2 Temmuz 2016 Cumartesi

Kent Hakkı

Kentin en büyük sorunsalı sivil bilgi ile erksel bilginin kesişmemesi, ortak kamusal fayda kavramının göz ardı edilmesidir diye düşünüyorum. Kentsel tavır, kent halkının mutluluğuna katkı yapmak ve çevresel ve kentsel değerleri korumak üzerine inşaa edilmelidir.  Samsun adına yaşanan kentleşme sürecinin sağlıklı olduğu düşünülemez. Mimari, estetik ve sağlıklı kentler sunma açısından bir başarıdan söz edilemez herhalde. Samsun’da kentleşme adına sunulanları rantsal bir tavır olarak algılama kolaycılığına kaçmakta, sağlıklı kentleşme adına yapılabilecekleri başında baltalamak olur.

Temel iki sorun: Ortak akıl ve paylaşım eksikliği, Bilgi eksikliğidir.

O zaman Kent adına temel evrensel kavramları gözden geçirmek önümüzde bir ödev gibi duruyor. Kent hakkı tanımından başlamak en doğru olan gibi geliyor bana: Harvey kent hakkını şöyle anlatıyor:

"Kent hakkı, kent kaynaklarına ulaşma bireysel özgürlüğünden çok öte bir şeydir: Kenti değiştirerek kendimizi değiştirme hakkıdır. Bireyselden çok ortak bir haktır.’’

Kent hakkı kavramı yeni kuşak insan hakları bağlamında değerlendirilmektedir. Kent hakkı kavramı ilk kez Fransız Marksist Henri Lefebvre tarafından 1968 muhalefetinin yükseldiği dönemde, kapitalizmin kentlerine mahsus gündelik hayatın yabancılaştırıcı özelliklerine karşı bir tür yakınma ve talep olarak tarif edilmişti. Lefebvre’in tartışmasındaki temel mesele genel olarak “kentten” kaynaklı ve kentte kendisini gösteren bir insanlık durumunun yine kentin dönüştürülmesi suretiyle aşılmasıydı. Kentsel hak, kentte yaşayanların çıkarlarını korumak ve geliştirmek üzere tasarlanmıştır.

Bu haklar kullanıcılarına bir yandan kente ilişkin düşüncelerini ve kentsel aktivitelerini tanımlamak için kullanıcı haklarını doğururken, aynı zamanda yaşanabilir konutların, yeşil alanların ve diğer hizmetlerin kullanımını da içermektedir. Kentlerde yaşayan insanların kente ait haklarının neler olduğunu bilme ve onun üzerinde karar sahibi olma hakkı vardır. Şu halde mahallelerde yaşayanlar orada yaşamaktan doğan haklarını bilen, yani mahallenin mekân organizasyonunun nasıl olması gerektiğine karar vericiler olmalıdır.

Kentsel haklar kavramı, kent sakinlerinin ve özellikle kentsel alanlarda tehdit altında olduğu kabul edilen; yoksullar, çocuklar, yaşlılar, etnik azınlıklar, göçmenler, cinsel dışlanmışlar, kadınlar gibi toplumsal kesimleri korumayı öncelikli olarak amaçlamaktadır.

Şimdi Samsun sokaklarında Ramazan günü dilendirilen Mülteci çocukları, sokaklarda yerlere serilen mukavva kutularına konan mülteci bebeleri  ‘’Kent Hakkı’’nın neresinde durmaktadır.

/Cem ŞAHAN
02.07.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder