12 Nisan 2011 Salı

Samsun mu Türkiye mi?

Bu yazı asla bir okuyucuya cevap verme yazısı değildir; hele de okuyucu ile polemiğe girme yazısı hiç değildir. Bir okuyucunun elektronik iletisi üzerine bir zorunlu açıklamadır.

Bir okuyucum “İhanet Gafletin Koynunda Beslenir” başlıklı yazıma bir ileti(*) göndermiş. Yazının altında olduğu gibi yayınladık. Okuyucum “Son dönemde ayırımcılık etrafında ya da yakınlarında yazılarımı okumaktan üzüntü duyduğunu” belirtiyor. “Yerel basının daha yerel sorunlar üzerinde durması ve o sorunlara çözümler getirmesi beklenirken ve Samsun’un o kadar sorunları varken” benim “birilerini incitmemek ve onlara şirin gözükebilmek için elzem sorunlardan kaçınarak bu tür genel konulara değinmemi basiretsizlik olarak” niteliyor. Okuyucuma göre “benim işlediğim konuları işleyen çok kimse varmış. Benim bu konuları işlememin Samsun’a hiç faydası olmazmış.”

O “birilerini incitmemek, birilerine şirin gözükmek için elzem sorunlardan kaçarak genel konulara değinmek basiretsizliğine” hiç girmeyeceğim. Bu sitenin ve yazdığımız gazetelerin arşivleri o tür yazılarla doludur ve bu suçlamalara en açık cevaplar o arşivlerde vardır. Ama şu genel konular üzerine birkaç söz söylemeden de edemeyeceğim.

Biz sayısız gaflet ve dalaletlerin sonucu imparatorluklar kaybetmiş bir milletin evlatlarıyız. O üç kıtaya yayılmış büyük Türk coğrafyasından elimizde kalan son sığınağımızın üzerine titrememiz ve aynı gafletlerle onu da kaybetmek tehlikesine karşı -biraz aşırıya kaçarak da olsa- sık sık uyarıya kalkışmamızın üzüntü verecek ne tarafı olabilir ki? Ve bu niye rahatsızlık verir ki?

Evet, ben ve bu siteyi yönetenler ve bu sitede yazanların büyük çoğunluğu bu kentte yaşıyoruz. Bu bir ayıp mı, bir noksan mı? Bu kentte yaşayan insanların ülke sorunları hakkında söyleyecek sözleri, yazacak yazıları olmaz mı, olamaz mı? Ülke sorunlarını konuşmak ve yazmak sadece İstanbul ve kısmen de Ankara’da yaşayanlara has bir imtiyaz mı?  Samsun ve diğer illerimiz İstanbul ve Ankara’ya göre hala taşra ve hala ikinci sınıf insanların ikinci sınıf memleketleri mi?  Yazarına “sen sadece Samsun’u yaz, ülke sorunlarını başkaları yazıyor” demek aynı zamanda “ben sadece Samsun’u konuşayım bari, ülkeyi zaten başkaları konuşuyor” demekle eş anlamlı değil mi?

Evet, bu kentte yaşıyoruz; evet, Samsunluyuz ama aynı zamanda bu ülkede de yaşıyoruz ve aynı zamanda Türkiyeliyiz. Türkiye ana gövde, Samsun bir dal, bir kol. Dalın sağlığı gövdenin sağlığına bağlıdır. Gövdeyi kurtlar kemiriyorsa, bahçeyi ayrık otları sarmışsa ve bahçıvan ya olayın farkında değil ya da suskunsa biz burada elimiz kolumuz bağlı, ağzımız dilimiz kapalı duramayız; durmamalıyız. Söylemeli, yazmalı, konuşmalı, haykırmalıyız. Bu aynı zamanda Samsun için, Trabzon için, Ardahan için, Aydın için bağırmaktır, yazmaktır.

Milli Mücadele’de İstanbul basını ya korkutularak ya da satın alınarak susturulmuşken Anadolu basını “Ya Ölüm Ya İstiklal” diye bağırıyor ve Milli Mücadelenin hem ülkedeki hem de dünyadaki sesi oluyordu. Erzurum, Balıkesir, Sivas, Kastamonu, Trabzon, Samsun ve daha birçok ilde yayınlanan o mütevazı ama milli gazetelere biz bugün bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü borçluyuz. Kendimize tarihten rol biçmiyoruz ama dersler çıkartıyor ve onları örnek alıyoruz; almaya da devam edeceğiz.

*(Sayın Kara Son dönemde ayrımcılık etrafında ya da yakınlarında yazılarınızı okumaktan üzüntü duymaktayım. Vizyonunuz ya da tarzınız bu ise sözüm yok. Yerel basının daha yerel sorunlar üzerinde durması ve o sorunların çözümü noktasında bulunduğu çevreye fayda getirmesi beklenen davranıştır. Ancak Samsunun o kadar sorunları varken birilerini incitmemek için onlara şirin görünebilmek için elzem sorunlardan kaçınarak bu tip genelin sorunlarına kendinizi görevli hissetmenizi basiretsizlik olarak görüyorum. Samsunu yazın, sorunlarını yazın, sorunlara neden olan olguları ya da kişileri yazın. İşlediğiniz konuyu yeterince işleyen var. Sizin bu konuları gündeminize almanızın Samsuna hiç faydası olmayacağını siz benden daha iyi bilebilmektesinizdir.

12.04.2011
/Osman KARA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder