29 Eylül 2016 Perşembe

Samsun Ve Türkiye

Bir zamanlar Türkiye’nin ilk on kenti arasında yer alan ve yedincilik için rakipleriyle çekişen Samsun artık sosyo ekonomik kalkınmışlık sıralamasında otuz beşinciliğe kadar gerilemiş bulunuyor. Samsun’un bir ikisinin dışındaki tüm göstergeleri ne yazık ki Türkiye ortalamasının altında seyrediyor. Ve birçok dalda da her geçen yıl biraz daha geriye düşüyor.

Muhteşem bir coğrafyanın sunduğu akıl almaz bir potansiyelin merkezinde yer alan bu kentin her geçen gün gerilemesi hepimizin ortak sorumluluğudur. Türkiye’nin en bereketli iki ovasının sunduğu tarım ürünlerini sanayi ürününe çevirememek bir yana, mevcudu bile hem ülke içinde hem de ülke dışında yeterince pazarlayamıyoruz. Tarımımızın kaderi tabiatın keyfine biraz da kuzey komşumuzun insafına veya hiddetine kalmış gözüküyor.

Türkiye’nin deniz, kara, demir ve havayolu ağına sahip üç ilinden birisi olan Samsun’un Karadeniz’in en geniş, dolayısıyla büyümeye ve gelişmeye en müsait coğrafyasında sanayi trenini kaçırmak akıl alacak iş değil. Biz ne yazık ki bu akıl almaz işi başardık. Bakmayın siz siyasetçilerin ve kimi meslek odası yöneticilerinin “beş organize sanayimiz var” diye övünmelerine. Birinde henüz yapılan hiçbir şey yok, diğer dördü de hem ölçek olarak çok küçük hem de zamanında yapılan yanlış yer seçimleri ve yanlış tahsisler sonucu hala bile tam faaliyette değil. Toplam istihdam ise altı bini zar zor aşıyor.
Şimdi bunları yazdım diye birileri çok kızabilir, hatta beni “kent düşmanı” bile ilan edebilir. Ama bunlar bizim gerçeğimiz ve bu gerçekle yüzleşmemiz gerek. Bu tür ifadelerin “yatırımcıları kaçıracağı, yıldıracağı” söylemleri hiç de gerçekçi değil, suskunluğu sağlamak için uydurulmuş asılsız gerekçeler. Yatırımcı ne siyasetçi sözüyle gelir ne de gazeteci yazdı diye gelmekten vazgeçer. Onun kararını uzmanların tahlilleri belirler. Onun için bu tür gerekçelerle gerçeklerimizden kaçmanın mantığı yoktur.

Bu kentin kanaat önderleri ve kamuoyu yönlendiricilerinin yerel ve genel yönetim kademeleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, meslek kuruluşları ve sivil toplum önderlerinin katılımıyla yapılacak çok ciddi ve uzun soluklu bir çalışma ile imkânlarını ve ihtiyaçlarını dürüstçe belirleyeceği ve önceliklerini ortaklaşa kararlaştıracakları bir kurultaya ihtiyaç var. 3 Kasım seçimlerinden sonra başlayan ve ne yazık ki ikincisinde siyasetin hâkimiyetine giren ve üçüncüsünden sonra da bir daha toplanmayan “Kent Kurultayı” fikri yeniden canlandırılabilir.

Kaynaklarımız belli, merkezi planlamayı etkileme ve yönlendirme gücümüz sınırlı; böyle bir ortamda iktidarı ve muhalefetiyle, merkezi bürokrasi ve yerel yönetimleriyle ve sivil toplumuyla bir iki hayati konuda fikir ve güç birliği yaparsak netice alırız. Ama her birimiz bir başka hayali dillendirir ve o hayali de adam gibi takip etmezsek iller ve bölgelerarası yarışta her geçen gün biraz daha gerilere düşmemiz kaçınılmaz olur.

Samsun’un Karadeniz’deki diğer illerle yarıştırmak kadar büyük yanlış olmaz. Samsun’u Karadeniz’le birlikte ya da Karadeniz’i Samsunla birlikte ele almak zorundayız. Samsun Karadeniz filosunun amiral gemisidir ve tüm donanmanın kaderinden sorumludur.

Hedefimiz Ordu’yu, Giresun’u ya da Rize’yi yahut Amasya’yı, Tokat’ı geçmek olmamalı. Hedefimiz Artvin’den Bayburt’a, Gümüşhane’den Kastamonu’ya, kısacası Karadeniz coğrafyasını Antep’in Maraş’ı, Adıyaman’ı hatta Malatya’yı sırtlanması gibi sırtlanıp birlikte iller sıralamasının üst basamaklarına taşımak olmalıdır.

Bunu yapabiliriz. Bu coğrafyanın potansiyeli ve bu coğrafyadaki insanların kabiliyetleri bunu sağlar. Yeter ki, bir olalım, birlik olalım ve birlikte seçip birlikte isteyelim.

/Osman Kara
29 Eylül 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder