16 Mart 2015 Pazartesi

Mahkemelere Takılan Samsun

Sayın Yener Cabbar Cuma günü köşesinde, “Samsun Her Zaman Manşet Olur” Başlıklı yazısında, İlkadım Kenti Samsun’un Türkiye’de her zaman manşet olan ilklerini sıralamıştı.

Ben de, çok da övünülecek bir şey olmayan ve Samsun’a çok ilginç bir konuda ilk olma derecesi kazandıracak şu mahkemelik işleri bir hatırlatayım. Lütfen atladıklarımı da sizler ekleyiniz.

Bu mahkemelik konuların çok önemli bölümünün 2000 yılı sonrasında meydana gelmesi ise, bir rastlantı olmayıp yazımın sonunda altını çizeceğim bir tarzla ilgilidir.

MOBİL SANTRAL: Yıl 2001. Birçok ilin yöneticilerinin karşı çıkarak illerine sokmadığı kanser santrali olarak anılan “Mobil Santral”, Kent yöneticimiz tarafından Samsun’a davet edilmiş ve gizli saklı inşaat başlamıştı. Sivil Toplum Kuruluşları oluşturdukları “Çevre Birlikteliği” ile önce İdare Mahkemesinde yürütmeyi durdurma kararları aldırıyor, sonra da “Çevre Birlikteliği” Üyesi Baro Başkanlığı’nın çabaları ile Danıştay tarafından Mobil Santralın ruhsatı iptal ediliyordu.   
YABANCILAR PAZARI: Yıl 2006. Yabancılar Pazarı’nın şimdiki yerine kaydırılması ile ilgili projenin “Dolgu alanlarında yapılaşmayı yasaklayan” Yasaya aykırı olması ve “Kıyı Kenar Çizgisinin” dışında yapılaşmaya gidilmesi nedeniyle, Samsun Mimarlar Odası Şube Başkanlığınca taşındığı İdare Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

SİGARA FABRİKASI: Sigara Fabrikası’nın Ballıca’da yapılan yeni binasına taşınması sonrası bu tarihi yapı Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmişti. Bu binanın AVM yapılması kararından sonra Sigara Fabrikası’nın arkasında kalan boş alana ek bina yapılması projesi de İdare Mahkemesine taşınıyor ve Samsun İdare Mahkemesi tarafından bu düzenleme de iptal ediliyordu.

RAYLI SİSTEM: Samsun’da hiçbir kurumun yapılmasına itiraz etmediği halde son anda yapılan güzergâh değişikliği ve köprünün yeri nedeniyle, Raylı Sistem’de mahkemelik oluyor, ancak bu konuda ki itirazlar kamu yararı gözetilerek ret ediliyordu.    

KIYI KENAR ÇİZGİSİ: 2009 da Kıyı Kenar Çizgisinin Serbest Bölgeyi içerisine alacak şekilde değiştirilmek istenmesi de mahkemelik oluyordu. Mimarlar Odası’nın İdare Mahkemesi’nde açtığı davayı İdare Mahkemesi’nin, “Mimarlar Odası dava açamaz” Kararı vermesi üzerine, dava Danıştay’a taşınıyor ve Danıştay’ın “Açabilir” Kararı üzerine yeniden açılan dava ise hala devam etmektedir.

CANİK VİYADÜĞÜ: Kirazlık arkasından yapılması planlanan “Samsun Ordu Çevre Yolu” projesini de aksatacak bir başka proje gündeme alınıyor ve Canik’te yapılacak bir viyadük ile devamında Kirazlık yönünde yapılması planlanan katlı yol projesi de, “Nazım Planlarında” olmadığı ve “Gerekliliği için yeterince bilimsel ve teknik araştırma yapılmadığı” gerekçesi ile mahkemelik oluyordu. Başta Canik Belediye Başkanı’nın da itiraz ettiği bu proje de, Mimarlar Odası tarafından İdare Mahkeme’sin de açılan dava sonrası iptal ediyordu. Büyükşehir Belediyesi Meclisi acil toplantı yaparak katlı yol projesini Kent Nazım Planına işleyerek yapımını sürdürüyordu.

BÜYÜK OTEL: Büyük Otel’in yıkılarak yerine çok katlı bir bina yapılması projesi ise, “Dolgu Alanları ile ilgili Kanununa” aykırı olması ve “ Kıyı Kenar Çizgisini” İleri kaydıracağı için açılan dava sonrası İdare Mahkemesi projeyi iptal ediliyordu.

SHERATON OTEL: Samsun’a renk katacak beş yıldızlı Sheraton Otel inşaatı için DLH’ nın belli bir alanının kamu kullanımından çıkartılarak otel alanına dönüştürülmesi için “Ayrıcalıklı imar planı” yapılması, yer seçimi, kıyı kenar çizgisi dışına çıkması ve doğal yüksekliği aşan kat sayısı nedenleriyle yargıya taşınıyordu. Samsun İdare Mahkemesi “Yürütmeyi Durdurma Kararı” veriyor, Büyükşehir Belediyesi yeni bir plan tadilatı yaparak inşaatı ruhsatlandırıyor ve inşaatın devamını sağlıyordu. Yeniden açılan dava devam ederken inşaat sürüyor ve otel açılıyordu.

PROTOKOL CAMİSİ: Şu anda dahi belli saatlerde trafik sıkışıklığı yaşanan Atakum girişinde ki Tarım Meslek Lisesi’nin bulunduğu yere 15 bin kişilik Protokol Camisi yapılmak üzere okulun boşaltılması projesi, okul aile birliği ve Atakum Kent Konseyi ile Mimarlar Odası tarafından İdare Mahkemesine taşınıyordu. Sonuçta İdare Mahkemesi, okul Aile Birliği ile Atakum Kent Konseyi’nin açtığı davayı sonuçlandırıyor ve projeyi iptal ederek burasını tekrar okul alanı olarak tescil ediyordu.
KUMSAL VE DENİZ DOLGUSU: Atakum ile 19 Mayıs Kuş Cenneti arasında ki Türkiye’nin en güzel kumsalının ve denizin kayalarla doldurularak yol yapılmasına yönelik uygulamada, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan onaylı olmaması ve kıyı kanunu ve ilgili yönetmeliklerine uygun olmadığı” Gerekçesi ile Mimarlar Odası tarafından yargıya taşınıyordu. Açılan dava sonrası, İdare Mahkemesi bilirkişiye dahi gerek duymadan yürütmeyi durduruyordu. Uygulama başladıktan sonra Büyükşehir Belediyesi Meclisi, sahil şeridine ait Nazım imar Planı ile uygulama imar planlarını aynı anda onaylamış, buna da Mimarlar Odası 2. Bir dava açarak itiraz etmiş olup, dava devam etmektedir.
***

Neredeyse en önemli projelerin mahkemelik olması, bir kısmımın yargı tarafından iptal edilmesi, bir kısmının da proje ve imar değişiklikleri sonrası devam edebildiği, bir kısmının ise yargı sürecinin hala devam ediyor olması, çağdaş bir kent olma iddiasında ki bir kente yakışıyor mu?

“Bu sivil toplum kuruluşları da her şeye karışı çıkıyor” Diyerek savunma yapmak, kent yönetimine haklılık kazandırabilir mi?

Çağdaş demokrasilerde toplumun çıkarlarına sahip çıkmak, toplum adına ilgi alanlarında denetim yapma görevleri olan sivil toplum kuruluşları bu görevleri nedeniyle suçlanabilir mi?


İletişim Ve Uzlaşı Çok Şeyi Çözüyor.

Aynı kent yönetimin ilk döneminde Samsun adına çok önemli bir proje, sivil toplum kuruluşlarının desteği ile gerçekleştirilmişti.

Fuar’ın kapanması ile kentin önündeki dolgu sahası kaderine terkedilmiş ve uyuşturucu kullananların mekânı haline gelmişti. 1999 yılında Samsun’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na Sayın Yusuf Ziya Yılmaz seçilmiş, 2000 yılında da Valiliğe de Sayın Muammer Güler atanmıştı.

SAM-SEV’ in geçmiş dönemlerde de gündeme taşıyıp da ilgi gösterilmeyen Samsunluyu denizle buluşturma projesi, yeni kent yönetimine sunulmuştu. Başta Mimarlar Odası olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının da desteği alınarak başlatılan “Sahilimi İstiyorum” Kampanyasını Valinin desteğini de alan Büyükşehir Belediye Başkanımız Yusuf Ziya Yılmaz sahili temizliyor, demiryolu raylarını asgariye indiriyor ve deniz dolguları da yaparak Samsun’a çok güzel bir sahil kazandırıyordu.

Denizi doldurmak yasal değildi. Mimarlar Odası o zaman da vardı. Ama onlarda prensiplerine aykırı olduğu halde, uzlaşı sağlandığı için kent çıkarını gözeterek karşı çıkmamış ve hiçbir mahkemelik olay olmadan “Sahil yolu” Tamamlanmıştı.

O zaman ki kent yönetiminin, “Uzlaşmacı ve iletişime açık anlayış tarzının” Yerini, günümüz de “Ben yaptım oldu” Anlayışı aldığı için sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini almak gereksiz görülmeye başladı.

İşte bugünkü yargı süreçlerinin tek nedeni budur.

Büyükşehir Belediye Başkanı her konuda son kesin kararı verecek tek yetkili kişi olması nedeniyle, kent için önemli bir proje uygulamaya konulacağı zaman projenin konusuyla ilgisi olan sivil toplum kuruluşları ile görüşülse ve onların önerileri dikkate alınsa ne kaybedilir?

O zaman, Büyükşehir Belediye Başkanın inandırıcı bulmadığı önerileri dikkate almaması da yadırganamaz. Öyleyse bu zıtlaşma ortamını yaratmanın haklı bir gerekçesi olabilir mi? İşte bunu anlamakta sıkıntı çekiyorum.

Projelerin gecikmesinin ve kent dinamikleri ile gerginlik yaratmanın bu kente verdiği zararlara değer mi?

İletişim kurmak ve toplumun önerilerini paylaşarak uzlaşma ortamı sağlamak bu kadar mı zor?  Yazık. Gerçekten çok yazık.. 

/Sadi SUBAŞI
16.03.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder