Tekkeköy'deki tarihi kiliselerin restore edileceği
haberi, çarşıyı biraz karıştırmışa benziyor. Meseleyi bilen de bilmeyen de topa
girince; mesele mecrasından çıktı, ucuz siyasi polemiklere malzeme edilmeye
başladı ne yazık ki... Naçizane, mübadele, Karadeniz'deki Rum kültürü ve
Yunanistan'dan gelen mübadillerin kültürleri hakkında çalışmaları bulunan
birisi olarak birkaç kelam da biz edelim:
BİR: Tarihi kiliseleri restore edip başka bir amaçla
sosyal hayata kazandırmak fikri doğrudur. Bu konuda bilhassa Kapadokya'daki
bazı kentlerde çok güzel örnekler vardır. Bu düşünceye öncülük eden Başkan
Hayati TEKİN'i eyyamcılık yapmayıp cesur davrandığı için kutlamak gerekir.
CHP'li başkanın önerisine karşı siyaset üstü duruş sergileyen AK Partili İl
Genel Meclisi üyelerine de ayrıca "bravo" diyorum.
İKİ: Ancak, kiliselerin restore edildikten sonra ne
amaçla kullanılacağı çok önemlidir. Bölgedeki Pontus – Rum geçmişine atıfta
bulunulacak bir tesis kurulması sakıncalıdır. Halk eğitim merkezi, kültür evi,
restoran, kafeterya, resim – heykel galerisi, kütüphane, sağlık ocağı olabilir.
Ama mesela mübadele müzesi olmaz! Yunanistan'daki Ortodoks Kilisesi'nin
organize ettiği bir kısım fanatik Pontusçunun buraya gelip korsan ibadet
yapmasının önüne nasıl geçeceğimizi düşünmek zorunda kalabiliriz çünkü...
(Zaten Alaçam'da bir mübadele müzesi açılış için Kültür Bakanı'nı beklerken
aynı şehirde ikinci bir mübadele müzesi kurmanın da bir anlamı yoktur. Türkiye'deki
üç mübadele müzesinden ikisinin Samsun'da olması da ayrı bir tuhaflık olur
zaten...)
ÜÇ: 19 Mayıs tarihi,
Türkiye'de Kurtuluş Savaşı'nın ilk adımının atıldığı gün olarak kutlanır. Buna
karşın Yunanlılar bu tarihi sözde Pontus soykırımı anma günü olarak kabul
ederler. Yarın öbür gün bir 19 Mayıs günü Samsun'da ayin provokasyonu ile
karşılaşırsak sakın şaşırmayın. Bu nedele bu kilise restorasyonu işini
olabildiğince "mübadele ve ibadet yeri" kavramlarının dışına çıkarmak
icap eder.
DÖRT: Benim naçizane önerim,
Altınkaya (Kelkaya), Aşağıçinik ve Karaperçin'deki kilise kalıntılarının halk
eğitim merkezi yapılmasıdır. Zira burada oturan mahalle sakinlerinin bu tür bir
merkeze ihtiyacı var. Antyeri'ndeki kilisenin durumu ise biraz farklı, burası
yerleşim alanına sapa kalıyor. Antyeri'ndeki kalıntıların restorasyondan sonra
"Tarım müzesi" olarak değerlendirilmesi düşünülebilir. Zaten
Tekkeköy'de birkaç sene sonra tarım tamamen bitecek gibi görünüyor.
Lozan
Anlaşmasının Karşılıklılık İlkesi
Bu konuda atladığımız bir husus da Lozan
Anlaşması... Restorasyon yapacağım diye Türkiye ve Yunanistan arasında
"karşılıklılık" ilkesini ortaya koyan Lozan Anlaşmasının ruhuna
aykırı hareket etmemek gerekir.
Misal, Batı
Trakya'daki Türk azınlığın hakları ile İstanbul Rumlarının hakları hep
karşılıklılık ilkesi ile değerlendirilir. Bu bizim milli politikamızdır.Bu
nedenle Tekkeköy'deki kiliselere karşılık karşı tarafta camilerin restorasyonu
zorlanmalıdır.
Tekkeköy'deki
Kiliseler Restore Edilirken Kavala'daki Camileri Unutacak Mıyız?
Ege ve Marmara'daki belediyelerimiz, Dışişleri
Bakanlığı ile ortak çalışarak Balkanlar'daki Türk eserlerini restore etmeye
çalışıyor...
Kosova, Bosna, Bulgaristan ve Makedonya'da pek çok
Türk – İslam eseri, bu sayede kurtarıldı.Oysa Yunanistan'da mübadele ile terk
ettiğimiz bölgelerdeki mimari kültürel varlığımıza hiç kimse el atmadı.Keşke
Samsun Büyükşehir Belediyesi, Tekkeköy Belediyesi, İl Özel İdaresi işbirliği
yapıp bu konuya bir el atsa.
Kavala
Belediye Başkanı Bir Fırsat Olabilir Mi?
Geçtiğimiz aylarda Selanik Belediye Başkanı
İstanbul'a geldiğinde Lozan Mübadilleri Vakfı ile biraraya gelip ortak projeler
konuştu. Selanik'teki Türk eserlerinin korunması doğrultusunda önemli adımlar atıldı böylece... Sözün gelişi
Selanik Belediyesi, kentteki en önemli Türk eserlerinden 'Bey Hamamı ve Yedi
Kule Zindanları'nı turizme ve sosyal hayata kazandırmaya karar verdi. Mesela
"Bey Hamamı" modern sanat galerisi olacak.
Öte yandan Kavala Belediye Başkanı da geçtiğimiz
günlerde Samsun'daydı. Eğer biraraya gelme olanağı olsaydı, Samsun Mübadele
Derneği tarafından kendisine Samsun ve Kavala'daki mimari kültürel mirasın
karşılıklı onarılması teklif edilebilirdi.
Doğrusu düşünmeden edemiyorum, adamcağıza Çarşamba
kasketi giydirip hayatında ilk defa çay içirmeye kalkacağımıza mübadillerin de
katıldığı bir Türk – Yunan barış gecesi yaşatsaydık daha iyi olmaz mıydı?
Mesela Tekkeköy'deki kiliseler ve Kavala'daki
camilerin karşılıklı olarak onarılması için ortak bir Avrupa Birliği Projesi
üretilip kaynak yaratamaz mıydık? Böylece Samsun'un öz kaynaklarını bu iş için
kullanmamış olurduk. Kimbilir, belki hala bu fırsat kaçmamıştır?
Sayın
Valimizden İstirhamımızdır
Tekkeköy'deki kiliselerin turizme ve sosyal hayata
kazandırılmasını isteyen Başkan Hayati TEKİN, iyi niyetlidir... Kiliselerin
onarıldıktan sonra başa bela olabileceğinden çekinenler de kötü niyetli
değildir. Peki bu konuda orta yol nasıl bulunacak?
Siyasetçiler ve karar alıcılar, lütfen bu konuda
yetkin bir sivil toplum örgütü olan Samsun Mübadele Derneği'ni bir defa
dinlemeyi düşünsünler ve son kararı Dışişleri Bakanlığı ile istişare ederek
versinler.Keşke Sayın Valimiz, bir toplantı yapıp ortak bir noktada
buluşulmasını sağlasa... Yoksa bu pilav daha çok su kaldırır.Son bir söz de bu
konuya "aşırı" gözlüklerle bakanlara... 1924'te mübadele ile
gidenlerin büyük çoğunluğu kiliselerinde Türkçe dua eden, mezar taşlarında bile
Türkçe kullanan, soyadları Türkçe olan Hristiyan Türklerdi... Gidenlerin
neredeyse hiçbirisi hiç Rumca bilmiyordu. Kendilerine "Karamanlı"
diyorlardı ve Kapadokya'daki Türk Ortodoks Kilisesi'ne bağlı idiler.
Üstelik, Çinik'teki Ak Kilise, mübadeleden sonra
karakol olmuş, ilkokul olmuş, postane olmuş, belediye binası olmuş; bundan
sonra restore edilip halk eğitim merkezi olsa Pontusçu Rumlar mı faydalanacak,
yoksa Çinikli Türkler mi? İnsaf yahu!
Ben milliyetçiliğin de bir kalitesi olması
gerektiğine iman ediyorum ve yanıldığımı da hiç sanmıyorum...
14.08.2011
/Mümin
BOZKURT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder