23 Mayıs 2011 Pazartesi

Temizlik İstiyoruz

16 Mayıs 2011 tarihli Milliyet Gazetesindeki Markalar&Trendler isimli köşesinde “Kasetlerden bıktık, temizlik istiyoruz” diyor Fatoş Karahasan. Başlığı görünce, birden sanki bam telime basılmış gibi, içim bir hoş oldu. Son günlerdeki haberlerde, seçimlerin nihai sonucuna etki etmesi için yapılan suçlama ve kaset icatları gibi gelişmelerin bir iç sıkıntısına, yerel bir parmak basma ihtiyacı masanın başına oturttu beni. Sanki bundan sonraki gelişmelere az da olsa bir faydası olabilir diye düşündüm. Belki de bir malihulyadır, boşuna kuruntudur.

   Hangi liderin toplantısını TV den izlemeye kalksam kameraların gösterdiği insan öbeklenmeleri, Allah Allah dedirtiyor bana. Her bir liderin peşinde, ister meydanlara taşınarak getirilmiş, isterse gönüllü katılım olsun bu kadar insan, nasıl oluyor da bayrak veya parti flaması sallıyor hatta şapka takarak meydanlarda enerji tüketiyorlar, anlayamıyorum. Evet,  insanların bir lidere saygı duymaları, coşku içinde söylenenlere karşılık vermeleri çok aykırı şeyler değil ama her gün aynı teranelerin tekrarlanarak bas bas bağırarak meydanlara koşuşturmak, işte buna inanamıyorum.

Yine diyor ki Karahasan “ Siyasi arena mevcut yapısıyla inovasyona izin vermiyor.” Yani değişim gerekiyor. Gerek devletin, gerekse özel sektörün bir revizyona ihtiyacı olduğu kesin. Hele devletin başında bulunup ta bizi yönetenlerle, buna muhalefet edenler, tebaalarını mutlu edecek hiçbir açıklama yapamıyorlar. Devamlı bir sürtüşme, devamlı didişme hâkim. Hatta ağızlara hiç de yakışmayan laflar edilebiliyor. Hem de bulundukları ilin spor kulübünü tanıtan ve yaftalayan, boyunlarına dolanan kaşkolların verdiği heyecanla; tehditkâr, ezici kırıcı bir sürü kelam edilebiliyor.

Hiçbir bilim adamının olabileceğine olur vermediği, bilimsel olarak kabul görmeyen çılgın projeleri açıklayabiliyorlar. Farklı farklı kurulacak şehir projelerinden söz edilebiliyor. Öteden beri sonu karanlık ve insanı ürküten türlü hayali açılımlar devlet adamlarının pek de normalmişçesine anlatım ve miting konusu olabiliyor.

Ve diyor ki Karahasan “Artık değişim gerekiyor”. Bence de. Bir Survivor heyecanı ve sürtüşmesi ile koca bir ulus oyalanmamalı. Çok büyük bütçeler ayrılarak programlanan seçimler, sıradanlaşan ve kişisel bir müsabaka havasına sokulmamalı. Pascal Nouma’nın mahallenin delisi rolündeki düşük şortlu Nihat’a olan kinini duyurmamalı TV ler artık. Birisini kayırıp, arka vereceksek bu kişi veya kişiler, Tevfik’leşerek sahiplenmemeli insanları.  Oylarıyla birilerine destek verecek olan seçmenler, bir bilinç, güven ve sevgi içinde arkalarında hiçbir endişe karamsarlığı duymadan teslim olmalılar yönetenlere.

Bu genel özlem, hem seçenlerin hem de ortaya çıkanların bir titizlik içindeki dikkati ile belirlenmeli tabii ki.

Artık insanlar kesinlikle; kendi evinde, otoritesini eşine karşı bile kullanamayan, ama mahalle kahvesindeki garsona celallenen bir idareci yapısındakileri görmek istemiyor. Adam gibi adam dedirtecek, toplum önüne çıkarken kendinde ardındaki cemiyetin mesuliyetini duyan kişileri ne de çok arar olduk aslında.

Saçını bile taramadan, ceketinin arkasında çeken astarınının farkında olamayan, bir takım süfli insan tipi, yönetici vasfıyla dolaşır oldu toplumun her kademesinde. Cemiyetin bir grubunu veya bir derneği temsil etmeye cesaretlenerek ortaya çıkan, mahalli şivesini bir türlü düzeltemeyen, Taner’imsi ne kadar da tipleme türedi ortalıkta.

Seçimler çok yaklaştı. Bir Survivor korkusudur aldı beni. İnşallah korkularım hayra çıkar da,  ben de boşuna endişelenmiş olurum.

 İyi Haftalar
23.05.2011
/Sacit ACAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder