22 Eylül 2011 Perşembe

Geçmişe Sövmenin Çekilmez Köpekliği!

Mehmet Akif Ersoy Safahat’ta “Zülmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem/ Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem” der. Ne yazık ki hem ülkemizde hem de kentimizde gelenin keyfi için geçmişe sövmenin dayanılmaz köpekliği giderek yaygınlaşıyor. Hem de gelenin isteği ve hatta haberi olmamasına rağmen. Başkaca bir meziyeti ve marifeti olmadığı için efendisine sadakatini geçmişe sövmekle ispat edeceğini ve böylelikle de “yalını artıracağını” sanan bazı “köpek ruhlular” yerli yersiz geçmişe saldırıyorlar.

Bugünü övmenin yolu geçmişe sövmekten değil dürüst olmaktan geçer. Bugünün hakkını vermek başka bir şeydir bugünü yücelteceğim diye geçmişe saldırmak çok başka bir şeydir. Birisi ne kadar adamlıksa öbürüsü o kadar nadanlıktır. Geleceği anlamak ve hele de anlatmak çok daha büyük birikimleri ve erdemleri gerektirir.

Gelenekten beslenmeyen ve sağlam bir geçmiş üzerine inşa edilmeyen her gelecek ilk katında çökmeye, ilk rüzgarda devrilmeye mahkumdur. Geçmişin hakkını vererek bugünü anlamak ve geleceği kurgulamak zorundayız.

Dün sabah üyeler olarak Samsun Kültür ve Sanat Platformu’nun Samsun’um 1 gemisindeki toplantısındaydık. Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz konuşurken ben bunları düşünüyordum. Zaman zaman acımasızca eleştirdiğim Sayın Yılmaz kentin geçmişindeki kültür ve sanat kalitesi/zenginliğini anlatırken “geçmişin inkarcısı bugünün şakşakçısı” olanlara ders niteliğinde sözler söyledi. Kelimesi kelimesine değil ama mealen “Samsunlu olarak gençliğimizde bölgenin en ileri kültür ve sanat kenti olmakla hep övündük. Üniversiteye gidince bu konudaki zenginliğimizi ve farkımızı çevremizdekilerle kıyaslayarak çok net gördük. Çok zengin ve seçkin bir kültür ve sanat hayatından geldiğimiz açıktı. Bu nedenle hep gurur duyardık.” dedi.

Bu kentin bugünü geçmişinin üzerinde yükseliyor. Yarını da bugününün üzerinde inşa edilecektir. “Bu kentte on yıl önce hiçbir şey yoktu” demek ya bu kentin on yıl öncesini bilmemektir ya da geçmişi inkar ve geleceğe sırt çevirmektir.

Bu kentte altmış yıl önce hipodrom, havaalanı ve tenis kortu olduğunu bilenler bilir. Bir 19 Mayıs Lisesi vardı kalitesiyle herkese örnek, şöhretiyle dillere destan. Ya Maarif Kolejine ne demeli? Sanat Okulu’ndan, Ticaret Lisesi’nden yetişen bunca başarılı “köylüleri!” nereye koymalı?

Bu kentin hafızasında hala elli yıl öncesinin fuar hatıraları vardır. Ne sevdalara yataklık, ne mutluluklara beşiklik etmiştir o fuar. Yapanlar nur içinde yatsın, yaşatamayanlar utansın. Oda Tiyatrosu’nu, Samsun Musiki Cemiyeti’ni unutmak ve hele de inkar etmek mümkün mü?

Bu kentin kehribar renginde tütünü ve kimimizin anası, kimimizin bacısı, kimimizin de kara sevdalısı “tütün kokulu kadınları/kızları” vardı. “Mecidiye”si vardı onlarla dolup boşalan, onlarla şenlenen ve bizlerin traş olmadan, kravat takmadan gezmeye çıkamadığımız. Teras Gazinosu, Kısmet Gazinosu ve Neco’su vardı, ülkenin en önemli sanatçılarının günler, haftalar ve hatta aylar boyu program yaptığı. Ne şık kadınlardı onlar Allah’ım, ne zariftiler ve ne ağır, ne beyefendi erkeklerdi onlara eşlik edenler. 

Hangi insaf dışı söz sahibi Belediye Evleri’nin eski halinin şimdikinden daha çirkin olduğunu söyleyebilir bu kentte? Ve hangi zevksiz 56’ların yeşiller arasına serpilmiş güzelliğini inkar edebilir?

Böyle köye can kurban!

Dünü geçmek insanoğlunun asli görevi yarının gerisinde kalmaksa kaderi ama düne sövmeden, bugüne yaltaklanmadan ve yarına teslim olmadan!

22.09.2011
/Osman KARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder