA...

Benim merak ettiğim bir konu da Antyeri'deki kilisenin onarıldıktan sonra ne işe yarayacağı... Çünkü bu kilise kalıntısı, bugün Müslüman Mezarlığının içinde kalmış. Yerleşim merkezlerine de bir hayli uzak...

Düşünsenize, bu kilise diyelim onarıldı. Kültür merkezi desen olmaz, halk eğitim merkezi desen olmaz, müze desen olmaz... Turist geldi diyelim, kılık kıyafeti Müslüman mezarlığına uygun olmayan yabancılar ayrı dert...

Eskiden bu kilise kalıntısı, Antyeri köylüleri tarafından mescit olarak kullanılırmış. Şimdi oraya gelecek Ortodoks turistlerin kendi inançlarına göre dua etmeleri bilmiyorum ne kadar hoş olur? 

Antyeri'ndeki kalıntıların makul bir onarımdan sonra yeniden mezarlığa gelenlerin namazlarını kılabilecekleri sadece bir Müslüman mescidine dönüştürülmesi düşünülmeli belki de.Kendisi de Antyeri köyünden olan İl genel meclisi üyesi değerli kardeşim Özkan Karakaya çok sağlıklı düşünebilen, kaliteli bir arkadaşımızdır. Çıkabilecek sorunları tahmin ediyordur herhalde. Bu meselenin çözümünde anahtar rol oynayabilir diye düşünüyorum.


ALTINKAYA KİLİSESİ, HALK EĞİTİM MERKEZİ OLABİLİR...

Eski adı Kelkaya olan Altınkaya'daki kilise, gerçekten özgün bir mimariye sahiptir. Köyün hemen yanı başında olan bu kilise kalıntısı, eğer Samsun'un merkezinde olsaydı harika bir sanat galerisi olabilirdi. Lakin ana yoldan birkaç kilometre mesafede, bir hayli yüksek bir noktadaki bu binaya restorasyondan sonra köyde oturanlar dışında kimsenin pek uğrayacağını sanmıyorum.

Gazetelerde, Tekkeköy Belediye Başkanı  Hayati TEKİN'in gönlünden burasını bir mübadele müzesi yapmak geçtiğini okuduk. Sayın Başkanın iyi niyetinden kimsenin şüphesi olmasın; ama bu konuyu bir daha düşünse iyi olacak...

Zira gözden uzak bir kilise kalıntısını "mübadele müzesi" yapmanın pek bir anlamı olmayacağı gibi, buraya gelecek Yunanlı turistlerin istedikleri taktirde mübadele müzesinde ayin yapmalarına hiçbir şekilde mani olunamaz. Bizimkilerin Yunanistan'dan getirdikleri anıların yanı başında ibadet eden Rum turistlerin yaratacağı garabeti herhalde tahmin edersiniz...

Altınkaya Kilisesinin basit bir onarımdan sonra Milli Eğitim ile ortaklaşa faaliyet gösteren bir halk eğitim merkezi olarak Altınkaya halkına hizmet etmesi, en akla yatkın çözümmüş gibi geliyor bana.


Herkesin Üzerinde Düşünmesi Gereken Bir İhtimal...

Projeyi destekleyen Tekkeköy Belediyesi ve İl Genel Meclisindeki Ak Parti Gurubunun saygıdeğer üyeleri... Projeye karşı çıkan siyasi partiler ve sivil inisiyatif... Kamu tarafında yer alan karar vericiler, sayın valimiz ve üst düzey bürokratlar...

Bundan üç – dört sene sonra, bir on dokuz mayıs günü, biz Atatürk'ün Kurtuluş Savaşını başlatmasının yıldönümünü kutlarken...

Arkasına uluslararası lobilerin desteğini almış Ortodoks Kilisesi'nin organize ettiği birkaç yüz kişi, Rusya'dan, Yunanistan'dan, Gürcistan'dan kalkıp Çarşamba havalimanında arz-ı endam ederse...

Dosdoğru Altınkaya Kilisesine gidip orada uluslararası medyanın gözü önünde, "Pontus soykırımında ölen Ortodoksların anısına" bir ayin düzenlemeye kalkarsa...Sahi o zaman ne yapacağız? "Boşveeer, biz Ondokuzmayıs Atatürk'ü anma, gençlik ve spor bayramımızı kutlayalım, onlar da Pontus soykırım gününü ansınlar... Bize ne" mi diyeceğiz?

11.09.2011
/Mümin BOZKURT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder