16 Aralık 2006 Cumartesi

Betonlaşan Samsun

Samsunluların yaşamına daha apartmanların girmediği bundan 45-50 yıl öncesinin güzel şehrini arar oldum. Bunu da her fırsatta yazdıklarımla ifade ettim okuyucularıma.

Çocukluk ve gençlik yıllarımızda Samsun'da apartman yok gibiydi. Bilinen tek apartman ise bugün hala ayakta duran parkın karşısındaki Kefeli Apartmanı'ydı. O da eski görkemli günlerini yitirmiş. İki yanında yükselen beton yığınlarının arasında sıkışıp kalmıştır. Aman, sakın bana dokunmayın dercesine...

Odunpazarı'ndaki Şişik Apartmanı ise Kefeli'den sonra yapılan Samsun’daki en yüksek ve gösterişli apartman idi. Bunun temelinin atıldığı günü dahi çok iyi hatırlıyorum. Belki de Samsun’un tek asansörlü binasıydı. İstanbul’dan gelen teknik elemanlar, Odunpazarı'ndaki kahvehanede zaman zaman otururlardı, çay içmek ve mola vermek için. Yapıldıktan sonra da ilk olarak mahallemizin çocuklarını bindirmişlerdi bu inip çıkan kabine. Bu benim de asansöre ilk binişimdi.

Apartmanın sahibi ise manifatura tüccarı olan Celal Şişik idi. 6 katlı binanın en üstüne çıktığında “Ha buradan paktuğumda havaalanını (eski) köreceğim” dediğini söylerdi o günkü dostları. Gerçekten de görünürdü eski havaalanı bu 6 katlı yapıdan.

1960 yılından itibaren Samsun'un o güzelim bahçeli 2-3 katlı evleri birer birer yıkılıp tarih olmaya başladı ekonomik sebeplerden dolayı. Yerlerine de koca koca beton yığınları dikildi devasa görünümlü..

O eski güzel evler artık çok az sayıda kaldı şehirde, onların da pek çoğu  kaderiyle başbaşa bırakıldılar sahipleri tarafından, yılkı atı misali..
   
Oturduğum apartmanın 6'ncı katından bakıyorum da şöyle etrafa, eskiden tarla olan Zeytinlik ve Toraman tepe civarında da hiç boş yer kalmamış, oralarda da yeni yeni beton yığınları yükselmiş o bakir topraklar üzerinde. Halbuki buralar bizim kuşağın bıldırcın avladığı en verimli tarlalarımızdı..

Yakın civarımıza bakıyorum dikkatlice, maalesef mahallemizde de 2 adet bina kalmış eskiyi anımsatan. Bunlardan biri Termeli Berk’lere ait çok geniş bahçeli ve artık kaderiyle başbaşa bırakılmış ümitsiz hasta misali, o da kendiliğinden yıkılacağı günü bekliyor.   

Hemen onun yanında ise bir zamanlar Mecidiye'nin en gözde tuhafiye mağazası sahibi olan Üç Kardeşler'e ait 3 katlı bina hala o eski günlerin tek temsilcisi olarak 'Ben buradayım' dercesine bütün ihtişamı ile karşımda bana bakıyor. İçinde oturan oğlu Dr. Necip Vildan Özüdoğru sayesinde konak görünümü ve bakımlı bahçesi, önündeki balkonuyla mahallemizin en güzel binası olarak gösteriyor kendini eski günleri hatırlasın meraklıları diye..   

Etrafımız hep 8-10 katlı apartmanlarla çevrilmiş, hele 100. Yıl Bulvarı ayrı bir rezalet görünüm sergiliyor bence. Bulvar kenarındaki beton yığınları şehrin içinde adeta bir Çin seddi oluşturmuş ve kenti ortadan ikiye ayırmış. Bu nedenle bu civarda ikamet edenler astımlı bir hasta gibi nefes alabilecek oksijen aramaktadırlar yaşamlarını sürdürebilmek için.

Yol  boyu hiç eksik olmayan gürültü, korna, acı fren sesleri insanların çilehanesi haline getirmiş curcuna misali bu övünç duyulan bulvarımızı..
    
Ben bunları devamlı izlemeye ve duymaya mahkum bir Samsunlu olarak o güzel görüntülü arnavut kaldırımlı taşlarla döşeli sokaklarda insanların rahatça yürüyebildikleri, kapkaçın, cinayetlerin, gaspların, kavgaların olmadığı, gece silah seslerinin duyulmadığı, saat 01.00'de, 02.00'de çöp kamyonlarının sessizliği bozan gümbürtülü çöp boşaltmalarda çıkardığı inanılmaz seslerin duyulmadığı bir şehirde yaşamak istiyorum.

Geçmiş yıllarda köylerden şehire gelenlerin atlarının taşlarda çıkardığı nal seslerini özlüyorum bu gürültülere karşılık.

Seyyar satıcıların sokak aralarında mallarını satarken ilginç seslenişlerini, arabam yanıyor diye simit ve tatlı maya satan vatandaşın sesini, nane şekercinin manili nane satışını, kış geceleri keten helva satarken kendine özgü seslenişini özlüyorum. Bütün bu koşturmaca ve sıkıntılı yaşamdan biraz uzaklaşmak için..

Şüphesiz ki bunlar artık mazide kaldı ama insan yine de o eski güzel günleri, herkesin birbirine saygılı olduğu beton yığınsız ve sakin şehri arıyor gayri ihtiyari. Ben daima o günlerin özlemiyle yaşıyorum bu kentte, kendimi avutmak için de olsa... Esenlikler dileğiyle..  

/Sefa ARALAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder