7 Aralık 2006 Perşembe

Samsunspor Nasıl Kurtulur


Bakmayın siz, elindeki hamam tasını bir kenara bırakarak dışarı fırlayan ‘aklıevvel’ gibi “ evraka” diye bağırmadığıma… Bu benim fikrimin onunkinden aşağı kalır hiç bir yanı yoktur.  Bu tip insanlar; “ benim için küçük ama, insanlık için büyük bir adım..” diyerek buluşlarını güzel sözler ile süslemesini çok iyi biliyorlar sadece. Ben ise, kendi yazıp kendi okuyan “münzevi bir fikir işçisiyim” 


Konuya girmeden çok kısa olarak bana bu fikirde ilham kaynağı olan Ünlü Türk Büyüğümüz Kenan Evren’in katkılarına da değinmem gerekiyor. Hatırlar mısınız? Bilmiyorum; Ankaragücü küme düştüğünde, “Başkent’in takımı küme mi düşermiş” diyerek Ankaragücü’nü tekrar birinci lige alıvermişti. İşte olay budur. Hazır ortam ihtilal senaryolarına çok müsaitken, bu işi de araya sıkıştırıverelim olsun bitsin. Biz de kurtulalım, Samsunspor da kurtulsun, Samsun da… Hazırsanız başlıyorum;

Sabahın ilk saatlerinde henüz hava aydınlanmadan,  kışlasından şehre doğru intikal edecek olan dört ‘cemse’nin (CMC) iki tanesi kulüp binasının çevresindeki görev yerlerine doğru ilerleyişine devam ederken, diğer ikisi ise, şehir içinde ne kadar kulüp ile direkt ya da endirekt ilgili kişi varsa onları, hazırlanmalarına bile müsaade etmeden apar topar, pijamalarıyla dahi olsa toplama merkezine getirecekler. ( araya bir miktar hiç ilgisiz olanlar da sıkıştırılabilir, malum; yaşın yanında kuru da yanar.)

Toplanma merkezi kulübün idman sahası olabilir. Gelenler burada tek sıra halinde dizilecekler. Yaklaşık dört yüz, beş yüz metre civarında bir uzunluk elde edildiği takdirde toplama işi başarıya ulaşmış sayılacak. Bu beş yüz metrelik tek sıranın her beş-on metresine bir asker görevlendirilecek. Aynı zamanda kulübün etrafı da yeter kadar omuzlar dik, göğüsler önde, gözler ufukta ve çapraz tutuşta çakı gibi erler ile güvenlik altına alınmış olacak; Olası bir sızmayı veyahut firarı önlemek maksadıyla.

Tek sıra halinde bekleşen bu ilgili ilgisiz yetkilerin sabahın ayazında üşüyüp üşümediklerine, aç ya da açık olup olmadıklarına asla itibar edilmeyecek. Sırayı bozan ya da kendi aralarında konuşmaya yeltenenler görevli askerlerin dipçik darbeleriyle ikaz edilip hizaya getirilecekler.  Onların da tıpkı askerler gibi nizami olarak beklemeleri sağlanmış olacak.  Bekleme tabi ki Ümit edilenden daha fazla olacak.

Ve nihayet; yeşil çimlerin üzerindeki sis, günün ilk ışıkları ile birlikte yerini çiğ tanelerine bırakırken, soğuktan moraran ayakların ıslanmaya yüz tuttuğu bir an da beklenen an gelecek. Askerlerin “dikkat!” komutu ile birlikte başlar komutana dönecek. Sıra halindekilerin, göbeğinden sonra apoletlerinin normalden fazla parlatılmış olduklarının farkına varacakları komutan, ellerini arkasına bağlamış olarak içtima alanına gelecek. Tek sıra halindeki irili ufaklı kelli felli upuzun ilgili ve ilgisiz kişiler takımına şöyle göz attıktan sonra denetleme yapar gibi yanlarına gelecek. Hepsini şöyle bir inceledikten sonra hakim bir noktada durarak, mevcudu ezen bakışlarla bir kez daha süzecek.  Sonra acelesi varmış gibi başlayacak konuşmaya…  İşte o konuşma;

“ Buraya neden getirildiğinizin hiçbir önemi yok. Önemli olan bir tek şey var; o da artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı. Şimdi sizler, futbolcusundan, yöneticisine, masöründen, psikolog danışmanına kadar hepiniz bundan sonra benim gözetimim ve denetimim altında çalışmalarınıza devam edeceksiniz. Benim ise sizlerden istediğim bir tek şey var; O da, disiplindir. Disiplini bozacak en küçük bir olaya tahammülümün olmadığını zaman içinde çok yakinen anlayacaksınız. Bu takımı her türlü şaibeden, başarısızlıktan, tembellikten, isteksizlikten, cesaretsizlikten kurtaracak olan irade işte buradadır. Bu iradeye itaat etmeye mecbur olduğunuzu kısa zamanda kavrarsanız hem benim işim, hem de sizin ki daha da kolaylaşır.  Bu sıkıyönetimin süresi takımın birinci lige çıkması ile sınırlı değildir. Ben bu takımı şampiyon yapmak ile görevlendirildim. Hep beraber çalışacak ve başaracağız.

Her sabah saat beş buçukta kalkacaksınız. Sabah koşusuna her kes katılacak. Mıntıka temizliğinden sonra kahvaltı yapacaksınız. Kahvaltıdan sonra takım oyuncuları yedekler, sağlık görevlileri ve diğer teknik kadro ile birlikte çalışmalara başlayacaklar. Öğle molası bir saat. İstirahat ve yemekten sonra aynı tempo çalışmalara devam edeceksiniz. Akşam mesai altıda bitecek. Saat dokuza kadar serbestsiniz. Dokuzda herkes yatacak. Bu saatten sonra kimseyi ayakta görmeyeceğim. Anlaşıldı mı? (Evet, sesleri) Evet değil ‘ sağ ol’ diyeceksiniz. Anlaşıldı mı? (sağ ol sesleri) Hiçbir konuda fikriniz sorulmayacak, hiçbir şey hakkında yorum yapmayacaksınız. Düşünmeyecek, çalışacaksınız. İndir parmağını! Burası okul değil. Soru sormak yasak."

07.12.2006
/Recep Yazgan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder