5 Ocak 2011 Çarşamba

Yaşadığımız Şehir

Samsun her zaman söylüyorum; talihsiz bir şehir. Nereye gitsem kiminle konuşsam konu Samsun'a geldiğinde yine bu talihsiz tabloyu konuşmak zorunda kalıyoruz. Benim tanık olduğum dost sohbetlerinde Samsun işsizliğin dolayısıyla yoksulluğun kenti haline gelmiş, onu görüyorum. Belki günümüzde nereye giderseniz gidin benzer sorunlarla karşılaşırsınız. Bu, adeta küresel ekonominin tüm dünyaya serpiştirdiği bereketsizlik tohumlarının yeşermesinin sonucudur.

O yüzden bizim gibi ülkelerde işsizler artıyor, ücretler düşüyor ve daha zor şartlarda çalışmak zorunda kalıyoruz. Emeğin ve emekçinin tasfiye süreci tıkır tıkır işletiliyor.
Bırakın Türkiye'yi dünyanın neresine giderseniz gidin küresel ekonominin kölesi olan bütün ülkelerde tablo benzer verileri içerir. Doğduğum, büyüdüğüm güzel şehrim Samsun'da  tablo daha da vahim. Durumun vahametini artıran en önemli unsur ise Samsun'da yaşayanlarda çok yaygın olarak görülen umutsuzluk duygusudur.

Samsun yıllarca kendisini temsil eden siyasetçilerden kaynaklanan ve talihsiz şehir nitelendirmesinden artık umutsuzluk şehri noktasına gelmiştir. Bireylerin gelecekleriyle ilgili beklentilerinin azaldığı ya da bittiği noktada yani umutsuzlukta nasıl davranabilecekleriyle ilgili sanırım herkesin bir fikri vardır. Bu bağlamda son yılların Samsun analizlerine baktığımızda ticari ve adi suçlardaki artışın, intihar ve şiddetteki yaygınlaşmanın neden pik yaptığını anlamakta hiç zorlanmıyoruz.
            
Yukarıda saydığım toplumsal olgular sadece bir sınıfa mahsus sayılmamalıdır. Toplumun namusuyla çalışan genç yaşlı, kadın erkek, sanayici, iş adamı, esnaf, memur, işçi, öğrenci ve tabii ki işsiz sınıfının da bu olumsuz tablonun içine dâhil olduğunu görüyoruz. Zaman zaman işittiğim Samsun dışından gelenlerin sahil şeridindeki gezinmelerinin ardından "şehrin ne kadar geliştiğini güzelleştiğini söylemelerinin" mevcut tabloya olumlu bir katkı sunabileceğini hiç sanmıyorum.
            
Galiba buna söylenebilecek en güzel söz; "dışı sizi yakar içi de bizi." Bir şehir önce kendi içinde yaşayanları mutlu etmelidir.  Bir şehri mutlu etmenin yolu o şehri kendinden daha çok sevmekten geçer.

05.01.2011
/Dr Murat ERKAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder